"Cehalet ayrıcalıklı sınıfın ustaca kullandığı bir silahtır."
***
AKP 2002 yılında iktidara gelmeden önce halka bir söz vermişti. 3 Y’yi (Yoksulluk, Yolsuzluk, Yasaklar) kaldıracağız demişti. Bugüne ve geriye dönük yapılan uygulamalara bakıldığında, dünyadaki saygın araştırma kuruluşlarının raporlarına göre yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar konularında dünya ülkeleri arasında en alt sıralarda bulunulduğu görülecektir. Açlık sınırı; Ağustos 2024 verilerine göre 21 bin TL aştı, yoksulluk sınırı ise (4 kişilik bir aile) 65 bin TL’ye dayandı. Asgari Ücret 17 bin 2 TL, en düşük emekli aylığı 12 500 TL’dir. 2017 yılında 3,2 milyon hane sosyal yardım alırken 2023 yılında bu sayı 4.99 milyon haneye dayandı. Yani ortalama olarak 17 milyon kişiye sosyal yardım veriliyor. Bu veriler gösteriyor ki yoksulluk her yıl giderek artmış. Ülke nüfusunun üçte ikisi bırakalım açlık sınırını sefalet sınırının altında yaşamak zorunda bırakılmış.
Küçük ve orta düzeyde üretim yapan üretici köylünün durumu da faklı değil, içler acısı durumdalar. Tarımsal girdi fiyatları devamlı artıyor, buna karşılık üretilen ürünler büyük tekeller tarafından çok ucuza kapatılmak istendiği için tepkiler çığ gibi büyümeye başladı. Ülkenin faklı bölgelerinde çay, fındık, kayısı, karpuz-kavun, domates, biber, süt ve diğer ürünleri üreten üreticiler peş peşe eylemler yapmaya başladı. Ürünler ya tarlada bırakılıyor, ya yollara dökülüyor ya halka dağıtılıyor ya da traktörlerle ana caddeler trafiğe kapatılıyor. Üreticiler iktidarın kötü ekonomik politikasıyla yıkıma ve iflasa sürükleniyor. Üstüne üstlük, tarlalarını ekmeyenlerin mülklerine el koymanın yasal zemininin hazırlıklarının yapıldığı haberlere konu oluyor.
Yolsuzluklar ise diz boyu. Kamu İhale Yasası yüzlerce kez değiştirildi. Kişiye özel ihaleler hazırlandığı haberleri basında sık sık yer alıyor. Dünyada kamudan en fazla ihale alan 5 şirket (basında 5’li çete diye tabir ediliyor) sadece Türkiye’de. Geçilmeyen köprülere/ oto yollarına, gidilmeyen hava alanlarına/şehir hastanelerine, faiz lobilerine milyarlarca lira para ödeniyor. Halka kaynak yok denilen bütçeden ( bütçenin üçte biri bir trilyon lirayı aşan) devasa kaynak aktarılıyor. Sosyal medya fenomenleri, dünyanın azılı uyuşturucu baronları, mafya şefleri ülkede fink atıyor. Lüks villalarda yaşıyorlar, milyarlık arabalarla poz veriyorlar, dolarlarla, altınlarla şatafat içinde yaşadıklarını gösteren fotoğrafları magazin basınını süslüyor.
Yasaklara gelince; ülke nerede ise açık cezaevine dönmüş durumda. Tek Adam İktidarı her yere Adliye Sarayı ve cezaevi yapmakla öğünüyor. Cezaevleri dolmuş, taşmış durumda. Gazeteciler, düşüncelerini açıklayanlar, sokakta röportaj verenler, şarkı söyleyenler, halay çekenler, siyasetçiler, belediye başkanları hukuki dayanağı olmayan tamamen siyasi nedenlerle eften püften sebeplerden dolayı tutuklanıyor. Sosyal medya kanalları kapatılıyor. Partilerin kapatılması tarihe karışacak diyenlerin yancıları (MHP) Anayasa Mahkemesi’nin kapatılmasını isteyebiliyor.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan; ‘’Yasakların, baskıların, yokluk ve yoksullukların olduğu o eski günler artık bir daha gelmemek üzere tamamen geride kalmıştır,’’ dedi. Ülkede yaşayan tuzu kuru %20’si için bu söylenenler doğru olabilir ama ülke nüfusunun %80’i ‘Açız, geçinemiyoruz!’’ ‘’Yetti gari!’’ diyor. Yalan, yalan gel de ülkeyi yönetenlerin söylediklerine inan...
Geçtiğimiz günlerde Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelirler İdaresi Başkanlığı Türkiye’de ilk 100’e giren 2023 yılı vergi rekortmenlerini açıkladı. Listeyi görünce insanın ağzı açık kalıyor. Türkiye’nin en büyük 100 şirketinin %90’ı en çok vergi veren 100 şirket içinde yer almadığı görüldü. Türkiye’nin en büyük 2. Sanayi kuruluşu Ford Otosan, 3.cüsü Star Rafineri, 4.cüsü İstanbul Altın Rafineri, 5.cisi Toyota, 6.cısı Oyak Renault, 7.cisi Arçelik, 9.cusu Gramaltın Kıymetli Madenler AŞ ilk 100 vergi rekortmenleri içinde yer almadı. En büyük gruplar olarak aldlandırılan Tusaş, Aygaz, Petkim, Sarkusyan, Unilever, TOGG, İzdemir, Philips Morris, Konya Şekjer, Otokar, Borusan, Limak, Banvit, Coca Cola ve daha niceleri bu listede yer almıyor. Kazandıkları kârlar ise ödedikleri vergileri sorgulatıyor. Örneğin; Ford Otosan 2023’de 32 milyar lira, Star Rafineri ise 25,8 milyar lira kâr etmişti. Koç Holding’e ait Opet 2023’de 277,8 milyar lira hasılat elde etti. Şirketin gelirine oranla ödediği vergi %0,2 oldu. İşçilerin ödediği vergi ödenen verginin 70 kat daha fazlası. Bir başka örnek; En tepelerde yer alan TÜPRAŞ 2023 yılında 5,3 milyar TL vergi ödedi. O yılki kârı ise 109,7 milyar TL idi. En tepede bulunan şirketler kârlarının sadece %4,8’ini vergi olarak ödüyorlar. Şirketlere, yandaşlara verilen dudak uçuklatan teşviklerin, vergi silmelerin burada bahsi geçmedi. Tek Adam İktidarı, Az kazanandan ÇOK, çok kazanandan AZ vergi alma politikası izliyor. Zengin daha zengin, fakir yerlerde sürünsün politikası uygulanıyor. Halk kuru ekmeğe ve soğana muhtaç durumuna getiriliyor.
En tepede bulunan şirketlerden birçoğu ödedikleri vergileri ve kârlarını açıklamadılar. En fazla vergi veren 100 kişi içinde yer alanların 73’ü isimlerini ve şirket adlarını açıklamadılar. Yüzlerini, kimliklerini gizlediler. 2000 yılında 14 kişi yüzünü gizlemişken 2008’de 31, 2012’de 35, 2018’de 50, 2019’da, 67, 2023 yılında ise 73 kişi yüzlerini gizledi. Bu şirketler kârlarının %25’ini vergi olarak ödemek zorundalar. Ancak yukarda görüldüğü gibi %4,8 gibi oranlarda vergi ödemişler. Hayat onlar için tozpembe. İşçiler, emekçiler, emekliler, esnaflar, köylüler yani yoksullar için ise cendere. Bütçedeki kaynakların çoğu sermayenin ve yandaşların hizmetine sunuluyor. Ülkede vahşi kapitalist düzenin kuralları işliyor. İşçilerin sendikalaşmasının önüne her türlü engeller çıkarılıyor, günde 10-12 saat çalışma koşulları dayatılıyor. Avrupa’da haftada çalışma saati 35-42 saat arasında iken Türkiye’de 48 ssat. Ucuz emek gücü yani kölece çalışma şartları yine Türkiye’de. Çalışanları üçte ikisi asgari ücret veya biraz üzerindeki bir ücretle çalışıyor. Türkiye; Avrupa ülkeleri içinde en az asgari ücret alanlar arasında en alt sıralarda. Temel tüketim mallarına devamlı zam yapılırken, enflasyon rakamları %100’leri aşarken temmuz ayında asgari ücrete ara zam yapılmadı. İşçiler yoksulluğa daha fazla itilmiş oldu.
Son örnek geçen hafta yaşandı. Yiğit Akü isimli bir şirket Çinli Ganfeng ile lityum pili üretmek için bir anlaşma yaptı. Çinli firma yapacağı 500 milyon dolarlık yatırım karşılığında 300 milyonluk teşvik alacak. 5 yılda yaptığı yatırımları amorti edecek ayrıca üzerine 75 milyon dolar kazanacak. Ayrıca kurumlar vergisinin %60’ını ödemeyecek, istihdam edeceği her işçi için 2024 yılında 700 TL işçi sigorta primi desteği alacak. İşçiye, emekliye, çiftçiye, esnafa gelince ‘kaynak yok’, sermayeye gelince ‘kaynak çok.’
Çare belli. İnsanca yaşayacak bir düzen istemektir. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi almak, servet vergisi koymak, çalışanlara insanca yaşayacak bir ücret verilmesini sağlamaktır. Hak aranmazsa birileri gelir hakkını yer. Hak aramak; birleşmekten, mücadele etmekten geçiyor. İnsanca yaşanacak bir düzen sen ona doğru yürümedikçe o sana gelmez. Sesini çıkarmazsan, acını haykırmazsan hiç bir şey düzelmez. Haykır acını ey halk!
***
Not; Dünya hızla 3. Paylaşım savaşına doğru ilerliyor. Bir yanda ABD ve batılı emperyalist blok diğer yanda Çin ve Rusya başını çektiği yeni ve yükselen emperyalist blok. Dünyanın farklı bölgelerinde işbirlikçileri ile birlikte vekâlet savaşlarını yürütüyorlar. Filistin, Ukrayna, Suriye, Irak, İran, Libya, Somali, Eritre vb. ülkelerinde her gün onlarca, yüzlerce çoluk-çocuk, yaşlı, kadın, genç öldürülüyor. Savaşın tek kazananı vardır onlarda zenginler ve silah tekelleridir. Savaşları zenginler çıkarır, yoksullar ise ölür. Savaşları engellemek elimizdedir. Seslerimizi, ellerimizi, güçlerimizi, mücadelemizi birleştirirsek savaşları engelleyebiliriz. BARIŞ, HEPİMİZİN GÖRDÜĞÜ DÜŞTÜR.
Yaşasın 1 Eylül Dünya Barış Günü.
İsmail Topuz 3 Ay Önce
Ne yazık ki; Tam bağımsız ve tam demokrasi ile kucaklaşamayan, emperyalizm ile "el sıkışmış!! " tüm ülke halklarının her türlü EMEK sömürülüşü - yoksulluk sınıfsal ortak kaderleridir. Sermaye sınıfının en büyük silahı ise, toplumsal demokratik örgütlenmenin önüne geçmektir vb diye düşünüyorum.
Necati Uygur 3 Ay Önce
Kalemine eline yüreğine sağlık, gündeme dair başka ne yazılabilir ki?