Partisinde iki dönem il başkanlığı ve milletvekilliği yapmış, yaşı yetmişin üstünde bir emekli siyasinin, partisince aday gösterilmeyince “CHP’nin demokratik yapısı bozuldu” şeklindeki açıklaması bana antikçağların feylesoflarını anımsattı. Siyasetçiler için ne dediklerini, ne düşündüklerini…
Bu sözleri Zülal Kalkandelen, Doğan Tılıç, Merdan Yanardağ, Necati Doğru ve benzeri bir gazeteci, siyaset-bilimci ya da sosyoloji doktoru söylese anlayacağım ama aday gösterilmeyince öfkelenen bir işadamı /siyasetçi söyleyince içim burkuluyor adeta
İsveç’in NATO’ya üyeliğine AKP ve MHP ile birlikte evet diyen CHP’ye itiraz etseydi, inandırıcı olabilirdi belki ama başkan adaylığı suya düşünce partinin demokratik yapısını sorgulaması hiç samimi gelmedi bana.
Tepkisi, oyuncağı elinden alınmış çocuğunkinden farksız.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Ekmeleddin’ tercihi nedeniyle partisine “Partimizin demokratik yapısı bozuldu, gericilerin ne işi var CHP’de?” şeklinde bir itirazda kimler bulunmuştu o günlerde diye merak ediyor insan. Sahi, kaç milletvekili itiraz etmişti Kılıçdaroğlu’nun o dayatmasına?
Seçilemeyen bir milletvekili, mecliste yeterli süre vekillik yaptı diye dolgun emekli milletvekili maaşı alıyor. İsveç’te, Danimarka’da, Angola’da, Yeni Zelanda gibi ülkelerde var mıdır örneğin böylesi bir uygulama?
Vekillik yapmayan birine dolgun maaş ödenmesi akıl kârı mıdır da buna itiraz edilmez?
Partinin demokratik yapısını/ kültürel alt yapısını zedelemiyor mu bu?
İtiraz eden çıksa, halkın sevgilisi olacak oysa…
Elbette eleştirilecek konular var CHP’de ama bu, siyasette kaybettiğiniz gün mü aklınıza gelmeli?
***
Özgür Özel’in genel başkanlığıyla birlikte CHP, daha dinamik bir yapıya büründü.
Yerel seçimlerdeki mucizevi başarı bunun kanıtı.
Özel, 31 Mart Yerel Seçimlerinden 20 gün kadar sonra RTE’ye gereken yanıtı verirken seçmeni de büyüler gibi oldu. RTE’nin bir dediği bir diğerine uymaz konuşmalarına "Seçimleri biz kazandık, diyecek kadar seçmene karşı küstahlaşmış ve kibrinden arınamamış bir noktadadır" şeklindeki sözleri, seçmenin mesajını anlayamayan Cumhurbaşkanına en güzel yanıttı. Bilindiği gibi AKP’nin Genel Başkanı, “31 Mart seçimleri yüzde 40,5 oy oranıyla Cumhur İttifakı’nın üstünlüğüyle sonuçlanmıştır” demişti.
Grup toplantısında söyledikleri ise güldürücüydü: "Bunun bir yerel seçim olduğunu unutup şımaranlar, sanki ülkeyi yöneteceğini zanneden zavallılar… 81 ilimizde tek bir iktidar vardır, o da Cumhurbaşkanı ve kabinesidir. Şunu herkes bilsin, biz bitti demeden hiçbir şey bitmez! ‘’
Bu konuşmalar cahil cesareti mi, kibir mi, anlamış değilim.
***
Cumhurbaşkanının uzun uzun konuşmalarına karşılık Özgür Özel’in Fârâbî’ gibi konuşması kaymaklı kazandibi tadındaydı. “Uzun konuşanı kısa dinlemek gerek” diyor ya Fârâbî…
“Bilmek güzel şeydir, hele haddini bilmek daha güzeldir” demiş aynı kişi.
Umarız, birileri de ders alır bu sözden.
***
Değerli gazeteci Saygı Öztürk “Abi sen gazetecilerin Ferrari’si, ben Clio’suyum” deyip gönlümü almaya çalışıyorsa da ben Boyumun 1.80, kilomun 78 olduğunu biliyorum. Haddimi de… Haddini bilmek önemli!
Ne var ki ortalık haddini bilmezlerle doldu son çeyrek yüzyılda…
FÂRÂBÎ’ nin devletlerin ideal başkanlarında aradığı nitelikler neymiş, biliyor muydunuz?
“Mükemmel bir fizikî yapılarının olması”nı gerekli görüyor.
Beni pek sarmayan bir düşünce bu. Ne yani, ideal başkanlar hep Tarık Akan, Cüneyt Arkın ya da Kenan İmirzalıoğlu gibi mi olmalı?
“Sağlıklı anlama ve değerlendirme yetenekleri olmalı.”
“Güçlü bellek”
“Kıvrak zekâ”
“İfade ve üslup güzelliği”
“Bilim sevgisi ve tutkusu”
“Yeme, içme, oyun, eğlence ve cinsel ilişki gibi geçici kaba hazlara düşkün olmama”
“Doğruluk ve dürüstlük sevgisi”
“Kişilik sahibi ve insanlık onuruna düşkün olma”
“Adalet sevgisi”
“Kararlılık ve uygulama cesareti”
“Gönül zenginliği ve tok gözlülük”
***
Eyvah, yandık diyesim geliyor. Bugünün başkanlarının hangi biri Fârâbî’nin ölçütlerine uyuyor dersiniz?
Argoyu ve küfrü marifet bilen, adaleti hiçe sayan, dün dediği bugüne uymayan, bilim sevgisinden yoksun siyasiler için Fârâbî herhalde bugün zındık muamelesi görür, cezaevinde ömür sürerdi.
***
CHP Genel Başkanının memleketinde, 271 bin nüfuslu Yunus Emre’de 10 yıl boyunca belediye başkanlığı yapan AKP’li Mehmet Çerçi, gazetelerin yazdığına göre geride 1,2 milyar lira borç ve sarayları aratmayan gösterişli belediye binası bıraktı. Odaların her biri Osmanlı’nın sarayı gibi döşenmiş. Geçtiğimiz yıl açılan yeni hizmet binası için AKP’li belediyenin kasasından 2021’de tamı tamına 4 milyon dolar çıkmış.
Altın varaklı mobilya ve süslemelerle döşenen Yunus Emre Belediye Sarayı, muhafazakâr/ dindar siyasetçilerin şehri yönetme anlayışı. Her şey lüks olmalı onlara. RTE’nin “İtibardan tasarruf olmaz!” sözü temel ilkeleri olmuş çünkü.
Ne derece doğru bilmiyoruz ama Sözcü’de yer alan habere göre İstanbul’a giden Mehmet Çerçi’ye bir arkadaşı sosyal medyada yer alan makam odasıyla ilgili sorular sorduğunda verdiği yanıt ne mi olmuş: “Ne haliniz varsa görün, ben İstanbul Boğazı’nda keyfime bakıyorum.”
2018 yılında 3 milyon 494 bin 932 olan sosyal yardımlardan yararlanan hane sayısının, 2023 yılında yüzde 43 artışla 4 milyon 989 bin 456 haneye ulaşmış olması (Sözcü /Saygı Öztürk- 21 Nisan 2024) gibi bir sosyal gerçekliğimiz varken AKP’li çok sayıda belediyenin belediye kasasını şatafat için harcaması Türkçe sözlüklerde hangi sözcükle anlatılır, her birimizin düşünmesinde sayısız yarar var.
***
Sol cenahta olsun Sağ’da olsun, kaybeden siyasiler nasıl konuşuyorlar hep birlikte görelim dedim. Kaybedenin şirazesi kayıyor sanki…
Yaşıyor olsaydı bugün 154 yaşında olacaktı V. İ. Lenin...