Ajans Bakırçay
2024-11-22 10:02:11

Parti cezası - İki Kardeş, İki Yoldaş: (bölüm-17)

Sedat Özgüven

22 Kasım 2024, 10:02

Anı – Tanıklık: İki Kardeş, İki Yoldaş

***

Bir yandan geçimim için bugün aramızda olmayan sevgili dostum Haluk Silay ile birlikte mühendislik büromuzda çalışırken, diğer yandan mesleğim nedeniyle demokrasi mücadelesine katkımı kendi meslek örgütümün içinde, mühendisler arasında yürütüyor, Mühendis Odalarının da demokratik mücadelede önemli bir yer olması gerektiğini düşünüyordum.

"Mühendis Odalarında siyaset yapıyorlar” diyerek salt kendileri ve koltuklar için siyaset yapan sağ eğilimli yönetimlere karşı 70 öncesi başlatılan mücadeleyi 12 Mart sonrası yükselterek sürdürüyoruz. Başarılı da oluyoruz. Çalışkanız, özveriliyiz. Mühendislerin büyük çoğunluğunun çıkarlarına uygun politikalar izlemeye çalışıyoruz. Komünist kimliğimiz bunu gerektiriyor. Pratiklerimizin de buna uygun olmasına çabalıyoruz. Bu nedenle yaklaşımları sağ olan, dürüst, iyi niyetli mühendisleri de etkiliyoruz. Birçok mühendis odasının yönetimleri arkadaşlarımızca paylaşılıyor. Eh, yanlışlar da yapıyoruz. Heyecanlarımıza, devrimin yakınlığına olan inançtan kaynaklanan aceleciliklerimize teslim olduğumuz, bulunduğumuz meslek örgütünü ve mensuplarını yanlış değerlendirdiğimiz zamanlar oluyor…

Gelelim sadede;

Yıl 1977 MMO İzmir Şubesi’nde 3 listeli bir genel kurul yaşıyoruz. Bizim etkili olduğumuz ekip, TKP’li arkadaşlarımızın başını çektiği bir gurup ve kendilerinin sosyal demokrat olarak ifade edenlerinde içinde olduğu, o günkü adları ile Maocuların başını çektiği karışık bir gurup.

Genel kurul süresince sosyal demokratların içinde olduğu listeler parçalanıyor, çoğunluk bize destek veriyordu. Bunda kendilerini sol sosyal demokrat olarak gören, sevgiyle andığım bir kısım CHP’li arkadaşlarımın ve özellikle İzmir Belediye Başkanı İhsan Alyanak’ın payı büyüktü. Kendi il başkanlarına rağmen bizim listemizi desteklediklerini genel kurulda açıkça deklare etmişlerdi. Biz kazandık. Tabii ki genel kurul bu kadar kısa ve kolay olmadı. Örnek taktik savaşları yaşandı. Çevremizle kurulan iyi ve doğru ilişkiler sonuç vermişti.

Bu genel kurulda, bize muhalif gruplardan biri “ Sovyetlerin Afganistan’a girişi işgaldir, genel kurulca oylansın” biçiminde bir öneri vermişti. Düşünelim, yarı kamu niteliği taşıyan, zorunlu üyelik koşulu olan bir kurumda, mesleğimizi, üyelerimizi ve ülkemizi, demokrasimizi ilgilendiren onca sorun varken, o günkü Çin yanlılarından etkilenenler bu önergeyi vererek bizi tuzağa düşürmek, iyi niyetli, meseleden uzak mühendisler nezdinde bizi mahkûm etmek istemişlerdi. Biz de genel kurul yönetiminde oluşumuzun da avantajlarını kullanarak, bir yandan Sovyetlerin tutumunu savunmuş, diğer yandan da önergenin reddini sağlamıştık.

Özetle genel kurulu kazanmıştık. Akşam kutladık. Partinin önemli yöneticilerinden “İşte komünist böyle olur, komünist politika böyle yaşama geçirilir” biçiminde övgü almıştım. Arkadaşlarımla paylaştım, keyiflendik.

2 hafta sonra İMO İzmir Şubesi Genel Kurulu vardı. Esas olarak iki büyük gurup seçime katılıyordu. Biz ve diğerleri… Kurtuluş gurubunun etkisinde olanlar merkezde etkili olmak istedikleri için delegeliklere oynuyorlardı. Eğer onlara merkez delegelikler verilirse, şubede bizi destekleyebilirlerdi. Bu teklif, aldığımız parti direktifleriyle uyuşmuyordu. Hiçbir grupla, özellikle Sovyetler karşıtı görüşle beraber olmayacaktık. Tabii ki reddettik. Sosyal demokratların belediye yönetimlerinde de hakim olan bir kısmının açık destekleri de yeterli olamadı. Politik yeteneklerimizi kullanıp, manevra yapabilir, merkez delegeliklerden vazgeçip şube yönetimlerinde kalabilirdik. Beceremedik, kaybettik. Üzüntü ve şaşkınlığı üzerimden atamadan sorumlu arkadaşlarımın isteği ile 2006 yılında sadece arsası kalmış, çocukluğum ve gençliğimin geçtiği Yeşildere’deki gecekondumuzda buluştuk. Görüşme iyi geçmedi. “Politik çalışmalarımıza kişisel ilişkilerimizi karıştırmak, ilkesizlik ve benzeri nedenlerle” çalıştığımız arkadaşlarımızla parti cezası almıştık. Başımdan kaynar sular dökülmüştü. Birkaç gün kendime gelemedim. Bir kararı –bilgiyi- direktifi arkadaşlarıma aktarmakta –izah etmekte çok zorlandığımı hatırlıyorum.

Yanlış yapmıştık ya… yine yapabiliriz kaygısıyla, bir başka odanın iki hafta sonraki genel kurulunda konuk sıralarında oturan ve bu tip meslek örgütleriyle ilişkisi olmayan sorumlu yoldaşlarımızın arada sırada kürsüden yapılan konuşmalara bile müdahale direktifleri hala hatırımdadır.

Evet dostlar, dolu dolu onurlu yılların, onca güzelliklerin yanında böyle durumlarda az değil. Derdim anlattığım olayda rol almış sorumluları, o güzelim insanları eleştirme –suçlamak falan da değil.

Zaman tünelinin bir ucundan yaşadıklarımıza bakmak…

devam edecek...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.