Belçika’ya gidiş gelişlerimde Brüksel, Namur, Liege dışında zamanım hep Charleroi, Farciennes ve Chatelet’te geçiyordu.
Son gidişimde bir sürpriz yapıp beni Fleurus’taki - eskiden kızların okuduğu rahibeler okulu mu neymiş – bir müzeye götürmüşlerdi.
Siyah beyaz fotoğraflarla dopdolu bir müzeydi.
Meşhed’te ise Old Jobs Museum’u ziyaret etmiş, büyülenmiştim orada.
Her iki müze hiç çıkmadı belleğimden.
Tarihine saygılı, geçmişini yaşatmaya çalışan değerbilir insanların aklıydı o iki müze.
Ülkemde pek göremiyorum o türden müzeleri.
Tire hariç!
Tire’deki eski mesleklerin yaşatıldığı kent müzesini ziyaret ettiğimde hayranlığımı gizleyememiştim.
Bugün semerciyi, keçeciyi, nalıncıyı, yorgancıyı, tenekeciyi, hallacı, eski fotoğrafçıları görebiliyor musunuz yaşadığınız şehirde ya da kasabada?
Meşhedli ve Tireli, eski meslekleri yeni kuşaklara tanıtmayı görev edinmiş gibi o günleri capcanlı yaşatıyor gelene gidene…
***
Alaybey’de oturan emekli astsubay Halit Kurulay da Fleurus ve Meşhed’ten habersiz ama onların izini sürercesine yurdumuz insanının bugün unutulmaya yüz tutan kimi alışkanlıklarını / hasletlerini ve meraklarını profesyonel bir koleksiyoner gibi yaşıyor/ yaşatıyor.
Kâşif ruhlu bu astsubay emeklisinin evini, emekli Albay Hasan Zeki Sungur’la ziyarete gittiğimizde, ben, evinde çok kitabı olan 'bibliyoman' biriyle tanışacağımı ummuştum.
Halit Kurulay’ı daha önce Hasan Zeki Sungur’un getirdiği 'Ölümsüz Kimdir Ölümsüzlük Nedir?' kitabıyla tanımıştım. Görmemiştim ama anlatılanlar nedeniyle ülkemiz sorunlarına ilgili/ sorunlarımızı dert edinen bir kimlik olduğunu biliyordum.
Beş altı kitabını da açtığımız kütüphanelere ellerimle teslim etmiştim hatta.
Önce, beni ona götüren Hasan Zeki Sungur’u anlatayım size…
Onunla yaşıtız biz. Dört beş yıl önce tanıştık. Sağ olsun sevgili akrabam Fikret Gür… Gördesliler Derneği’nde tanışmış, sonra da ilgi alanlarımızın benzerliği nedeniyle dost olmuştuk.
Dile kolay… Memleketi olan Alaşehir’in kırsalda yer alan 23 okuluna kütüphane kurduğu gibi, İzmir ve çevresinde de her kitap ihtiyacı duyan derneklere ve okullara, muhtarlıklara da kitap desteğinde bulunan, okuyan, araştıran ve projeler üreten kâşif ruhlu bir emekliydi.
Bugüne değin onun gibi bir askerle karşılaşmadığımı/ tanışmadığımı söylemeliyim.
Son iki üç yıl, Rasime - Recai Şeyhoğlu Kütüphaneler Zinciri’ne Avram Ventura dışında en çok kitap bağışlayan arkadaşımdır o!
Bibliyoman derseniz yanlış olmaz. Bibliyofil deseniz de olur.
İlgisi, sadece kitaplara/ kütüphanelere değil…
Başı dara düşen herkese el uzatan bir yardımsever o!
Depremden zarar görenlere el verdiği gibi, geleceğini parlak gördüğü bir yoksul öğrenciye kırtasiye / laptop yardımı yapmayı da ihmal etmeyen bir iyiliksever.
Yaşadığı Mavişehir’de muhtarlığın 'Kitaplık Kolu Başkanı'
Latife Hanım Grubu’nun olduğu gibi kitap kulüplerinin de aktif üyesi.
Böylesi bir emekliyi niçin siyasi partiler değerlendirmez anlamış değilim.
***
"Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler asla ve asla yorulmazlar" sözü Halit Kurulay ve benzerleri için söylenmiş sanki…
12 Temmuz 1930’da İsparta’da doğmuş. Babasının memur olması nedeniyle ilkokula Hakkâri’de başlamış. Sırasıyla Hekimhan, Tokat ve Eskişehir’de okumuş. Milli Savunma Bakanlığı Kara Kuvvetleri bünyesinde başladığı İsparta Erkek Sanat Enstitüsü Motor Bölümü’nü bitirince Kara Kuvvetleri Ordu Donatım Okulu ve Ankara Ana Tamir Fabrikası’nda kurs görmüş ve sonra da silahlı kuvvetlerde astsubay olarak görev yapmış.
Farklı kentlerde çalıştıktan sonra 1972’de emekliye ayrılıp İstanbul’a yerleşmiş.
İki oğlunu okutuyorken Gebze/ Bayer Tarım İlaçları Fabrikası ve bağlı olduğu şubelerinin sivil savunma uzmanlığını yapmış.
Belki daha da ayrıntıya girilebilir ama ilgi alanlarını öğrenince o ayrıntılara es geçmek şart oluyor.
93 yaşında ve hâlâ dinç görülüyor olmasında en büyük atken herhalde eşi Aysel Hanım olsa gerek… Besbelli ki onun en büyük dayanağı Aysel Hanım… Bunu gözlerinden anlamak mümkün…
Han’fendi, emekli komutanımızın özel kalemi gibi… Yoksa yaveri mi desek, bilemiyorum.
Nedenine gelince…
Halit Kurulay’ın yaptığı o ince işlerin artıklarını toplamak bile saatler alıyor olmalı.
O ince işler ne midir diye soracak olursanız seve seve anlatayım.
Ama…
Konuya girmeden önce Halit Bey’in öncelikle Atatürk âşığı bir asker olduğunu söylemiş olayım.
Örneğin sigara paketlerinin ön yüzünü ve arka yüzünü düzgün mü düzgün kestiği beyaz renkli kartonlarla kesip yapıştırmak bile ince bir işçilik… Kesme yapıştırma işiyle iç içe geçmiş bir yaşamı var emekli abimizin… Yere düşen kırpıntılar mı?
Güleç yüzlü/ güzel Aysel Kurulay ne güne duruyor?
Halit komutan, zindeliğini, beden ve ruh sağlığını biraz da bence bu evin güzel kadınına borçlu. GİBİ.
Aysel Hanım’ın gözleri hep gülüyor. Halit abimiz çok şanslı!
Sigara paketlerinin ön ve arka yüzlerinin beyaz kartonlarla kaplanmasıyla iş bitmiş değil… Her bir paketin ön yüzüne illâ Atatürk’ün bir pozu yapıştırılacak.
Üç beş tane mi?
On on beş tane mi?
Onlarca, yüzlerce…
Bu işlere başladığı tarih de ne dün ne de on yıl öncesi…
1954’te başlamış. Dile kolay, 69 yıldır hobileriyle iç içe yaşıyor.
1952’de evlendiğine göre, demek ki Aysel yenge Halit komutanımızın 67 yıllık asistanı…
Salon, bir kültür merkezinin özel bölümünü anlatan bir atmosfere sahipken, çalışma odası da Şadan Gökovalı’nın / Ergün Aybars’ın çalışma odası gibi… Kitaplar, kitaplar, kitaplar…
Feylesofların yaşam öykülerini anlatan kitaplar, cilt cilt Tek Adam, İkinci Adam ve Enver Paşa, Sinan Meydan kitapları, Rifat Ilgaz kitapları, Cumhuriyet’in verdiği Salı ve Cuma kitapları, Atatürk ile ilgili yazılmış ne kadar kitap varsa, Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Doğan Avcıoğlu’nun dört ciltlik Milli Kurtuluş Tarihi, tam takım Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, 5 ciltlik Türk Şiiri Antolojisi, Dünya Klasikleri ve aklınıza ne kadar değerli romanlar ve öyküler geliyorsa…
Aldığı ödüller, biblolar, kahve fincanları, sayamayacağım kadar klasörler, nikel para koleksiyonu, kâğıt para koleksiyonu, pul koleksiyonu, Milli Piyango biletleri koleksiyonu, Atatürk kartpostalları koleksiyonu, kibrit koleksiyonu, çakmak koleksiyonu…
Evet… Alaybey’de bir koleksiyonerleyiz.
Bu ev de ev değil, Ayvalık’ta bir antikacı dükkânı sanki…
Ya da Kemeraltı’ndaki Kızlarağa Çarşısı’ndaki bir antikacıda…
İran’ın Tebriz, Şiraz, Isfahan, Meşhed ve Tahran’ında her şeyin müzesinin kurulduğuna tanık olmuşluğum vardı, Alaybey’de de kendimi Horasan toprağında duyumsadım.
Müze / Ev’de çok çarpıcı bir obje ilişti gözüme. El bombası!
Evet, yanlış okumadınız, bu bir el bombasıydı… 23 Haziran 2013’te Gezi Parkı’ndaki çadırlara düşen duman yayan bir el bombasıydı gördüğüm…
Salonda gördüklerimi geçiştirmiş olmayayım.
Etnoğrafya Müzelerinde neler görüyorsanız burada da onlardan parçalar var. Bakır çanaklar, sürahi, çaydanlık, tahta kaşık, dikiş makinesi, fotoğraf makineleri, gaz lambaları, semaver, bakır tepsi, demir ütü, pirinç havan, duvarda asılı bir kılıç, fotoğraflar, fotoğraflar, iki oğul, iki gelin ve sevgili torunlar…
Bir de bir panoda Halit Kurulay farkını anlatan A-3 ebadında Atatürk’ün 'Bursa Nutku…
Oturduğu Efes Apartmanına onur katan/ kimlik kazandıran bir portre Halit Bey.
Apartmanı diğer apartmanlardan farklı kılan bir özelliği tahmin edebilir misiniz bilmem…
Girişine 100 kitaplı bir kitaplık kurmuş.
O ne? İkinci kitabım 'Parmak Kaldıranlar' raflarda bana bakıyor. Oysa benim evimde yok o kitabım…
Kütüphaneciliğe olan ilgisi ise 1967’den kalma…
Ağrı’nın Patnos’unda görev yaparken belediye başkanının izin vermesi üzerine belediyenin bir odasına 500 kitaplı bir kütüphane kurmuş.
2002 yılından bu yana da Karşıyaka’da kitaplıklar kuruyor.
Bahriye Üçok son duraktaki 'İzzet’in Kahvesi’nde ikinci kitaplığını kurmuş.
Daha sonra arkadaşlarıyla muhtelif semtlerdeki kahvelere ve apartman girişlerine mini Atatürk Kitaplıkları ve Atatürk Köşeleri açmış ve kurmuş.
İslahiye, Hani, Sur, Akseki, Aliağa gibi ilçelere ve Muğla, Erzurum gibi illere kırtasiye yardımında bulunmuş.
11 kez Bostanlı, Latife Hanım Köşkü, Çarşı Kültür Merkezi gibi mekânlarda Atatürk Fotoğrafları Sergisi açmış.
Gazetelerde önemli bulduğu köşe yazarlarının yazılarından oluşan onlarca dosyayı da klasör haline getirmiş.
Anlat anlat bitirilemez bir IŞIK ADAM, Halit astsubay…
Aydınlatan, ışık saçan bir aydınlanmacı!
Bugüne değin bir gazetecinin / televizyoncunun Halit Kurulay’ın farkına varmaması düşündürücü!
Son olarak bir başka hobisinden söz edeceğim.
Bazı gazeteler için yıllık bulmaca hazırlamış Halit astsubay.
Hemen öneride bulundum:
"Bizim için de bulmaca köşesi hazırlar mısınız?"
Yanıtı, tahmin edebileceğiniz gibi oldu.
***
Ülser, gastrit, reflü, demans, kanser gibi dertleri yok emekli askerimizin..
Çoğu emeklinin kenarda / köşede oturuyor ve hep kendini dinliyor olması nedeniyle türlü türlü dertlere gark olduğunu duyarız ve biliriz ya…
Halit abimizin o dertlerle tanışma için zamanı yok!
Çok yaşa aslan asker!