‘Cehalet, ayrıcalıklı sınıfın ustaca kullandığı bir silahtır.’
***
BAKIŞ AÇISI
31 Mart 2024 günü yerel seçimler yapılacak. Belediye başkanları, belediye meclisi üyeleri ve muhtarlar seçilecek. İlllerde, ilçelerde aday adayları yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Kentlerimizin, ilçelerimizin, mahallelerimizin nasıl yöneticiliğine karar vereceğiz. Nasıl yönetilmek istiyoruz? Nasıl bir belediyecilik istiyoruz buna karar vereceğiz.
Bunun kanımca tek bir cevabı olmalı. ‘Emeğin, insanın, çevrenin, doğanın, kültürün, tarihin yaşatıldığı kentler için demokratik, halkçı ve sosyal belediyecilik’ ilkesini savunan ve bunu gerçekleştirmek için çalışacağına halkın önünde söz veren adayları desteklemek gerekiyor.
Hepimiz şunu çok iyi biliyoruz. ‘Cumhurbaşkanlığı Yönetim sistemi’ olan Tek Adam iktidarı ile yönetiliyoruz. Bu sistemin demokratik olmadığı çok açık. Bütün yetkiler merkezin yani tek adamın elinde. Yasama, yürütme, yargı tek bir kişiye bağlandı. Buna yerel yönetimler de dahil. ‘Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir’ denmesine rağmen halkın iradesi yok sayılarak, seçilenlerin yerine kayyum atanabiliyor. Halkın iradesi ile seçilen HDP’li belediyelerin hemen hemen tümüne kayyum atandı, seçilen belediye başkanlarının çoğu geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği ‘terör örgütü üyesi olmamakla birlikte teröre yardım ve yataklık’ yaptıkları suçlamaları ile cezaevlerine atıldı.
Merkezi yönetim, yerel yönetimleri rant alanları olarak kullanmak istiyor. 3.Köprü, İstanbul Havaalanı, Çanakkale Köprüsü, Kanal İstanbul, ‘Kentsel Dönüşüm Rezerv Alanları’, SİT alanı olarak belirlenen koylar, körfezler, ormanlar gibi alanlar ‘Mega Projeler’ adı altında ranta açılıyor. Bu alanlar Arap Şeyhlerine, sermayeye, yandaşlara peşkeş çekiliyor. Tek Adam İktidarı, ne doğa, ne tarih, ne kültür tanıyor sadece tekelleri ve siyasi yandaşlarını ihya etmeyi amaçlıyor. Türkiye’de tek adama bağlı, tekellere kâr ve rant akıtan bir yerel yönetim anlayışı egemendir. Bu anlayış kesinlikle değişmeli, yerellerde orada yaşayan halkın karar verdiği anlayış egemen kılınmalıdır.
Merkezi yönetimin her şeye karar verdiği anlayışının değişmesi için ilk önce yerellerdeki çarpık, halka inanmayan, güvenmeyen anlayışının değişmesi gerekiyor. ‘Her şeyi ben bilirim, ben yaparım’ anlayışını savunan ‘ben merkezci’ belediye başkanları yerine, halkın sorunlarını halkla konuşan, onlara danışan, eleştirilerini, önerilerini alan ve bunları uygulamak için çalışan belediye başkanlarını seçmek için çaba harcamalıyız. Halkın kendi kendisini yöneteceği ve bunun uygulanmasını sağlayacak bir belediye başkanını seçmeliyiz.
Biliyoruz ki; kentler, işyerleri, mahalleler, sokaklar ve doğal alanlardan oluşur. Kentin kendi kendini yönetebilmesi için bu alanlarda yaşayan insanların karar alabildiği oluşumları, örgütlenmeleri sağlamak gerekir. Seçilecek belediye başkanı bu oluşumları sağlayacağını söz vermelidir. Verdiği sözde havada kalmamalı, seçim çalışmalarında mahallelere, sokaklara, işyerlerine giderek halkın sorunlarını yüz yüze dinlemelidir. Çünkü belediyeler, halk egemenliğinin kurumları olmalıdır. Belediyeler, halk (kamu) mülkiyeti ve tasaffurunda olan varlıkları ve olanakları yönetirler. Halkın malı olan herşeyin de nasıl yöneticiliğine halk karar vermelidir. Bu nedenle belediyeler; hem karar alan, hem uygulayan, hem denetleyen, hem de halka hesap veren bir yapıya sahip olmalıdır.
Belediyeleri atanmışlar değil, seçilmişler yönetmelidir.Tüm yerel yönetim organları (Valilik, Kaymakamlık, Belediye Başkanlığı, Muhtarlık) halk tarafından seçilmelidir. Halkın onayını almayan hiç kimse yönetici olmamalıdır. Yerel yönetim organlarını, vali, kaymakam, belediye başkanı, meclis üyeleri ve muhtarları görevden alma yetkisi, sadece kendilerini seçen yerel halkın tasarrufunda olmalıdır.
Yerel yöneticilerin aldıkları ücretler halktan kopuk, halkın çıkarlarına aykırı olmamalıdır. Türkiye’de çalışan vasıflı bir işçinin maaşını geçmemelidir. Çünkü o makam rant ve çıkar sağlanacak değil, halka hixmet edilecek kamusal bir makam olmalıdır.
Halk Meclisleri yerel yönetimlerin en üst organı olmalıdır. Halk; kendi yaşamını ilgilendiren,yaşadığı çevre olarak yerelin bütün sorunlarının çözümüne fiilen katılmalıdır.Halk Meclisleri; yerel yönetimlerde halkın iradesinin egemen kılınmasının temel kilometre taşıdır.
Halk Meclisleri; kentin mahalle, sokak, fabrika, işyerlerinin seçimle belirlenecek temsilcilerinden oluşmalıdır.muhtarlar ve azaları, işçi ve kamu sendika temsilcileri, meslek odaları temsilcileri, kitle örgütleri (Emek ve demokrasi platformları, kadın platformları vb.) temsilcileri, çevre, kültür-sanat, gençler, çocuklar, dezavantajlı gruplar (LGBTİ vb.), engelliler, hayvan hakları temsilcilerinden oluşmalıdır.
Halk meclisi, belediye meclisinden önce toplanmalı, aldığı kararlar belediye meclisinde öncelikli gündeme alınmalı, karara bağlanmalıdır. Halk Meclisi ve Belediye Meclisi toplantıları halka açık olmalıdır. Bu toplantılarda yurttaşlar görüşlerini açıklayabilmelidir. Zaten demokrasi halkın kendi kendini yönetmesi değil midir? Kent kaynaklarının üzerinde tasarruf hakkına sahip olan belediyeler, kaynakların kullanımı ve dağılımıyla, kent bütçesini oluşturma bakımından sadece kent halkına karşı sorumlu olmalıdır. Merkezi hükümet buna karışmamalıdır.
Belediyeler, mali ve ekonomik bakımdan tamamen merkezi yönetime, onun karar ve politikalarına bağımlı duruma getirilmiştir. Bu anti-demokratik yasa değiştirilmelidir. İller Bankası ve genel bütçeden belediyelere ayrılan pay arttırılmalı ve kentlerin nüfusları oranında eşit olarak dağıtılmalıdır. Belediyelere kayyum atanmamalı, halkın seçtiğini sadece halk geri çağırabilmeli, görevden alabilmelidir.
Belediyeler; ticari kuruluşlar olmamalıdır. Kâr değil, toplumsal yarar sağlayan üretim ve hizmetler vermelidir. Ekmek, su, ulaşım, temizlik, yol, park, bahçe gibi hizmetler kâr amacı güdülerek yapılmamalıdır. Öncelikle sağlık, beslenme, ısınma, ulaşım, su gibi kamusal hizmetler mümkün olan her durumda parasız sağlanmalıdır. Her şeyin tek kaynağı para değildir. İnsan ve onun emeği dayanışma ile bir çok soruna çözüm bulmuştur ve bulmaya devam edecektir. Fatsa, Fındıklı, Tunceli (Dersim), Diyarbakır (Amed), Mardin vb. Belediyelerin halkçı hizmetleri biliniyor. Bunların üzerine de konularak halkçı belediyecilik daha da yaygınlaştırılabilir. Üretici ve tüketici kooperatifleri birliklerinin kurulması teşvik edilmeli bu sayede hem üretici hem de tüketici yarar sağlamalıdır.
Kadınların her alanda eşit olabilmesi için yerel yönetimlerde söz ve yetki sahibi olması sağlanmalıdır. Kadın Meclisleri oluşturulmalı, kadınların yerel yönetimlerde eşit siyasal temsili sağlanmalıdır. Kadınların cinsel yönelim ve cinsiyet kimlikleri tanınmalı, toplumsal dışlanmaya ve şiddete karşı önlemler alınmalıdır. Gençlik ve çocuk meclisleri de kurulmalı gençlerin ve çocukların uyuşturucu kullanmalarının ve çetelere karışmasının önü alınmalıdır. Gençlerin işsizlik ve barınma sorunlarına çare aranmalı ve bulunmalıdır. Spor ve sağlık merkezleri, yurtlar, sanat ve kültür evleri, parklar, bahçeler açılmalıdır.
İnsanın, doğanın, tarihsel kültürün hizmetinde kent planlaması yapılmalıdır. Tarımsal alanlar ranta açılmamalı, doğal SİT alanları, ormanlar, akarsular, denizler korunmalı, halkın hizmetine sunulmalıdır. Bu konuda yetkili bilim insanlarının birikimlerinden faydalanılmalıdır.
Halkçı belediyecilik, örgütlü halk tarafından yapılır. Umut, başka bir kimsede değil, halkın kendisindedir, onun birliğindedir. Umut, halktır. Halkçı belediyecilik umuttur.
Hüseyin Acer 12 Ay Önce
Ellerine,emeğine sağlık.iyi biç çalışma.
HadiSan. 12 Ay Önce
Güzel bir yazilim, cok yerinde bir anlatim... Hele gencler icin gelecege yönelik iyi ve deger verici sunumlar, dogal yasami koruyucu önlem vede tedbirler cok yerinde bir düsünce vede istemdir.Yanliz bu nimetlerden faydalanacak yeni kusaklar kendilerine sunulanlanlari gelecege bir noksansiz koruyup gözeterek, emanetede ihanet etmeden aktarma gayretlerinide eksik etmemeleri gereklidir diyorum.! Bilindigi gibi iNSAN bir yerde cömretce davranilani cömetcede harcadigi gibi cömettcede YOK edebilir.! Kalemine, gönlüne saglik Hüseyin Kardesim.
Ali Ihsan Gezer 12 Ay Önce
Eline, diline sağlık Hüseyin kardeşim. İşte bilinçli insan tutumu böyle olmalıdır. Başkalarını suçlayarak, yakınarak bir yere varılamayacağı açıktır. Ne istediğini bilen insanlar kolları sıvamalı be çevresini aydımlatmalıdır. Hüseyin arkadaşımızı kutluyorum
Leziz Karaarslan 12 Ay Önce
Halkçı belediyecilik ve yerel yönetim tam da böyle olmalı.Kaleminize yüreğinize sağlık.
Leziz Karaarslan 12 Ay Önce
Halkçı belediyecilik ve yerel yönetim tam da böyle olmalı.Kaleminize yüreğinize sağlık.