Anı – Tanıklık: İki Kardeş, İki Yoldaş
Serdar Kızık anlatıyor: Aydınlığın iskelesi
(Cumhuriyet Ege 21.11.2012):
Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven ve çalışma arkadaşları Yargıtay’ın onayıyla 8’er yıl 4’er ay hapis cezası aldı.
Özgüven’i çeyrek asırdır tanırım. Dürüst, namuslu, onurlu ve devrimci bir insandır. 12 Eylül karanlığının hüküm sürdüğü dönemde Dikili’yi festivallerle aydınlığın iskelesi yaptı.
Dikili ve etrafındaki çevre yağmacılarına karşı verilen mücadelenin ön safhalarında yer aldı. Paraya, pula tamah etmez. Milyonlar verseler dönüp bakmaz.
Kuruduğu kooperatif ile yüzlerce insanı ev sahibi yaptı, tek kuruş şaibe bulaşmadı üstüne.
Yıllarca ekonomik güçlükle boğuştu. Yolsuzluğu, rüşveti, haksız kazancı yanına sokmaz.
Yaşamı, her türden haksızlıkla mücadele ederek geçti…
Ne yapmış Özgüven ve arkadaşları? Yolsuzluk mu, avanta mı?
Ceplerine para mı akıtmışlar, birilerine çıkar mı sağlamışlar, kamuyu zarara mı uğratmışlar?
Yoooo! Peki ne? Avukatı Muhittin Üstündağ’ın verdiği bilgiye dayanarak, iki ihaledeki durumu özetleyelim. Belediyeye bağlı jeotermal şirketi, belediyenin cenaze aracı ve soğutuculu et nakil aracı ihalesini almış. Almış da SSK borcu varmış şirketin. Bu yüzden ihaleye girmemesi gerekiyormuş. Suç bu işte…
Gelelim ikincisine… belediye mülkü eski garaj yeri satışa çıkarılmış. İhaleye tek firma girmiş. Ancak alıcı firmanın ihale tarihinde henüz kuruluş işlemleri tamamlanmadığından, ihale iptal edilmesine rağmen Özgüven ve arkadaşları olmayan firmaya ihale vermekle suçlu bulunmuş… budur… evrensel hukukta ceza, kamu vicdanında karşılığını bulmalıdır. Peki, bulmuş mu?
Bir cezanın ardından belediye başkanları, Dikili’ye koşup haykırıyorsa, cezanın öğrenildiği gün yüzlerce Dikilili “Hepimiz Özgüveniz” diye meydanlara dökülüyorsa, varın siz karar verin.
Avukat Üstündağ, ihaleye fesat karıştırmak için hukuken hileli işlemlerin olması gerektiğini belirtiyor. Böyle bir hilenin dosyada yer almadığını savunuyor…
Cezanın ardından Dikili’deki mitingde okunan Özgüven’in mesajına bakar mısınız: “Utanılacak hiçbir şeyimiz yok… emekten, eşitlikten, özgürlüklerden yana olmanın, cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkmanın, bu doğrultuda mücadele etmenin, baş eğmemenin faturası ödettiriliyor.
Biz ne ilkiz ne de son olacağız. Cezaevleri tıka basa dolu.
Yazı yazanlar, gazeteciler, muhalif siyasetçiler, öğrenciler yani iktidara baş eğmeyen ve mücadele edenler ya ceza evlerine atılıyor ya da dışarıda yalnızlaştırılıyorlar. İktidar, kendinden olmayan herkesin hayatını zorlaştırıyor bir türlü. Söz konusu dava dosyalarını, Yargıtay’da görev yapmışlar da dahil, bir çok hukukçu inceledi ve hepsi davaların düşmesi gerektiği yorumunu yaptı.
Ne var ki Bülent Arınç’ın beni işaret eden açıklamaları sonrasında dosyaların incelenmesi hızlandırılmış ve bugünkü karara ulaşılmıştır…. Dikili halkı AKP iktidarına hiçbir zaman teslim olmayacaktır. Hakkımızda verilen kararla adalet bir darbe daha almıştır…”
Eninde sonunda iyiliğin kötülüğe üstün geleceğini belirterek tamamlıyor Özgüven mesajını.
Eninde sonunda!
devam edecek…