Sabahın erken saatinde çıktım yola. Aliağa’ya kadar trenle, oradan da otobüsle Bergama’ya…
CHP İlçe örgütünde kütüphane kuracağız ya…
Arkadaşlarla görüşmeye gidiyorum anlayacağınız. Sonra da Cemevine gidip yöneticilerle görüşeceğim. Kütüphane ve aydınlanma evi için…
Otobüsten iner inmez bir kahvede oturup böreğimi yumurtamı yiyeyim dedim.
Üçkahveler’de ki Özlem Çay Salonuna girdim. Daha önce hiç girmemiştim bu kahveye. Yazlık ve kışlık gibi iki büyük salonu olan bir kahve burası. Herkesin önünde bir gazete var. Kimisi bulmaca çözüyor kimisi de çayını yudumluyor. Masalar dolu dolu… Üç dört masada da tabaklar içinde çiğdem var. Çiğdem çitletenler hiç de az değil. Kahveci Zeki Bey, neşeli mi neşeli… İkramda bulunurken sanki şiir okuyor. Belli ki severek yapıyor işini.
Çayımın parasını öderken sordum: “Hep böyle neşeli misin?”
Yanıtı: “Evet, her zaman!” oldu.
Ayrılacağım sıra sordu: “Kimlerden oluyordun sen?”
Devam etti: “Nerede oturuyorsun?”
Ben de “Bahçelievler’de” dedim.
- Yahu, orası daha yeni. Hele söyle sen, kimlerdensin?
Eveleyip gevelerken ben, o devam etti: “Epeydir görünmüyordun, nerelerdeydin sahi?”
****
Kahveden ayrıldığımda öyle mutluydum ki…
Ben bu kasabada hep mutlu oluyorum zaten. Herkes bana akraba/ dost gibi. Asık suratla konuşan hiç olmadı bana. Çoğu kişi de hangi köyden olduğumu soruyor.
İlçe Milli Eğitim Müdürü onlardan biri. “Abi, sahi sen hangi köydensin?” dedi geçtiğimiz yaz.
Kaymakamlarla tanıştığımda da böyle oluyor. Beni yerlisi sanıyorlar. Köylerde kütüphane açtığımı öğrendiklerinde sormadan edemiyorlar bu soruyu: “Hangi köyündensiniz?”
Caddede MHP’nin ilçe başkanıyla karşılaşmıştım yıllar önce. “Senin, ilçemize verdiğin hizmetleri unutmuyoruz Recai hocam.” gibi bir laf etmişti.
Ülkücü kahveci Fuat ise bir gün haykırdı yirmi otuz metre öteden: “Seni sevmeyen ölsün Recai hocam!”
Aynı gün ÖDP İlçe Başkanı Birol da şöyle demişti: “Bergamalılar seni seviyor hocam.”
****
Berberi, kasabı, tuhafiyecisi, bakkalı, bankacısı, ayakkabıcısı, çiftçisi, dişhekimi vb. Bergamalılarla aram hep iyi oldu benim. 1980’in Ekim ayından bu yana hep böyle…
Bergama’yı, Bergamalıları seviyorum. Hem de çok!
Doğruyu söylemek gerekirse, doğduğum/ çocukluğumu ve ilk gençliğimi yaşadığım Köprübaşı- Salihli toprağından bile daha fazla seviyorum Bergama’yı. Aşkla bağlıyım bu toprağa ben.
Annemin mezar taşında bile bir Bergamalının adı yaşıyor. “Seni unutmayacağız. Mehmet Gönenç”
Annem onu seviyordu. O da annemi…
Tek bir Bergamalı ile de sürtüştüğümüz olmadı dersem abartı olmaz. Onları üzmedim, onlar da beni…
Bergama, kardeşliğin/ barışın kenti. Bergama, değerbilirliğin adresi…
Eczacı Galenos, eğitimci Kadri, Osman Bayatlı gibi değerleri meydanlarında yaşatıyor.
Son olarak da milattan önce yaşamış bir Bergamalının heykelini dikti. Baskıya, köleliğe hayır diyen Aristonikos’un…
Roma’ya karşı ayaklanma çıkaran bu Bergamalı, dünyanın ilk köle ayaklanmasını çıkaran kişi olarak biliniyor. Ve o, bizlerden önce bu toprakların suyunu içmiş, havasını solumuş eski bir Bergamalı.
Bergamalı hep haktan ve hukuktan yana olmuş. Barışı ve kardeşliği önemsiyor. Aristonikos gibi…
****
40 yıl öncesine dönelim…
Seçim dönemlerinde şehir merkezinde asılı parti bayrakları birbirine karışıyor diye kavgaların yaşandığı coğrafyamızda Bergama’da tek sorun yaşanmıyor. Yarış, demokratik bir biçimde sürmekte, karşılıklı saygı hep hükmünü sürdürmekte.
Kimse, kimseyi incitmemekte seçim yarışında.
Bergama, hoşgörünün toprağı… Fanatizme yabancı.
Öyle ki, gelen kaymakamlar da farkında bunun. Altın madeni konusunda Eurogold’a karşı verilen destansı mücadelede tek bir Bergamalının burnu kanamadıysa/ sorunlar görüşülerek çözüldüyse bu, Bergamalının engin hoşgörüsünden ve barışseverliğinden.
Eurogold’a karşı verdiği mücadeledeki kararlılığı da Hakka- hukuka ve toprağına bağlılığının bir başka açıklaması. Toprağına, suyuna ve geleceğine sahip çıkan Bergamalı, ilçeye gelen kaymakamları da etkilemiştir bu direngen özelliğiyle.
Özetle… Bergamalı; hak gaspına, hukuksuzluğa ve baskıya hep karşı gelmiştir.
Aristonikos’tan bu yana da hep sürdürmüştür bu özelliğini.
BERGAMA BELEDİYESİ VE SORUNLAR
Yerel seçimlerle iki dönemdir CHP’nin elinde olan belediye el değiştirdi 2019 yılında.. AKP kazandı.
Yeni Başkanın; özel kalem müdürünü, şoförünü, halkla ilişkiler müdürünü değiştirmesini kimse yadırgamaz. Sonuçta, Başkan kendi kadrosuyla çalışmak isteyecektir ve bu değişikliği yapması kaçınılmazdır. Gelişmiş demokrasilerin dışında kalan bizim gibi ülkelerde buna kimse de itiraz etmez.
Yeni Başkan, basına “Kimsenin ekmeğiyle oynamam, beni Bergama’da herkes tanır.” diye demeç vermişti.
2019 Temmuzundan bu yana belediye çalışanları DİSK’ten ayrılarak HAK- İŞ’e geçirildiler.
İşçiler, durduk yerde mi bu değişikliği istediler? Düşündürücü, kuşku verici…
Durduk yerde sorumluluk aldığı birimden aşağılanırcasına otoparka değnekçi, biletçi olarak gönderilen belediye çalışanlarının onuruyla oynamanın etik olmadığını Başkanlar bilmez mi?
Yeni işinin ‘Çöp arabası arkası’ olduğu bildirilen bir belediye çalışanının mutsuzluğu, yoksa mutlu mu etmektedir yeni Başkanı?
Diyebilirsiniz, “Sizinle birlikte çalışmak istemiyorum.”
Memurunuz da bunu anlayışla karşılar, sizden yeni görev ister.
Böyle yapmayıp ta memurunuzu/ işçinizi hiç de işiyle ilgisi bulunmayan bir adrese gönderirseniz, bu sizi yıpratır, zora sokar. Belki de mahkeme kapılarına yollar.
Belediyeye ait bir tesiste alkollü içecekleri kısıtlıyor ya da yasaklıyor oluşunuzu, siyasi çizginizin olmazsa olmazı olarak değerlendirip sineye çeken olabilir. Bu, anlayışla karşılanabilir.
İnsanların ne yiyip içeceğine bir başkalarının karar vermesinin anlamsızlığını bu çağda hâlâ yaşıyor olmamız gibi bir garabetin yaşanıyor olması da ayrı bir komedi…
Dünyanın en eski kentlerinden biri olan Bergama’nın imajına gölge düşüren bu yasaklamayla Bergama’ya/ Bergamalıya zarar verilmiş olmuyor mu diye soranlara Başkanın ne yanıt vereceğini düşündükçe ben daralıyorum doğrusu…
Şimdiye kadar o tesiste alkol alındı da Bergama, ulusal ya da uluslararası alanda prestij kaybı mı yaşadı sanki…
Bergamalı; yemeye, eğlenceye, gezmeye düşkündür. Alkol yasağı, sigara yasağı konuldu da insanımız alkolü/ sigarayı bıraktı mı sanıyorsunuz?
İstatistikler yalan söylemiyorsa içki ve sigara tüketimi çok arttı.
Başkanın Ilıca’da böyle bir karar alması, bence Ankara merkezli bir yasaklama.
Seçmene şirin görünme, vaatlerini yerine getirme gayretkeşliği…
Bu konuda ben Başkanı suçlama taraftarı değilim doğrusu. Çünkü, büyük bir olasılıkla Ankara baskısı bu. Başkan da zorunlu olarak bu karara boyun eğiyor. Partililik biraz da bunu gerektiriyor zaten.
Ancak…
Kış kıyamet gününde belediye çalışanı, Başkanın hoşuna gitmeyen bir şeyler yapmış olsa bile işten çıkarılıyorsa/ ekmeğiyle oynanıyorsa bunun hoş görülecek yanı olamaz.
Barışın, sevginin, hoşgörünün kentinde işçinin ekmeğiyle oynamak sadece Başkanı yaralamaz.
Bergama’nın ülkeye/ dünyaya karşı olan imajını zedeler.
****
BİR ANI
Sanırım 2000 yılıydı. Kuzey Ege’de, hükümet binası önüne konulan panzerin Bergama’nın imajına zarar verdiğini yazmıştım. Yazımın yayımlandığı gün Bergama Kaymakamı Ali Şanlıer aradı: “Recai Bey, panzeri kaldırdık efendim. Bilginiz olsun.”
Yazıyı yazdım diye ya soruşturma açsaydı?
O kaymakamı sevgiyle/ saygıyla anar mıydık sizce?
****
Sayın Hakan Koştu’yu bizler Başkanlık sonrasında da saygıyla anmak isteriz.
Elazığ, Maraş, Sivas gibi şehirlerimiz mezhep çatışmalarıyla anılıyor hâlâ.
Bergama, tarihiyle/ uygarlığıyla ve çağdaşlığıyla anılan kent olma özelliğini sürdürsün isteriz.
Basında, sosyal medyada belediyenin sendikacılar tarafından mezhep farklılığına tahammülü olmayan bir belediye olarak anılmalarına gönlümüz razı olmuyor.
Başkanın bu konuda daha titiz olması gerekmez mi?
Kaldı ki kış kıyamet günde birilerinin ekmeğiyle oynamanın hiç de İslâm ahlakına yakışmadığını, bilmez mi Sayın Başkan?
Mobbing iddialarından, işten çıkarmalardan ve yasaklamalardan ırak bir Bergama Belediyesi yakışıyor Bergamalılara!
Belediyeye her adım attığımda gülen yüzlerini gördüğüm sevgili arkadaşlarım…
Bugün varlarsa yarın yoklar…
Tıpkı önceki Başkanlar gibi…
Bir ara Sefa Taşkın, Akif Ersezgin, Raşit Ürper idi belediye başkanları…
Geçtiğimiz iki dönemde de Mehmet Gönenç…
Her birini sevgi ile saygı ile anıyorum.
Ortak bir özellikleri vardı her birinin:
Belleklerde yer etmiş kötülük tohumları ekmedi hiç biri…
Hakan Koştu kardeşimizi de hep iyilikle anmak isteriz biz.
****
SONUÇ
AKP, aynı ANAP gibi bir gün yok olup gidecek.
Erol Engeller, Mesut Ardıçlar, Hakan Koştular, Eyüp Erişler, İsmet Paytaklar ve Fuat Yaramışlar hep olacak ama…
Birbirimizi üzmesek daha iyi olmaz mı?
Mobbinglerle, işten çıkarmalarla anılan bir Bergama yakışmıyor bize…