Her Ankara’ya gelişimde arkeoloji dünyamı aydınlatmak adına, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesini ziyaret ederim. Bu müzemizde, Anadolu topraklarında yeşermiş, 13 değişik medeniyetin sergilenen eserlerini görmek, bana her zaman zevk vermiştir. Bu kez de Ankara’da uzun süre kalınca, müzemizi 3 defa ziyaret etmek heyecanını yaşadım. Bana göre bu Müze, Ankara’nın kalbinde bu toprakların sesi olmaktadır Çünkü içinde sergilenenler, sadece Anadolu’muzun çeşitli kentlerinde ortaya çıkarılan nadide eserlerdir. Biz rehberler de bu müzedeki eserlerle Anadolu tarihini anlatmaktan çok keyif alırız. Ankara Kale mahallesinde şu an en az beş müze bulunmaktadır. Bugün dünyanın en değerli bu müzemize, 15.yy'da inşa edilmiş ve 18.yy'a kadar hizmet etmiş Kurşunlu Bedesteni ve Mahmut Paşa Han’ları, ev sahipliği yapmaktadır. Düşünebiliyor musunuz Müzenin kurulma kıvılcımını, ta 1921 yılında Mustafa Kemal Atatürk atmış. Daha cumhuriyet kurulmamış, Yunan Polatlı’ya kadar gelmiş, top sesleri Ankara’dan duyuluyor. Türkiye Cumhuriyet’in kurulmasından, 1940 yılına kadar arkeolojik kazılarla ortaya çıkarılan ve Ankara kalesinin Akkale Burç’unda saklanmış. 1881 yılında harap olmuş bu iki yapının tadilatıyla müze haline dönüştürülmüş ve tüm eserler bu görkemli yapılara taşınmıştır. Şimdi müzede Paleolitik çağdan cumhuriyet dönemimize kadar yaşayan 13 değişik medeniyetlerin binlerce nadide eserleri, sergilenmektedir.
İşte bu ödüllü müzemizin en azından ilginç bulduğum 10 eserini sizlere sunmak istiyorum.
1. Kadın Heykelciği: Hemen müzenin girişinde ilk camekânın içinde yarı pişmiş bir kadın heykelciği sergilenmektedir. İri yarı bir kadın, leopar başlıklı bir koltukta oturmaktadır. Bir doğum sahnesi sunulmuş. Hocalarımız bu eserin Anadolu’nun ana tanrıçası Kibele’nin figürü olduğunu söylemişlerdi. Benim için çarpıcı bir eser olduğu için seçtiklerimin arasında ilk sıraya koydum.
2. Güneş Kursu: Bugün Ankara Üniversitesi logosu olarak kullanılan bu tunç eser ve onu Hitit uygarlığının ve sanatının simgesi olarak kabul edebiliriz. Güneşi sembolize eden bir çember ve onun üst tarafına yerleştirilmiş kuş ve ağaç figürleri bulunmaktadır. Hemen çemberin alt tarafında üç tane çıngırak var. Dinsel törenlerde veya festivallerde bir asanın ucuna takılan Güneş Kursu, sallandıkça ritmik ses çıkarırmış. Hititleri Hatti’lerden ayrı tutmuyorum. İki ayrı halk tek medeniyette buluşmuş. O döneme ait pek çok eser, Çorum Alacahöyük Hatti ve Hitit kral mezarlarında bulunmuştur.
3. Geyik Figürlü Güneş Kursu: Öğrencilik yaptığımız 1973 yılında, Belediye Başkanı Rahmetli Vedat Dalokay’ın Sıhhiye Meydanına şehrin sembolü olarak bu geyik figürlü anıtı dikmişti. 1995 yılında birisi tarafından değiştirildi ama Mansur Yavaş Başkanla birlikte tekrar Başkentimizin sembolü olmuştur. Bu kıvrımlı Çemberin alt kısmında iki boğa ortada irice bir uzun boynuzlu bir geyik figürü bulunmaktadır. Çember gökyüzünü hayvan figürleri tanrıları sembolize ettiği söyleniyor. Bu eserdeki objelerle ilgili her türlü fantastik yorum kabulümdür.
4. Boğa Küpler: Boğa şeklinde Kutsal Küpler, törenlerde kutsal sıvıyı sunmak için kullanılırmış. Kutsal sıvıyı, boğa küplerin içine sırtlarındaki deliklerden aktarılırmış. Burunlarındaki çifte deliklerle sıvının akması sağlanırmış. Bu muhteşem eserler Boğazköy’de bulunmuş ve M.Ö.16 yy'a aitler. Müthiş bir işçilik ve sırlanmaya sahip. Her iki boğa Fırtına tanrısı Teşup’un boğaları olarak, Hurri ve Şerri diye anılmaktadırlar.
5. İnandık Vazosu: M.Ö.17 yy ait bu değerli vazo, Çankırı’nın İnandık Köyünde bulunduğu için bu adla anılmaktadır. Ünlü bir şahsiyete veya yöneticiye ait olduğu sanılan vazoda bir evlililik törenin öncesi ve sonrası en ince detaylarına kadar anlatılıyor. Bu hikâye vazo üzerine 4 bant şeklinde sunulmuş. Önce vazo imal edilmiş ve üzerine hikâye kabartma şeklinde yapıştırılmış. Hitit dönemi Kız isteme, düğün alayı, çalgıcılar, düğün günü ve zifaf gecesi dahi bu vazoda anlatılmış.
6. Emziren kadın heykeli: Horoztepe M.Ö.3 binden tunç bir heykelcik. Çocuğunun sol göğsünden emziren kadın sağ eliyle de evladının bacağını tutmuş. Aynı camekân içinde bir ikinci kadın tunç heykeli olduğu için her ikisini birlikte çekmek için yan taraftan görüntüledim.
7. Tabletler: Asurlular, Anadolu da koloniler kurduktan sonra çivi yazısını da buraya beraberlerinde getirmişler. Anadolu’nun eski yazılı belgeleri olan Kültepe Tabletleri müzemizin en değerleri eserleri olarak görüyorum. Hele 24 nolu tablette daha önce evli olan bir tüccarın İkinci evliliği yapabilmesi adına 1. eşine bağışlaması gerekenler kayıt altına alınmış. Bir başka tablette 2. Ramses’in eşi Mısır kraliçesi Noptera tarafından Hitit Kraliçesi Puduhepa’ya yazılmış dostluk mektubu ilginç tabletler arasında kabul ediyorum.
Libasyon: Tanrıya içki ve kurban adama sahnesi. Aslantepe Malatya M.Ö. (Hititler 1200-700) Ortostaden. Pek çok kentte şehir duvarları, o günlerin özel olaylarını, kralların hayatlarını anlatan duvar kabartmalarıyla süslenmiştir. Kral, kutsal testiden, yerdeki kaba (Libasyon) kutsal içkiyi sunu yapıyor. Karşısında ise Fırtına tanrısı Teşup yer alıyor. Müzenin orta avlusunda bulunan Şehir duvar kabartmaları için ilerde ayrı bir yazı yazmayı düşündüğümden bu kez sadece bir seri değerlendirmeye aldım.
8. Frig Ahşap Masası: Gordion’daki tumülüste bulunan mezar içinde pek çok eser ortaya çıkarılmıştır. Mezarda 13 çömlek, 2 kepçe ve 155 kâse bulunmuştur. Mezarın Midas’a değil babası Gordias’a ait olduğu ve bu mezarı yaptıranın Midas tarafından yaptırılmış olduğu arkeologlarca söyleniyor. Yassıhöyük’ün 250 metre çapında 80 metre yüksekliğindeymiş. Amerikalılar yukardan aşağıya doğru delme işlemi gerçekleştirmişler ama Zonguldak’tan gelen madencilerle alt kısımdan 80 metre uzunluğunda bir tünelle giriş yaparak mezara ulaşmışlar. O muhteşem ahşap masa bulunmuş. Hiç çivi kullanılmadan yapılmış, masanın üzerindeki işçilik beni hayrete düşürüyor. Görülmeye değer eserlerden. Bazı yazılarda bu masanın Midas’a ait olduğu söyleniyor. Oysaki arkeologlar bu mezarı Midas’ın babası için yaptırmış olduğu ve onun değerli eşyalarını yanına koyduğu söyleniyor. Demem o ki bu masa, Midas’a ait değil bilakis Kral Gordias’a ait olmalıdır.
9. Bir Frig Küp daha: Sanatçı bu değerli küpü yaratmış iyi incelenirse üzerinde bir av sahnesi sunulmuş. O kadar ince bir detay var ki hayretler içinde kalıyorsunuz. Detayları anlatmak istiyorum. İki hayvan karşı karşıya sunulmuş. Birincisi avına kitlenmiş bir aslan olmalıdır. Karşıdaki domuz olabilir. Aslan kendini avının üzerine atlayacakmış gibi vaziyet almış, gözünü onun üzerine dikmiş, bacaklarını tam siper almış. Karşısında Zavallı bir hayvancık, savunmaya geçmiş, gözüne dikkatli bakınca üzüntülü bir halde kaderini bekler vaziyette duruyor. Bana bu sahnedeki duyguları veren bu sanatçıyı kutluyorum.3500 yıl öce böyle bir sanatçı Frig- Hitit çömlekçilik ve resim sanatının ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.
10. Ana Tanrıça Heykeli: Her medeniyet kendine ait Ana tanrıça Kültü yaratmıştır. M.Ö. 9-6 yüzyıllar arası yaşamış Frig medeniyeti de kendisine bir ana tanrıça yaratmış "mater" adı altında anne anlamına gelen bir sözcükle anmışlar. Daha sonraları diğer kültürler ana tanrıçalarını Kibele, İsis ve Artemis olarak anmışlardır. Müze de Ana tanrıca heykeli Frig eserleri bölümünde sergilenmiş. Ne enteresandır ki Ana tanrıça tek başına sunulmamış aksine eteklerinin sağ ve solunda iki figürle sunulmuş. Birincisi Çifte flüt çalan Marsyas diğeri ise Lir çalan Apollon.
Ve kral Midas’ın kulaklarının Apollon tarafından eşekkulağına çevrildiği hikayeyi okumanızı hatırlatırım.
2. Müzemizin hemen yanı başında bulunan Özel ERİMTAN SANAT VE ARKEOLOJİ MÜZESİNİ görmezden gelemezdim. Sizler için oradan birkaç eser fotoğrafladım.
Tablo 1 Erimtan Müzesinin içten görünümü...
Burası çok emek verilmiş özel bir müzedir. İçerisinde M.Ö. 3 bin den, Bizans dönemine kadar uzanan zaman diliminde yaşayan Hitit, Urartu, Asur, Bizans gibi eserleri barındıran müzeyi es geçemezdim. Yüksel Erimtan’ın yıllardır biriktirdiği çok değerli koleksiyonu bu müzede sergilenmektedir. Müze, 2000 üzerinde çok seçkin eserler barındırmaktadır. Sizler için oradan da birkaç eser seçtim.
Onlardan birincisi bir Riton: Ritonlar genelde hayvan başlı su destileri, küpler olarak adlandırıyoruz. Kutsal sıvının Tanrılara sunumunda kullanılan destidir. Ritonlar hayvan başlı ya terracota ya da tunçtan üretilmiş olabilir. Müzeyi gezerken dikkatimi çeken ve fotoğrafladığım çok özel bir 4 ördekbaşlı bir Riton gördüm. Çok güzel gözüküyordu. Daha da ötesi muhteşemdi.Bundan dolayı yazımın içine kattım.
Bir ikinci eser ise;
Bir camekân içinde sergilenen klasik Afrodit heykelciği idi. Yani yarı çıplak olanı. Bir başka gezimde Truva müzesinde de aynı büyüklükte bir Afrodit terrecotasını görmüştüm ama o heykeltıraş Praksiteles’e ait çırılçıplak olanıdır, hatırlatayım.
Bir Teşekkürüm: Benimle birlikte 4 saat boyunca Anadolu medeniyetleri müzesini gezen, gezdiren, bilgiler sunan, Anadolu medeniyetleri Müzesi Müdürü Sayın - Yusuf Kıraç- Beye gelsin.
Şekil 2 Erimtan Müzesinden koçbaşlı Riton tunç eser