Ajans Bakırçay
2024-11-21 13:09:20

Çok konuşursa geveze düşer derdi bize!

Mehmet Can Gürbüz

h.dem08@hotmail.com 21 Kasım 2024, 13:09

Siyasal arenada kalkan toz duman ortalığı sarmışken göz ucunu görmezler çoğalmış oluyor. Hele biri var ki kendini ana muhalefet partisinin lideri havasına kaptırmış konuşur da konuşur olan Özgür ÖZEL. O, konuştukça biz hopluyoruz yerimizden: sevinçten değil elbet sinirden…

Öncelikle kendisine koyduğu hedef “Anıtkabirde ki anıt defterine Mustafa Kemal Atatürk'ün huzurunda 'Partiniz 100 yıl sonra iktidarda; size verdiğimiz sözü tuttuk' yazmak en büyük hedefim”. İktidarın işini kolaylaştırmaktadır. O kadar mazlum ki: Mevcut Cumhurbaşkanı 23 Nisan 2025 tarihinde çağırıp gel şu anıt defterine günün temsilcisi olarak hedeflerini yaz dedirtecek cinsten. Susabilse, ne Dilruba yuh çeker ne KILIÇDAROĞLU durmadan twitt atar.

CHP’nin bölünmesine yol açacak hamleler ve siyasal oyunları sergileyenlerin sadece iktidar ortakları olarak lanse etmek, duruma tam ayna tutulmadığı anlamına gelir işin bir de kendi iç durumuna bakmak lazım. CHP Genel Başkanı koltuğunda oturan kişi, tek başına konuşan ve düşünen olursa, konuşma önce, sonra düşünme aşaması her vasıl oldukça, parti kurmayları sonradan müdahil olursa, parti içinde diğer görüşler öne çıkmaya başlarsa iktidar ortaklarına gerek kalmadan parti içinde bölünmeler su yüzüne çıkmakla kalmaz, gereği yapılmış parti bölünmüş olur. Genel başkana dur denilebilmeli, o da “Dur”dan anlayabilmeli…

Ülkemizde Kürtlerinde Aleviler kadar bir dışlanmışlık ve ezilmişlik yaşadığını biliyoruz.

İktidar ortaklarının son operasyonlarına Lütfi AKGÜL paşamın anılarıyla bir nebze toz dumanı dağıtır göz önünü görebiliriz umuduyla belli kısımlarını aşağıya alıyorum:

“Yıllar önce bir ilde birlikte çalıştığım Diyarbakırlı bir kadın doğum uzmanı arkadaşım vardı. Haftada iki gün ailesiyle birlikte bize gelirdi. Biz de onlara giderdik. Aramızda saygı kuralları içerisinde tartışmalar olurdu.

Kitap kurdu birisiydi. Alevi deyişlerini ve Diyarbakır türkülerini çok sever ve söylerdi.

Toprağına da aşık bir insandı. Öyle ki bir aşk ki, bir gün eşlerimiz de yanımızda iken bana vasiyetini söylemiş ve yerine getirmemi istemişti.

Bana, “Abi” dedi, “ Ben öldüğümde cesedimi yakın ve küllerimi Ergani- Diyarbakır arasındaki topraklara serpin.” demişti.

O zamanlar Diyarbakır’ın HADEP İl Başkanı ve bazı HADEP’li siyasi kişiler gizli eller tarafından öldürülmüş ve failler bulunamamıştı.

Buna çok üzülmüştü. O günlerde bir akşamüzeri ailesiyle birlikte bize gelmişti.

Dedim ya türküleri de güzel söylerdi. Bir iki kadeh attıktan sonra güzel bir Diyarbakır türküsü söylemeye başladı: “ Diyarbakır etrafında tanklar var.” diye başladı.

Ali’can dedim bu türkü öyle değil, “Diyarbakır etrafında tanklar değil bağlar var.” şeklindedir dedim.

“Hayır abi” demişti, “O bağlar, o ağaçlar kesildi ve bitti. Diyarbakır’ın etrafında şimdi sadece tanklar kaldı.” demişti.

Yıllar sonra bu arkadaş Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday oldu.

İki adaydan biriydi ve şansı da epeyce yüksekti.

Aday olduğu takdirde, “Burada senin çok tanıyanın var” diyerek beni de Diyarbakır’a davet etmişti.”

Ancak aday gösterilmedi.

İşte bu arkadaşın sık sık bana söylediği bir söz vardı: 

Türkiye’de hakları verilmeyen ve dışlanan toplumların en başında Kürtler değil Aleviler gelir.” derdi.

“Çünkü Alevilere verilmeyen hakların arkasında yanlış şeylere inandırılmış hem Kürt ve hem de Türk muhafazakarları var.” demişti.

Başkan Ahmet Özer görevinden alınıp, hapse atılınca, bir benzeri de benim başımdan geçmişti.

Yazayım dedim.

Önemli görevlere atanacak kişilerin güvenlik soruşturmaları, polis bölgesinde polis, jandarma bölgesinde de jandarma yapar.

Benim zamanımda subay olacak ve önemli makamlara gelecek olanların geçmişi detaylı olarak incelenir, yeteri değil ise polis ve istihbarat birimlerinden ilgili kişi hakkında bilgi istenirdi.

Ben, Burdur asayiş ve istihbarat şube müdür iken askeri okula öğrenci olarak alınacak birçok öğrencinin güvenlik soruşturmasını yaptırmıştım.

Bu çocuklar subay veya astsubay çıkacağı zaman, haklarında güvenlik soruşturması tekrar bizden istenirdi.

Yıl 1986-1987 yılları idi.

Durumunun incelenmesi istenen öğrencilerden birisinin ikameti de Burdur- Yeşilova İlçesiydi.

Bu öğrencinin durumunun incelenmesi ve ivedi bildirilmesi için Yeşilova İlçe Jandarma K.lığına yazıyı yazıp, hemen gönderdim. 10 gün kadar sonra yazının cevabı geldi.

Aklımda kalan kadarıyla, yapılan araştırmada öğrenci hakkındaki rapora şunlar yazılmıştı:

-. Dedeleri 1930 yılındaki Ağrı İsyanını da Yeşilova İlçesine sürgün edilenlerdenmiş.

-. Beyrut’ta kurulan HOYBUN Derneğinin 1930’larda Ağrı bölgesindeki faaliyetlerine dikkat çekilmeliymiş.

-. Bu öğrencinin babası öğretmen olup, TÖB-DER üyesiymiş.

-. Yapılan harici araştırmada evlerinde Ağrılı sanatçı Nizamettin Arıç’ın kasetlerinin varlığına dair bir bilgiye de henüz ulaşılamamış.

Ve raporda öğrencinin “subay olur veya olmaz” takdiri de sözde ilgili komutanlığa bırakılmış.

Rapordan niyet anlaşılıyordu. Evrakı okur okumaz Yeşilova J. K.nını hemen aradım.

“Süleyman” dedim. “Bu öğrencinin durumuyla ilgili bir şey yazılmamış. Hep dedesi ve babasından bahsedilmiş. Dedeleri ise öleli yıllar olmuş.

Ayrıca babasının öğretmen ve Töb-Der’li olması da suç değildir. “ dedim.

Ve devam ettim.

“Bu raporda HOYBUN derneğinin adının geçmesi ve Nizamettin Arıç isminden bahsedilmesinden de ben bir kasıt görüyorum.”

Bana, “Komutanım o bilgileri bize emniyet istihbarat gönderdi, ben de o şekilde size yazdım.” dedi.

“Anlaşıldı” dedim.

Peki o zaman evrakı sana geri gönderiyorum, düzelt ve bana elden hemen gönder.” dedim.

Gönderdiğim evrak olumlu bir şekilde düzeltilip, bana elden gönderildi.

Ve bu çocuk subay olarak orduya katıldı.

Ama ya diğerleri...

Sorum şu ki; bugünün dünden ve dünün bugünden bir farkı var mı?

Cevabı İmam Azam’dan gelsin.

“ Sultan Sofrasına oturan alimin, fetvasına itibar edilmez.” demiş yıllar yıllar önce.”

Paşamın yazısı özellikle üstünü çizdiğim sözler ülkemizin gerçekliliği, hem de acı olan yanı.

***

Nice güzel günlere ulaşmak dileğiyle Sevgiyle, sağlıcakla kalın…

Yorumlar (1)

Cafer Yıldız 2 Gün Önce

Tebrikler çok güzel bir yazı olmuş, Kürtler elbette hakları hukukları çiğnenmiş bir millet, ancak Alevilerin adı yok, aleviler tümden yok sayılmış bir millet. Alevilerin millet mi milliyet mi oldukları konusunda bir belirginlik yok, ancak Aleviliğin bir felsefe olduğu söylenir. Felsefe insana has bir meziyet ise neden Alevilerin bir millet olarak kabullenilmemeleri çok önemli.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.