Şaka gibi…
19 Ekim 2002’den bu yana tamı tamına 52 kütüphane açmışız.
İzmir, Manisa, Balıkesir, Bolu, Tokat, Karaman, Antakya, Muğla ve Charleroi’da…
Charleroi ne oluyor diyecek olursanız hemen yanıtlayayım:
Belçika!
Evet, 48. Kütüphanemizi 2018 yılının ilk günlerinde Belçika topraklarında açmıştık.
Saydığım illerin köylerinde, beldelerinde, kafelerinde ve merkezlerinde açtık kütüphanelerimizi…
Bir de camide…
Kınık ilçesinin Yayakent beldesindeki Çarşı Camisi’ndeki Ali Yeşilyurt Hocanın isteği üzerine, evet, bir de camide kütüphane açtık.
Hem de çok sayıda çocuk kitabıyla… Duyuyorum ki harıl harıl çalışıyor kütüphanemiz.
Kafelerde ve kahvelerde açtığımız kütüphanelerden iyi sonuç aldınız mı diye soracak olursanız, maalesef hayır!
Her biri, ilk açıldıklarındaki günkü gibi heyecanla/ coşkuyla varlıklarını sürdürüyor mu?
Buna da 'evet' demem zor.
Açılışlar, büyük bir coşkuyla yapıldı yapılmasına ama ilerleyen günlerde bu coşkunun sürdüğüne tanıklığımız olmadı maalesef…
Her açılışı türkülerle, şiirlerle, annemin okuduğu deyişlerle yapmıştık işin başında. Büyük bir sinerji de yaratmıştık.
Vali yardımcıları, kaymakamlar, milli eğitim müdürleri, öğretmenler, muhtarlar, şair ve yazarlar, sivil toplum yöneticileri, haberciler eksik olmamıştı hiç.
Başta Kemal Nehrozoğlu, Yekta Güngör Özden, Öcal Uluç, Fahir Işıksız, Erkin Usman, Mustafa Korkmaz Dinçer, Ali Şanlıer, Hüseyin Eren, Rahmetli Manisa Valisi Refik Arslan Öztürk gibi değerli dostlarımız/ abilerimiz olmak üzere bürokratların, Türk Kütüphaneciler Derneğinin değerli yönetici kadrolarının ve sanatçı dostların destekleriyle büyüdük de büyüdük ve bugünlere geldik.
Sesimizi/ soluğumuzu yurdun dört bir köşesine yaptıkları haberlerle duyuran radyo ve televizyoncu dostlarla gazetecilerin katkılarını unutmamız mümkün değil!
Sağ olsunlar, onlar bizi büyüttü de büyüttü.
Kültür Bakanlığının ilgisini de unutmuş değiliz.
Eksiklerimiz/ kusurlarımız olmuştur ama hiç yanlış yapmamaya çalıştığımızı da söylemeliyim.
Muhtarlarımızla, belediye başkanlarımızla hiç sorun yaşamadık dersek yanlış olmaz. Kırgınlıklarımız da olmadı hiç.
Bunu nasıl başardık, doğrusu ben de bilmiyorum.
Sergiler açtık, fuarlara katıldık, kütüphane haftaları için Ankara ve İstanbul’da bulunduk/ ağırlandık.
Bakanlıktan, Avrupa Birliği fonlarından, yerel yönetimlerden, kurum ve kuruluşlardan yardım almadık. İstekte bulunmadık.
Bergama, İzmir Büyükşehir, Karabağlar, Karşıyaka ve Konak Belediyelerinin ulaşım ve benzeri konularda desteklerini gördük, mutlu olduk.
Kitap ve lojistik konularda katkısı olanları düzenlediğimiz gecelerde ödüllendirdik.
"Bu işleri biz tek başımıza yapmadık, arkadaşlarımızla gerçekleştirdik" dedik.
İstedik ki köylerde, beldelerde yaşayan öğrenciler ve gençler şairlerle/ yazarlarla/ bilim insanlarıyla arkadaş olsunlar.
İstedik ki onlardan biri Orhan Kemal gibi yazmaya çalışsın, Ömer Hayyam gibi dörtlüklere imza atsın, Nobel Edebiyat Ödülü almış yazarlar gibi romanlar yazsın.
Köylerde/ beldelerde edebiyat çiçek açsın!
Şimdilik öyle bir şey yok!
Ama olmayacak da değil…
Doğrusunu isterseniz, birinin/ birilerinin günün birinde "Ben roman okumayı Rasime Şeyhoğlu Kütüphanesi’nde öğrendim" demesini isterim.
Ya da "Okumayı sevmeme neden, o anneyle oğlunun köyümüzde açtığı kütüphanedir."
İnanıyorum ki günün birinde duyacağım bunu.
***
2020’den bu yana CHP Bergama İlçe, Manisa ve İzmir İl örgütlerinde kütüphaneler açtık.
İstek olacak da biz duracağız ha… Ne mümkün!
Derse ki İyi Partili ya da AK Partili bir yönetici "Bizde de kütüphane açar mısınız?"
Hiç düşünmeden böylesi bir isteğe de 'evet' deriz.
Biz, kitabın/ kitapların okunmasını istiyoruz. Einstein’ı herkes tanısın. Ömer Hayyam’ı, Beydeba’yı, Hafız’ı, Shakespeare’i, Jack London’ı herkes okuyup öğrensin.
Bilim, sanat ve edebiyatı öğrenme adına bizden istekte bulunanlara hayır dememiz mümkün değil!
Ama bize şu denilmemeli: "Kütüphanelere hangi kitapları koyuyorsunuz?"
Çünkü bu soru doğru değil!
Kütüphane, kitapların evidir. Romanların, şiirlerin, öykülerin, araştırma ve felsefe kitaplarının vs...
26 Mart’ta Balçova’da ilk kez bir hemşeri derneğinde kütüphane açacağız.
"Ege Bölgesi Şanlıurfa Kültür Ve Dayanışma Derneği"’nde…
Köyde, beldede, belediye binasında, kafede, semt merkezinde, camide kütüphane açmışız da ne diye bir hemşeri derneğinde açmayacağız?
Sonuçta okumak isteyenlerin bir arzusu…
Öğretmenliğe ilk başladığım il Urfa.
Urfalılarla Server Tanilli’yi, Mehmet Zaman Saçlıoğlu’nu, Avram Ventura’yı, Şirazlı Sadi’yi, Sartre’ı tanıştıracağım şimdi.
Eminim sevecekler Behçet Necatigil’i, Dostoyevski’yi, Nedim Gürsel’i…
Balçova’ya gittiğimde onlardan sıra gecelerini dinleyeceğim. Delalım’ı belki de…
Kim bilir biri belki Nuri Sesigüzel’i anlatacak. Ben de onlara Homeros’u…
Belli mi olur, Harmandalı’yı soracaklar bana belki.
Gördünüz mü, bir kütüphane açmak bize neler kazandıracak…
Dostluklar kurulacak, kim bilir belki de birbirimize gelip gideceğiz ileriki zamanlarda.
Kitap ve kütüphane sayesinde…
Görüyor musunuz kitabın neler sağladığını/ sağlayacağını…
Zenginleşeceğiz yani…
Aklımıza bile gelmeyecek, Şafi mi Alevi mi olduğumuz.
Umrumuzda olmayacak hangi partiden olup olmadığımız.
Çünkü Mevlana’yı, Dante’yi, Murakami’yi, Jose Saramago’yu konuşacağız biz.
Günün birinde de Dario Moreno Sokağı’nda kahve içeriz. Ya da Basmane’de Kelle Halil’de kebap…
Ey kitap, ey kitaplar!
Nelere kadirsiniz siz!
58. Kütüphane Haftası şimdiden kutlu olsun!
Tufan Erbarıştıran / İzmir 3 Yıl Önce
Sevgili Recai kardeşim Merhaba Önemli bir konuya değinmişsin. Bol keseden sırf kendi reklamını yapmak için ödül dağıtmak tamam da hiç bilmediği kişilerden ödül almak neyin nesi oluyor? Aslında bana da bir ödül teklif edildi ama kabul etmedim. Bu ödülü verenler kimlerdir ne iş yaparlar, verdikleri bu ödülü neye göre belirliyorlar diye düşündüm tabi. İsim vermeyeceğim ama benim kabul etmediğim o ödülü (herhalde parasını ödedikleri için yabana gitmesin diye