Bundan tam 54 yıl önce ülkemizin emperyalist işbirlikçileri ile yapılan insan katliamlarına ve hayat bulmuş devrimlerin devam ettirilmesi, sağlamlaştırılması sonraki süreçlerin meydana getirilmesi için bilinç, emek ve engelleri dile getiren o dönem kaleme alınmış iki bildiriyi aşağıda aktaracağım.
14 Aralık 1969 yılında Bir genç daha katledilir gerici işbirlikçiler tarafından. Adı Battal Mehetoğlu’dur.
O günleri anlatan Oral Çalışlar; “Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencisi, Malatyalı, babasız büyüyen, fakir, çalışkan bir devrimci arkadaşımız Battal Mehetoğlu, ülkücüler tarafından öldürülmüştü.
Ölüm haberini alan devrimciler Yıldız Teknik’e koştu. Deniz yine en hızlımızdı. Koridorda upuzun yatan Battal’ın başında çoktan nöbete durmuştu. Daracık ve ışıksız bir koridor, biri yerde yatan biri de onun başında bekleyen iki devrimci. Ölüm oraya gelmişti.
Başka ölümler olacağını hissediyorduk. Çünkü devlete egemen olan statükocu güçler, dünyanın dört bir yanında esen özgürlük ve bağımsızlık rüzgarından rahatsızdı. Türkiye’deki değişim rüzgarını bastırmakta kararlıydılar.
Tartışıyorduk. Bizim kuşak çok tartıştı. Devrimin, reformun, değişimin ne olduğunu kararlaştırabilmek için sigara dumanlarının boğduğu odalarda ne çok nefes tükettik. İnanıyorduk. Bugünse yaşamın gerçekleriyle, zamanın eğitici, öğütücü sonuçlarıyla karşı karşıyayız.
Deniz’in Battal Mehetoğlu’nun ölüsü yanında selam duran çaresiz bakışı, onun da bizim de çıktığımız yolculuğun hüzünlü bir ifadesiydi.” Der Serbestiyet’te ki yazısında.
Ama görünen şu ki ne zulümde değişim olmuş nede niyette. Ne işbirlikçiler gerilemiş ne de devrim ateşine tutuşanlar ve bu yolda kaybettiklerimiz. Değişen şey, daha çoğalmış sayısıyla daha azgın işbirlikçiler ve onun karşısında daha uyanık daha bir bilenmiş devrimci gençliğin yükselen öfkesi var elimizde.
Cumhuriyetimizin 100. Yılına ulaşmış bizlerin Mustafa Kemal’in yolunda görünüp de nasıl milletvekilliği, belediye başkanlığı makamları için halkın mücadelesine sekte vurduklarını, halka sırtlarını dönüp uluslararası sermayenin paralarına kıvrıldıklarına tanık olduk. Ama bilinçlenmemizin önüne geçilemedi.
Fazla değişen yok: Görev aynı görev, kavga aynı kavga, düşman aynı düşman, sahtekârlar aynı soydan, işbirlikçileri gibi.
Bildirinin ilki yiğit Battal Mehetoğlu’nun öldürülmesi üzerine 69 Deniz Subayının bildirisi. Ardından Öğrenci birliklerinin bildirisi.
Okunduğunda görülecek olan sadelik, güçlü inanç, sekmez cesaret ve sönmez ateş.
HALKIMIZA BİLDİRİRİZ
ALTMIŞ DOKUZ DENİZ SUBAYI
Senden yana olanları bir bir vurmaya başladılar yiğit halkım. Önce Vedat’ı öldürdüler alaca karanlıkta Bağımsız Türkiye demişti VEDAT. Sonra Mehmet’i vurdular, sonra TAYLAN’ı. Türk Halkı ezilmekten kurtulsun demişti Taylan’la Mehmet.
Sonra bir gece bir başka MEHMET, sonra bir gece bir yiğit BATTAL. Sandılar ki durdururuz ihanet barikatlarıyla bu coşkun seli. Sandılar ki söndürürüz salyalarımızla yanan ateşi. Oysa söner miydi bu kızgın ateş. Durur muydu MİLLİ KURTULUŞ SAVAŞIMIZ. Bu savaş, şunun bunun değildi ki dursun. Bu savaş bir avuç insanın değildi ki dursun. Bu savaş senin, bu savaş ezilenlerin, bu savaş MUSTAFA KEMAL’İN SAVAŞI.
Vedat öldü diye Mehmet durmadı, Mehmet öldü diye Taylan durmadı, Sevinç durmadı, Battal durmadı. Ölümleri yenilgi ile yoğurmadılar. Bir gün bizi de vururlar mı diye sormadılar. Yüreklerinde TÜRK HALKININ SEVGİSİ, YÜREKLERİNDE MUSTAFA KEMAL ATEŞİ, en kutsal ölüme vardılar.
Ama yetsin artık bu alçakça katliam, bitsin artık bu zulüm. Sahipsiz bildikleri devrimi, köşe başlarında yok etmeye kalkanların karşısına yeni MEHMET’ler, yeni VEDAT’lar, yeni TAYLAN’lar dikilecektir. Bunu bilsinler, bunu anlasınlar. ezenlerin kuklaları. İplerini tutan elleri kıracak güçler de vardır TÜRKİYEDE. Meydan boş değildir. Tüfeklerimizdeki mermi mermilerimizdeki barut, yüreklerimizdeki ateş yeter size.
Milli Kurtuluş Savaşımızın en büyük dayanağı yiğit halkımızsa, onun yumruğu devrimci GENÇLİKTİR. Onun yumruğu bizleriz. Gece yarılarında, alaca karanlıklarda gençliğe sıkılan kurşun gerçekte MUSTAFA KEMAL’e sıkılıyor. Yiğit halkım, tabancayı tutan bir uşaksa eğer, tetiği çeken, seni ezen, tetiği çeken seni sömüren, senin yoksulluğundan yana olandır. Türk halkı yoksulluktan kurtulsun diye öldüler onlar. Bağımsız TÜRKİYE diye vuruldular.
Ne bir çıkar, ne paşalık ne beylik istediler bu kavganın sonunda. Ve zaten kavgada ne bir paşa, ne bir bey bu kavgada en güzel şey tam devrimci bir nefer olabilmek, patlamaya hazır bir mermi gibi barutla dolabilmek, ardına bakmadan yola koyulabilmek ve aslonan devrim için yaşamak olduğu halde mümkünü kalmamışsa şayet en güzel şey hiçbir şey olmamış gibi sessizce ölebilmek. Sevdikleri karalar bağlasın başlarına, analar taş bağlasın bağırlarına, ışıklı bir dünyanın yarınlarına sel olsun, göl olsun, bol olsun anaların göz yaşları, devrimcilerin vurulup düşsün bu göle kanlı başları. Ne değişir, kesilsin devrimcilerin başları birer birer. Oysa bir yasadır bu mümkünü yok. DEVRİMCİLER ÖLÜR DEVRİMLER SÜRER. Evet sürecektir devrimler. Mustafa Kemal’i nasıl döndüremedilerse yolundan, Türk gençliğini, Türk ordusunu, Türk halkını da döndüremeyeceklerdir. Çünkü bu kavga ne bir anarşidir, ne başı bozukluk. Bu başlayan bir devrimdir. Mustafa Kemal’in anti emperyalist çizgisinde Türk halkının kurtuluşu yolunda başlayan bir devrim duramaz ve durmayacaktır.
Atatürk’çü olduğunu söyleyip, devrimci katliamına seyirci kalanlar onun şu sözlerini iyi bilmelidirler; “DEVRİMİN KANUNU MEVCUT KANUNLARIN ÜSTÜNDEDİR.” “Bizi öldürmedikçe, bizim kafalarımızdaki cereyanı boğmadıkça başladığımız devrim bir an bile durmayacaktır. Bizim devrimizden sonra da böyle olacaktır.”
Mustafa Kemal’in devri bitmiştir. Ama devrimler bitmemiştir. Ve onun geleceğe çizdiği kesin çizgide sürüp gitmektedir. Bayrak yere düşmemiştir. Yüzbinlerce gencin havaya kalkan yumruğunda on binlerce öğretmenin hak isteyen sesinde bizim mermilerimizde ve ezilen Türk halkının, milyonların ayak seslerinde devrim bayrağı daha bir yükseliyor, daha bir yükselecek gökyüzüne doğru. Korksun emperyalistler, korksun işbirlikçiler, korksun onların zavallı uşakları, ne bir rütbe ne bir nişan peşindeyiz. Erzurum kongresinde üniformasını bırakan Mustafa Kemal’in sönmez ateşindeyiz. Gün yirmi dört saat Türk halkının kurtuluş işindeyiz.
Daha yirmi dört yaşında gencecik bir subayken:
“Milletin kendi haklarını kendi araması ve müdafaa etmesi, bizlerin de ona bu yolu göstermemiz ve ordu ile yardım etmemiz lazımdır.”
‘Bütün felaketlere rağmen Türk’ün sesini işittirebileceği kanaatindeyim’ diyen Mustafa Kemal kadar devrimciyiz, Milli Kurtuluşçuyuz.
Yüce Türk halkı; senden yana olanları vuranlara, artık dur diyoruz ve devrimci şarkımızı bir kere bin kere daha söylüyoruz.
NE DEĞİŞİR? İSTERSE KESİLSİN DEVRİMCİLERİN BAŞLARI BİRER BİRER.
OYSA BİR YASADIR BU, MÜMKÜNÜ YOK,
DEVRİMCİLER ÖLÜR DEVRİMLER SÜRER.
İkinci Bildiri:
BÜYÜK TÜRK ULUSUNA
Bir öğrenci daha kurşunlandı….
Vedat Demircioğlun’dan bu yana sekizinci faili meçhul cinayet…
Pahalılığın ve işsizliğin üstümüze çığ gibi geldiği, rüşvetin ve iltimasın kol gezdiği, can ve mal güvenliğinin bulunmadığı toplumumuzda; işçiler, köylülerimiz ,gençliğimiz, öğretmenlerimiz yani tüm yurtseverler insanlık dışı baskılara direniyorlar. Anayasanın tam olarak uygulanmasını istiyorlar.
İşte bu ortam içinde, gücünü 27 Mayıs Anayasasından alan devrimci gençlik bir avuç işbirlikçiye karşı.
Toprak reformunun gerçekleşmesini istediği için kurşunlanıyor. İşçilerimizin iş güvenliği isteklerini, toplu sözleşme dileklerini destekledikleri için kurşunlanıyor. İlkokuldan üniversiteye kadar, okuma çağındakilerin okulsuz kalmamasını istediği için kurşunlanıyor. Ağacılığın ve tefeciliğin yok olmasını istediği için kurşunlanıyor Yoksul halkımızın kamburunu gittikçe çıkartan zamlara karşı çıktığı için kurşunlanıyor Türk halkını yeni bir sömürge aracı olan Ortak Pazar’a, yerli malı yerine yabancı malının kullanılmasına karşı çıktığı için kurşunlanıyor Mustafa Kemal’in devrimine sahip çıktığı ve O’nu ileriye götürme yolunda çaba sarfettiği için kurşunlanıyor HALKIMIZIN HAK VE MENFAATLERİNİ SAVUNDUĞU İÇİN KURŞUNLANIYOR.VATANDAŞ
Bir yıl içinde sekizinci arkadaşımızı kaybettik. Bugün düşünce ve kanaatlerinden ötürü her hangi bir vatandaş, her hangi bir yerde bir şekilde yok edilme tehlikesiyle karşı karşıyadır. SİYASİ CİNAYETLER GİTTİKÇE ARTMAKTADIR. Bunları teşvik edenler; Milli Kurtuluş Savaşımıza karşı ayaklanan irticayı, halkımızın saf ve temiz dini inançları gibi gösterenlerdir.
VATANDAŞ
Bir avuç işbirlikçinin menfaati uğruna çocuğunun köşe başında vurulmasına göz yumma. Yurtsever halkı düşünce ve kanaatlerinden dolayı kurşun bugün devrimci gençliğe, YARIN SANA..
1961 yılında EVET oylarıyla onayladığın ANAYASANA sahip çık.
Devrimci gençliğin sesi senin sesindir. İşsizliği, pahalılığı dile getiren sestir. Rüşveti, iltiması, hırsızlığı lanetleyen sestir.
VATANDAŞ
Bugün sana düşen görev, bildiğini doğru olarak komşuna, arkadaşına herkese anlatmaktır. Herkesle birlikte bu gidişe dur demektir.
CAN GÜVENLİĞİMİZİ KORUYALIM.
Yaşasın devrimci gençliğin mücadelesi.
Yaşasın yurtsever halkımız.
KAHROLSUN KATİLLER.
KAHROLSUN AMERİKAN EMPERYALİZMİ ve ONUN YERLİ İŞBİRLİKÇİLERİ.
TMGT Genel Başkanı İst. Ün. Talebe Bir. B.KASIM KOLCUOĞLU ŞUAYİP DİLMEN
İ. Tek. Ün. Öğ. B. Bşk.TARIK ALMAÇ
SDDF İst. Sekreteri ATIF UĞURLU
İTÜ TO. Öğ. B. Bşk. ERSİN KAYA
TDGF Yürütme Kurulu B.CİHAN ALPTEKİN
İ.D.M.M Ak. Öğ. B. Bşk. TARGAN ÜLBEYİ
****
CHP olağan kurultayına doğru giderken belki bir devrimci ruh çıkar mı diye, yükselecek mücadelenin desteğimi olacak yoksa işbirlikçilerin yalağına su taşıyıcıları mı ele geçirecek CHP’yi yakında göreceğiz.
Ama 100 yılına varmış Cumhuriyetimizin nice yüz yıllara halktan yana onurlu bir yaşam ve kardeşliğin hakim olduğu nice yıllara taşımak dileğiyle.
Cumhuriyet'in 100'ncü Yılı Kutlu Olsun.
Sevgiyle sağlıcakla kalın…