‘Cehalet, ayrıcaklı sınıfın ustaca kullandığı bir silahtır.’
***
Yoksulluk, gelecek kaygısı, zamlar, enflasyon, adaletsizlik, gözaltılar, tutuklamalar, artan baskılar işçileri, emekçileri, emeklileri, öğrencileri, üretici köylüleri, esnafları canından bezdirdi. Ülkede yaşayanlar her gün bugün ne oldu ya da ne olacak kaygısıyla uyanıyorlar. 16 milyonluk İstanbul halkının yarısından fazlasının oylarıyla seçilen CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile CHP’li Şişli, Beylikdüzü, Beykoz Belediye başkanları, meclis üyeleri, çalışanları aynı DEM Partili belediyelerle, Esenyurt Belediyesine yapıldığı gibi sabaha karşı yapılan bir operasyonla evlerinden gözaltına alındı dört gün gözaltı süresinin sonunda tutuklandılar. Ülkede adı konulmamış olağanüstü hâl dönemi yaşanıyor. Anayasal bir hak olmasına rağmen, valiler, kaymakamlar her türlü toplantıyı, gösteriyi yasaklıyor. Tutuklamaları, göz altıları protesto etmek için sokaklara çıkan on binler kolluk güçlerinin orantısız saldırılarıyla karşılaşıyor. İşkence bir insanlık suçu olmasına rağmen gözaltı sürelerinde işkence yapıldığı iddiaları avukatlar tarafından medyaya yansıtılıyor. Hak, hukuk, adalet kavramları siyasal iktidarın uygulamaları karşısında yerlerde sürükleniyor. Tutuklananların avukatlarının açıklamalarına göre; gizli tanık ifadeleri ve kanıtlanmayan delillerle tutuklamaların yapıldığı iddia ediliyor. Öğrencilerin kitlesel boykotları, Saraçhane’de toplanan yüzbinler, tüketimden gelen gücün kullanılması siyasal iktidarı iyice köşeye sıkıştırıyor, ülkeyi daha da karanlığa götürmenin yollarını aramaya sevk ediyor. Kamuoyu yoklamalarında Tek Adam İktidarının sonunun göründüğü ortaya çıkıyor. Ülkenin her bir köşesinde halkın öfkesi ve mücadelesi Tek Adam İktidarının sonun geldiğini gösteriyor. İşçiler, öğrenciler, emekliler, üretici köylüler üretimden ve tüketimden gelen güçlerini kullanmayı tartışıyorlar.
Tek Adam İktidarı 23 yıllık yönetimi döneminde zengini daha zengin fakiri ise daha fakir yaptı. Özelikle siyasal iktidar kendi yandaş şirketlerini ihya etti. Vergi iadeleri, teşvikler, Kur Korumalı Mevduatlar, elektrik dağıtım bedeline yapılan zamlar, geçilmeyen köprülere, gidilmeyen havaalanlarına, şehir hastanelerine akıtılan milyarlarla zenginler daha zengin yapılırken, temel tüketim mallarına (et, peynir, zeytin, yumurta, sebze, meyve, ekmek, çay, yoğurt vb.), elektriğe, doğal gaza, benzine, mazota, likit gaza, kiralara, iğneden-ipliğe peş peşe gelen zamlar halkı daha da yoksullaştırdı. Bir örnek vermek gerekirse, Elektrik dağıtım bedeline 4 yılda tam %642 zam yapıldı. Halktan toplanan bu paralar özel şirketlerin kasasına aktı. Tek Adam İktidarı, elektriğe %25 zam yaparak ezilenleri bir kez daha çarptı. Bu zamdan 41 milyon vatandaş kötü etkilenecek. Bayram ikramiyesinin 1000.-TL artırılmasını az bulan bir gazetecinin sorusu üzerine 'Daha ne olacaktı' cevabını veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin en zengini olan Murat Ülker’in şirketlerine teşvik ve vergi indirimleriyle 511 milyon lira (Bu destek; vergi indirimleri, enerji desteği ve bedelsiz arsa satışı toplamı) aktarılmasına ne diyecek acaba? Sadece Ülker’in bu yılki kârı 14 milyar lira. Ülker’in kişisel serveti ise 5.5 milyar Dolara ulaşmış. Dolaylı vergilerle her alış verişte halkın cebine uzanan devletin eli, sermayeye teşvik üzerine teşvik, vergi indirimleri vermede ise geri durmuyor. Varlık Vergisi getirmemek için bin takla atıyor.
Halk sefalet içinde debelenirken vakit geçirmeden asgari ücrete, emekli aylıklarına, kamuda çalışan işçilere insanca yaşayacak yani yoksulluk sınırının üzerinde zam yapılmalıdır. Halkın dayanacak gücü kalmadı. Bu soygun düzenine son verilmedikçe insanca yaşamak mümkün olamayacak.
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz.