Demokrasi Mücadelesi sürerken dayanışmayı büyütmeliyiz…
İzmir’de meydana gelen deprem faciası 51 can kaybına ve büyük maddi zararlara neden oldu. Ülkenin gündemine ‘acı’ ve ‘üzüntü’nün oturması, temel sorunumuzu, ülkemizi yönetilemez kılan iktidarın geriletilmesi ve yok edilmesi meselemizi değiştirmedi.
Emeğin, demokrasinin ve barışın egemen olduğu, savaşsız ve sömürüsüz bir dünya istem ve talebimize, meşakkatli, zor, acımasızlık ve kayıplarla yüklü uzun bir süreç sonrasında varılacağını biliyoruz. Sovyetler deneyini yaşadık, tartıştık, tartışıyoruz.
Gerçek anlamda İnsanca yaşamanın son durağı olan, savaşsız ve sömürüsüz yaşam hayalimiz hiç bitmedi, bitmeyecek de. Elbette başarılar ve yenilgiler, doğru tespit ve analizler, doğrulanmamış tezler de unutulmadan, daha iyi yaşanılabilir zamanların inşası için, ideolojik-politik tartışmalara da devam edilecektir. Edilmelidir de.
Ne var ki tüm bunlar yapılırken, hayallerimizin bugünden yarına gerçekleşmeyeceği, yolumuzun uzun olduğu, bu uzun yolculukta, hedefi, isteği, talebi son durak olmayan, ara duraklarda inmek isteyecek olan, birçok yolcu ile birlikte yol almak gerektiği de atlanılmamalıdır.
Bu anlamda, içinde yaşanılan koşullarda, ‘temel meselemiz nedir?’ sorusuna doğru cevaplar üretilmesi noktasında yeterince aktif olunmadığı kanısındayım.
Ülkemiz ve insanı yaşamın tüm alanlarında, ilkelliğin, bilimdışılığın, hukuksuzluğun, adaletsizliğin, üstenciliğin ve kötülüğün saldırısı altında.
DİSK verilerine göre geniş tanımlı işsiz sayısı 10 milyonun üzerinde.
Üç gencimizden biri işsiz.
18-29 yaş grubu arasında yapılan bir araştırmaya göre, gençlerin yüzde 76'sı daha iyi bir gelecek için yurt dışında yaşamak istiyor. Her iki gençten biri mutlu olmadığını ifade ederken, yüzde 77'si torpilin yetenekten daha etkili olduğuna inanıyor. 3,5 milyon öğrenci ödeyemedikleri Kredi Yurtlar Kurumu borçlarıyla mücadele etmek durumunda kalıyor.
Temmuz 2020 sonu itibariyle son bir yılda, açlık sınırı yüzde 10,1, gıda dışı harcamalar yüzde 11,6, yoksulluk sınırı da yüzde 11,2 oranında yükseldi. Yani yoksulluk sürekli artıyor. Milyonlarca İnsanımız artık geçinmekte -karnını doyurmakta- zorlanıyor.
İktidarın ortağı, çözüm bulmak yerine, askıda ekmek kampanyasıyla, dayanışma anlayışlarımızı da yerle bir ederek, adeta halkımızla alay ediyor. En küçük eleştiriye, eleştiri de barındıran önerilere, yanlışlara dikkat çekmelere tahammül kalmadı.
Cezaevleri suçsuz gazeteciler, hak arayıcıları, siyasiler ve fikir insanları ile dolu. Demokrasi ve özgürlükler nerdeyse yok edildi. Anayasa kararı yok sayılarak, çiğnendi. Bu karanlık ve kötülük yüklü gelişme -süreç- nasıl durdurulacak, geriletilecek ve yok edilecek.
Halkımız sosyal yaşamlarımızı tarumar eden gelişmelerden haberdar değil mi? Bu güç yok mu?. .
Evet, bir endişe ve korku iklimi yaygın ama halkımız gidişin farkında, güçlü ve inandırıcı, güven veren, birleşik bir önderlik, yolu açabilir. Yaşanılan bu gidişata karşı olan tüm kişi, gurup, demokratik meslek ve kitle örgütü ve siyasal partiler uygun biçimlerde bir araya gelerek, demokratik -barışçıl- itiraz ve mücadele araçları yaratmalıdır. Bu bir araya gelişin baş hedefi ki, günümüzün temel sorunu, ihtiyacı da budur.
Sosyal alanda yaşanılan tüm haksızlıklara karşı birlikte mücadele ve AKP iktidarını geriletmek -yok etmek- olmalıdır.
Bu birliktelik için, hiç kimse ideolojik duruşundan geri adım atmak, vazgeçmek gibi bir zorunlulukla karşılaşmamalıdır. Yol alındıkça, isteyen kişi, gurup, parti istediği durakta inme özgürlüğüne sahiptir.
Bu birliktelik gerçekleşebilir ve gerekli itiraz-mücadele hattı oluşturulabilirse; haksızlık ve kötülükleri etkisiz kılmak ve daha iyi yaşanabilir bir düzene yürümek olanaklı duruma gelebilecektir.
İktidardan kurtulma mücadelemiz devam ederken, depremin yarattığı acılar, dayanışma ile aşılabilir.
Korona saldırısının yoğunlaşma tehlikesi de göz ardı edilmemelidir.
Herkese geçmiş olsun, tüm kayıplarımızın yakınlarına sabır ve metanet diliyorum…