Ajans Bakırçay
2024-05-11 10:00:08

Halk geçim ve yaşam, iktidar ise gündemi değiştirme derdinde...

Hüseyin Öge

11 Mayıs 2024, 10:00

‘Cehalet, ayrıcalıklı sınıfın ustaca kullandığı bir silahtır.’

***

Halk geçim ve yaşam, iktidar ise gündemi değiştirme derdinde...

Yoksulluk sınırının 58 bin, açlık sınırının asgari ücretin üzerinde 18 bin liraya dayandığı, 10 milyona yakın emeklinin ayda 10 bin lira ile geçinmek zorunda bırakıldığı, kiraların asgari ücret seviyesine geldiği, çarşı-pazardaki temel tüketim mallarının el yaktığı, işçilerin, emekçilerin, yoksulların inim inim inlediği böylesi bir dönemde siyasi iktidar ‘Yeni Anayasa’ tartışmaları ile gündemi değiştirmeye çalışıyor. Var olan Anayasa’yı uygulamayanlar, AİHM kararlarını ‘yok hükmünde’ sayanlar, Osman Kavala, Selahaddin Demirtaş, Can Atalay, Anayasa Mahkemesi’nin '1 Mayıs’ı Taksim’de kutlayabilirler' kararını uygulamayanlar, 1 Mayıs günü İstanbul’da adeta sıkıyönetim ilan edenler yeni Anayasa yapmaktan söz edemezler.

'Yumuşama', 'yumuşatma' tartışmaları da gündemin yakıcı sıcaklığını değiştiremiyor. TÜİK ve Merkez Bankası aylık ve yıllık enflasyon rakamlarını düşük göstermek için çaba sarf ediyor. Yıllık enflasyon hedefi açıklandıktan bir süre sonra yukarıya doğru revize ediliyor. ENAG’ın enflasyon hesabı TÜİK’in açıkladığının iki katı. Çarşı-pazardaki fiyatlar ENAG’ı doğrular nitelikte. TÜİK, enflasyon hesaplama sepetine hangi malların girdiğini ve fiyatları nereden aldığını halâ açıklamadı. Enflasyonun düşük gösterilmesi; işçinin, emekçinin, emeklinin, dul ve yetimlerin maaşlarının çalınması demektir. Bunun adı düpedüz emek hırsızlığı, yetim hakkı yemek demektir.

Daha Temmuz ayı gelmeden asgari ücretlinin, işçi ve memur emeklilerinin maaşları 1800 TL civarında eridi. Asgari ücret, açlık sınırının altında kaldı. Temmuz ayında daha da beter olacağı kesin. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek enflasyonu ‘işçi ve emeklilerin ücretleri yükseltiyor’ diyerek doğruları söylemiyor. Söylediği bu sözden yola çıkarak asgari ücrete Temmuz ayında ara zam yapılmayacağını açıkladı. Emekli aylıklarına ise TÜİK’in belirlediği 6 aylık defolu enflasyon farkı üzerinden zam yapılacak. Asgari ücretliler gibi emekliler de açlığa ve yoksulluğa mahkûm edilecek.

Patronların, yandaşların ise keyifleri yerinde. 20 yılı aşkın AKP ve küçük ortağı MHP döneminde sömürü giderek katlandı. Türkiye ekonomisinde kapitalist-emperyalist ülkelere bağımlılığı katlanarak arttı. Yabancı tekellerin Türkiye’deki yatırımlarının tutarı 240 milyar ABD Doları seviyesine yükseldi. Yabancı şirketlerin sayısı 1999 yılında 4.050 iken 2020 yılı sonunda 73.679’a yükseldi. Ülkenin yer altı ve yer üstü doğal kaynakları yabancı- tekellere ve yerli işbirlikçilerine peşkeş çekildi ve çekilmeye devam ediyor. Borç para alabilmek için yabancı maden ve enerji tekellerine verilmeyen taviz kalmıyor. Bu anlaşmalar ‘gizlilik koşulları’ saklı kalmak kaydıyla yapılıyor. Anlaşmaların detayları kamuoyuna açıklanmıyor, bilgi verilmiyor. Lâfa gelince ‘milliyetçiliklerine toz kondurmuyorlar.’ Ülkeyi parsel parsel satmaktan, ülkenin kaynaklarını peşkeş çekmekten, ülkeyi yabancı tekellere, faiz baronlarına borçlandırmaktan çekinmiyorlar.

Ülkenin hazinesi tamtakır, eksilerde bulunuyor. 2024 yılı kısa vadeli ödenmesi gereken borç 173.6 milyar Dolar, bir yıl içinde ödenmesi gereken dış borç tutarı ise 227,5 milyar Dolar. Toplam dış borç 500 milyar Dolar’a yakın. Tek Adam İktidarı bunun faturasını işçilere, emekçilere, emeklilere ödetmek istiyor. Yeni zamlar, vergiler kapıda. Ücretlerde sabit tutulacak. OVP (Orta Vadeli Plan) bunu söylüyor. İşçiye emekçiye, çiftçiye, esnafa 'kemer sık', 'kaynak yok', sermayeye ise ‘vergi indirimleri, yeni teşvikler’ adı altında 'kaynak çok' politikası uygulanacak.

'Kamuda tasarruf politikası uygulanacak' diyen siyasi iktidar tasarrufu halka yaptıracak. Diyanet İşleri Başkanına yeni Audi 8 arabası alınırken, Sarayın günlük harcaması 33 milyon Lirayı geçerken, AKP’nin kaybettiği belediyelerde borç yükleri milyarlarca liraları aşmışken, yandaşlara 4-5-6 yerden maaşlar aktarılırken, atanmayan öğretmenlerin sayısı 300 binlere dayanmışken ve en az 60 bin öğretmen atanması gerekirken 20 bin öğretmen atayan, yani tasarrufun eğitimden, sağlıktan yapılacağını açıklıyorlar. TEPAV (Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı)’nın hazırladığı rapora göre, Türkiye’de her iki çocuktan biri yoksul. Çocuk yoksulluğunun aynası ise MESEM. Sermaye için 'ucuz işgücü', çocuk sömürüsü çarkı. Tasarruf yapılıyor denilerek okullarda çocuklara günde bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek verilmiyor. Neden? Cevap hazır. ‘Kaynak yok.’ Okullara ÇEDES Projesi kapsamında imam, vaiz atanırken kaynak bulunuyor. MEB’lığının hazırladığı ‘müfredat’ sermayeye, tarikatlara, cemaatlere hizmet ediyor. Parasız, bilimsel, nitelikli, laik, ana dilinde eğitimi tamamen rafa kaldırıyor.

Sermaye yanlısı politikalar sonucu 22 yıllık AKP iktidarı döneminde 32 bin 984 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. En bilineni, 301 işçi arkadaşımızı kaybettiğimiz Soma maden katliamının üzerinden 10 yıl geçti. Maden sahipleri, sorumlu olanlardan tutuklu kalmadı. Soma davasının avukatları Can Atalay ve Selçuk Kozağaçlı ise cezaevindeler. Amasra, Ermenek, Torunlar, İliç, Şırnak, Beşiktaş iş cinayetleri davalarında da durum üç aşağı beş yukarı böyle. Hesap işçilerden, ailelerinden, davayı takip eden avukatlardan soruluyor. Gerçek sorumlular ise hesap vermiyor. Patronlar kendilerine 'Öl deyince, ölecek. Çalış deyince çalışacak, yat deyince yatacak, kalk deyince kalkacak' köle arıyorlar.

Kapitalizm; azgın bir sömürü ve soygun düzenidir. Ama bilinmesi gereken bir gerçek de vardır. Bu devran böyle gitmez. Sabahların gerçek sahipleri eninde sonunda ortaya çıkarlar ve bu soygun düzenlerine son verirler. İşçiler, emekçiler, emekliler, kadınlar, gençler 31 Mart’ta ilk adımlarını attılar. Cumhur İttifakına ağır bir yenilgi yaşattılar. Bunu devam ettirmek yine onların ellerinde.

İnanmak gerekiyor. İnanmak, başarmanın yarısıdır.

Not; 52 yıl önce idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan’ın saygı, sevgi ve özlemle anıyorum. Bıraktıkları bayrak yerde kalmadı. 6 Mayıs ruhu her alanda yaşatılıyor.

Eğitimde, sağlıkta şiddet yasası bir an önce çıkartılmalıdır. Öğretmenlerimiz ve sağlık emekçileri yaşamımızın en değerli varlıklarıdır. Onlara hak ettikleri yaşam şartları verilmiyor. Siyasal iktidar onlara insanca yaşayacak, güvenceli iş ve çalışma şartlarını acilen sağlamalıdır. Daha fazla öğretmen ve sağlık çalışanı kaybetmek istemiyoruz.

Yastayız, isyandayız.

Yorumlar (1)

Hüseyin 7 Ay Önce

Adaş emeğine sağlık. Yaptığın tüm tespit ve yorumlara katılıyorum

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.