Kiraz; kemik, cilt ve kalp sağlığını destekliyormuş. Bağışıklık sistemini güçlendiriyormuş. Göz sağlığını koruyor, kanser riskini de azaltıyormuş.
Ne var ki tarladaki satışı 50- 60 lira. Pazarda ya da manavda kaça satıldığını artık siz tahmin edin.
Dr. Turhan Çömez bugünün çocuklarının ve gelecek kuşakların yeterli gıdayı alamadığı/ iyi beslenemediği için gelişim bozukluklarıyla karşı karşıya olduğunu söylüyor.
Söylemek istediği şu: Önümüzdeki yıllarda beyni ve bedeni yeterince gelişmemiş milyonlarca çocuk ve yetişkinle karşı karşıya kalacağız.
Sağlıksız, eğitimsiz nüfusun sandık başına gidince hangi partiye oy verebileceğini kestirmek zor değil. İktidar için onlar ve dışarıdan gelen ne idüğü belirsizler birer oy deposu.
Yurdumuza sığınan Afgan ve Suriyelilerin büyük çoğunluğunun cahil/ saldırgan tabiatlı ve Tayyipçi olduğunu örnekleriyle gördük ve yaşamaya devam ediyoruz.
Gelelim bir sosyal medya paylaşımına…
Sümeyye, Lisans ABD mezunu. Esra, Lisans ABD mezunu. Bilal, lisans ABD mezunu. Damat Selçuk Lisans ABD Mezunu.
Bilal’in oğlu ABD Vatandaşı.
Yazan kişi eklemiş: “Yahu biriniz de bari Arabistan’a ya da BAE’ye gidip okusaydı. Hani, ümmet falan diyorlar ya…”
Herkes, yatarken manda yoğurdu içine 3-5 tane Medine hurması kesip doğrayan, bir çay kaşığı kestane balı ve yulaf ezmesini karıştırarak yiyen Cumhurbaşkanı gibi beslenmiyor ki…
Üstelik Cumhurbaşkanı, bunu da pazaryerlerinden artık sebze ve meyve toplayan kadınların yaşadığı, açlıktan dermanı kesilmiş insanların yaşadığı, açlık nedeniyle uyuyamayanların bulunduğu bir ülkede Cumhurbaşkanlığı yaparken konuşuyor.
Bilgi vermek için mi konuşuyor, dalga geçmek için anlamak zor.
Ortalık kimlerle doldu diye biri soracak olsa yine bir sosyal medya paylaşımını örnek gösteririm herhalde.
“Ülkemizin ismi OSMANLI olsun, diyen Sinan Çetin’in çocuklarının isimleri: Tess, Orfeo, Rafael.”
Daha vahim olan bir görüntüye ise yorum yapmak bile istemiyorum.
Sahnede kadın giysileri içinde biri şarkı söylüyor. İçlerinde yüzlerce başı kapalı kadınların da bulunduğu bir konser… Kadın mı, erkek mi, trans mı ya da bir başka cins mi olduğu bilinmez şarkıcının fotoğraflarını çekmekteler. Her biri kendinden geçmiş gibi…
Asıl çarpıcı olan da bu konsere 7 bin lira ödeyerek girmiş bu kadın kalabalığı.
Sosyoloji doktoru Selim Karyelioğlu ile bir başka sosyolog Derya Tüzen’e soracağım bunu, çünkü ben açıklayamıyorum.
Muhafazakâr Erdoğan, Yoksulluk, Yolsuzluk ve Yasakları kaldırma vaadi ile gelmişti.
O parıltılı vaatleri bugün Türkiye’yi yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar batağında debelenir hale getirdi. Her türlü ahlaksızlık, uyuşturucu ve saldırganlıklar da ülkemizde tavan yapmış durumda.
Akşam sabah hukukun yara aldığı Türkiye’de ülkemizin 1 Numarası diyor ki; “Hukukun dışına çıkılarak devlete hizmet edilmez. Kanunun arkasından dolanarak toplumda düzen sağlanmaz.”
Bereket versin ki bu konuda Özdemir İnce yetişti imdadıma. 9 Temmuz tarihli Cumhuriyet’te… Lütfen okuyun o yazısını.
***
Tahsin Yücel, “Çölde peygamberlik gelir. Yazarlık gelmez” demiş ya…
Çölleşmiş topraklarda da halkın umut diye sarıldığı politikacılar Mustafa Necati, Hasan Ali Yücel, Mustafa Üstündağ olacak değil herhalde.
Edebiyatın en güzel direnme biçimi olduğu söylenir.
Başkalarının acılarını herkese duyurma ihtiyacı duyduğumuz için yazarız.
Japon Kenzaburo Oe, “Bir balığın acısını yansıtmak için yazar oldum” diyor. “Yazmak aynı zamanda merhamettir” demek istiyor.
Her zaman şunu söylemeye çalışırım: “Yazmak cesarettir.”
***
Halkımız işsizlikten, açlıktan kıvranıyorken bir siyasetçinin televizyona çıkıp herkesin alıp yiyemediği manda yoğurdunu Medine hurmasıyla karıştırarak, içine de kestane balı ve yulaf ezmesi atarak uykuya dalıyor olmasını anlatmasının Marie Antoniette ile bir genetik bağı var mı diye düşünüyorum.
Bunlar yaşanıp dururken gazetecinin ve yazarın laylaylom havasında yazılar yazması herkesin gazeteci ve yazar olamadığının göstergesi oluyor. Hacı Yakışıklı adlı gazetecinin Cumhurbaşkanıyla ilgili son sözleri ise çileden çıkartıcı…
Bugünün sayıları hiç de az olmayan bu tayfası bence Eskimo!
Eskimolarda hiç eleştiri olmazmış.
Malum, eleştirinin başlangıcı kıyaslama ile olur. Eskimo’nun gördüğü ise hep kendisi gibi yetiştirilmiş insanlar… Kıyaslama yapacağı hiç farklı birileri yok.
Adamın gördüğü göreceği tek lider Erdoğan’mış gibi, hiç mi hiç eleştiriye yer vermiyor yazılarında. Hiç mi yanlış yapmadı, bir köylüye “Ananı da al git!” diye hakaret eden o değil miydi sanki…
Şurası kesin ki herkes yapamıyor gazeteciliği ve yazarlığı.
Hani biri demiş ya, “Dünyayı temelden değiştiremeyen şair, şair değil sözcük sanatçısıdır.” (Henry Miller)
Bugün alacağınız övgüler ve ödüller ile sonsuzluğa göçtükten sonra hakkınızda söylenenlerin paralellik taşımasını istiyorsanız biraz yüreğinize biraz da beyninize kulak verin bence…
***
Sonunda o da oldu.
Pazaryerlerinde kiraza, şeftaliye, kasap önlerinde çengele asılı dana etlerine, pastane önlerinde süpangleye/ kazandibiye ağzı sulanarak bakanların sayısının iyice arttığına tanık olduk.
Halkın içine karışamayan, beş on kişiyle değil de yüzlerce insanla ancak camiye gidebilen Cumhurbaşkanının korkusunu anlamak zor değil…
Öfkeli kalabalıkların seçimde oylarıyla yaptıklarını meydanlara dökülerek göstereceğini tahmin ediyor olmalı.
Son söz, bizi biraz kendimize getirsin diye sosyal medyadan…
“Hollanda, güneş enerjisi üreten yollar yapıyor. Biz g..tümüze su kaçarsa oruç bozulur mu acabanın derdindeyiz.”
Nüket Hürmeriç. 5 Ay Önce
Çok güzel bir yazı. Kutluyorum Recai Bey