Kozak Yaylası, Tanrının Kuzey Ege'ye sunduğu özel bir lütfudur. Bergama ve Ayvalık arasında uzanan bu yayla, milyonlarca fıstıkçamı ağaçlarıyla kaplıdır. Gözünüzün alabildiği uzunlukta bu yeşil örtü, havasıyla birlikte sizi başka dünyalara götürür. Her türlü tarımın yapıldığı nadide bir yöremizdir. Ülkemizde üretilen çamfıstığının %80’e varanı, bu yöremizden elde edilir. Bana göre hele ekim ayı sonuna doğru tam olgunlaşan ve sarı kehribar gibi rengi olan Şika cinsi üzümler, endemik bir üzüm çeşididir. Yani sadece bu yörede yetişmektedir. Tam 35 yıl önce Midilli'de ki turizmci, "Sizin Kozak'ta bir üzümünüz var, onu ithal etmek isterim" demişti. Onların bilip değer verdiği bu üzümü, bir gün belki biz tescilli hale getiririz. Bu konuda her zaman çaba göstereceğim.
Size, bu cins üzümü Bergama tulum peyniriyle yemenizi öneririm. Yaz aylarında bu yaylaya çıkar, Demircidere Köyü'ndeki Sevgi Bacı’nın Kafesinde bir şeyler atıştırırken bir yandan da karşıda yemyeşil uzanan fıstık çamlarını saatlerce seyrederdim. Oradayken dünya işlerinden, güçlerinden uzak olurdum. Yaylada geçirdiğim saatler benim için terapi gibi gelirdi.
Daha sonrada Bağyüzü Köyü yolu üzerindeki Tankut hocamızın yaptığı Atatürk anıtını ziyaret eder, duamı okur eve öyle dönerdim. Bu gezinin pozitif etkisi bende günlerce sürerdi. O günlerde, "Bir gün bu Anıtı elimde bir çelenkle ziyaret etmeliyim" diye de kendi kendime söz vermiştim. Bu arzumu geçen yıl 10 Kasım günü Bergama’dan değerli büyüğümüz Ali İhsan Süter Abimizle bu ziyareti gerçekleştirmiş ve yaptırdığımız büyük çelengi oraya özenle yerleştirmiştik. Büyük Öndere çok uzaklarda da olsan yalnız değilsin demek istemiştik. Seneye daha kalabalık geliriz diye de sözleşip geri dönmüştük.
Ayvelo Bisiklet Sevdalıları
Şimdi bu yılın programını kafamda şekillendirirken önceliği öğrencilerime vermiştim; ancak onlardan pek çoğu bağlarında zeytin toplamaya gidince bu fikrim programımdan düştü. Fakat geçen ay Ayvalık Hasat Şenliği'nde Ayvalık Ayvelo bisiklet grubuyla karşılaşınca liderlerden birisi olan Femihan Hanıma, "Size birkaç gün sonra ilginç bir teklifte bulunacağım, işte kartım. İlgi duyarsanız başkanınızla görüştükten sonra bana mesajdan ulaşınız" dedim. Onlar da hakikaten birkaç gün sonra bana ulaştılar. "Mehmet Bey, lütfen teklifinizi söyleyiniz de bizi daha fazla merakta bırakmayınız" dediler. Ben de onlara "Femihan hanım gelin bu 10 Kasım günü bisikletçi dostlarla birlikte Kozak Yaylası'ndaki Atatürk Anıtı'nda buluşarak, bu günü hep birlikte analım" dedim.
Kendisi için ilginç gelen bu teklifi arkadaşlarıyla değerlendirip geri dönüş yapacağını söyledi. Ve birkaç gün sonra "Biz 18 bisikletçi dostlarımızla severek geliyoruz" dediler. İş genişliyordu. Gidip gördünüz mü bilmiyorum ama ben size bildireyim, Kozak yaylasındaki muhteşem Atatürk Anıtı, büyükçe bir kayanın üzerinde bulunmaktadır. Bu anıtı Almanya da öğretmenlik yapan Sühan Şen adlı Cumhuriyet sevdalısı bir öğretmenimiz yaptırmış. Yıllardır tatillerini bu yörede geçiren hocamız, ailesi ve çocukları içinde Bağyüzü köyünde arazi de satın alıp konut yaptırmış, küçük bağında üzüm bile yetiştirmiştir. Kendisi, yöreyle o kadar özdeşleşmiştir ki, Atamız için düşündüğü anıtı da bu güzelim yaylada yapmayı arzulamıştır. Arkadaşlarıyla birlikte gezilerinde, yaylada doğal bir yer arayıp durur. Yaptıracağı anıt 'büyük bir doğal kayanın üzerinde olmalıdır' diye de hayal eder. Kozak yaylasına gelirseniz eğer, her tarafın devasa granit kayalarla ve fıstıkçamlarıyla kaplı olduğunu görürsünüz.
Fıstığın var olma nedeni de işte bu kayaların varlığıdır, bilinsin isterim. Alplerin ve Torosların oluştuğu aynı evrede bu yörede oluşmuştur. Bu coğrafi bölge, Allah’ın bu yöreye bir lütfudur. Günlerden bir gün, Rahmetli Sühan bey Bağyüzü yol kenarındaki devasa bir kaya parçasını gözüne kestirir. Yer sahibinin Koral ailesi olduğunu öğrenince, hemen ailenin büyüğü samimi dostu Yücel beye koşar. Niyetini ve araziyi satın almayı arzular. Amacının Ata için bir Anıt yaptıracağını söyleyince aile adına Hasan Yücel Koral bu araziyi ücretsiz bağışlayacağını söyler. Bizler hikâyenin bu bölümünü internetteki yazılarda da okuruz. Okuruz; ama bu gönlü bol aileden başka bir cümle veya dipnot yok. Kimlerdir ne yaparlar araştırılmamış. İşin aslını canlı olarak duymak için "bu aileden birini bulmam lazım" dedim. Hemen Bağyüzü muhtarının telefonunu bulup kendisini aradım. Genç muhtar "valla hocam, aileden şu anda köyde kimseler yok, kimisi İzmir de kimileri de Ayvalık ta, bir araştırayım ama Yücel amca biraz keyifsiz gelemez belki" dedi. "Muhtar sen adreslerini bul ver ben onları gider bulur sohbet ederim" diye üsteledim. Herhalde öyle dokunaklı konuşmuşum ki muhtarımız aileye ulaşıyor ve ertesi günü yapacağımız etkinliği onlara anlatıyor. Öyle ki aileden, kız kardeş Perihan Haydar Hanım, gece yarısı bana ulaşıyor ve etkinliğe İzmir’den gelmek istediğini "ne olur beni de geçerken Bergama’dan alır mısınız?" diyor. Hatta ailenin bir çoğunun geleceğini de söylüyor. Bu benim için gece gelen mutlu bir haberdi. Mutlu haber iyi de "bu misafirler benim misafirlerim onları daha iyi bir şekilde ağırlamam gerekir" diye aklımdan geçirdim. Sabah erkenden kalktım birkaç tepsi börek alıp evde pişirdik. Bunlar yetmez deyip Bergama'ya has, tulum peyniri ve zeytini de menüye kattım. Ekşi maya ekmeğimizi de unutmayıp, Dikili'den Bergama’ya doğru yola koyuldum. Bir önceki gün, geçen sene beraber gittiğim değerli dost Ali İhsan Abimize telefon açtığımda "Anladım sevgili Hocam, gün geldi çattı demek istiyorsun değil mi, geçen seneki gibi yine beraberiz" dedi. Benim için Bergama’dan gönlü güzel bir Abimizdir. Var olsun sağ olsun. Beni hep desteklemiştir.
Bergama da Perihan Hanımla buluştuk sonra bir gün önceden sipariş verdiğim kocaman çiçeği Bergama Çiçekçilik’ten alıp Demircidere köyüne doğru yollandık. Oraya varınca Hasan Yücel Koral ailesi, bizi heyecanla bekliyorlardı. Hemen oturup sohbete başladık. Ne yapmak istediğimi ne yapacağımızı onlara anlattım. Kibar ve güngörmüş insanlar ve Hasan Yücel Koral Abimiz 81 yaşında. Kendisi gibi aile fertlerinin hepsi Cumhuriyet sevdalısı insanlar. Gözlerinde günün heyecanı, mutluluğu okunuyordu. Tüm aile fertlerinde aynı pırıltıyı gördüm. Aileden biri; "Mehmet Bey biz bu araziyi bağışladıktan sonra kimse sizin bize bugün sunacaklarınızı yapmadı. Onun için bugün, bizim için de özel bir gün olacak, teşekkür ederiz" dedi. Hatta babamızın adını bile hep yanlış yazdılar... (Yücel Koray) değil esas adı Hasan Yücel Koral’dır. Bu teşekkür, bendeki yorgunluğu aldı götürdü. Sohbetimiz epey ilerlemişti ve Ayvalık’tan 3 saat pedal çevirerek gelen bisiklet sevdalıları alkışlarla karşılanınca, sohbeti kesip kahvehanenin içine geçtik. Diğer dostlarla birlikte yiyeceklerimizi sunuma hazır hale getirdik. Kimimiz domatesleri, peynirleri kesti, kimimiz börekleri paylaştırdı, kimimiz de sıcak demli çaylarımızı dağıttı. Tadım yaparken tüm dostlarla tanışma ve sohbet etme şansını yakaladık. Günün heyecanını herkesin gözlerinde okudum. Bu arada sözlü olarak gelip bana gönüllerinden geçenleri dillendirenler oldu. Sohbet sonrası ATATÜRK Anıtı’nın bulunduğu alana hep beraber yol aldık. Oraya varınca anıt önünde kısa bir konuşma yaptıktan sonra bu araziyi bağışlayan Koral ailesini yanıma alarak, hazırlattığım çelengi onların sunmasını arzuladım. Aile adına bu görev 81 yaşındaki Hasan Yücel KORAL Abimize düştü. Heyecanlıydı ve gözleri dolmuştu. Herkes bu anı fotoğraflamak için kameralarını çıkarmıştı. Takdir hakkımızı onun ve ailesinin şahsında kullanmıştık. Yurdum insanı teşekkür ve takdir etmeyi bilse, toplumumuzun değer kalitesi yücelir diye düşünüyorum. Ah bir yapabilsek ne güzel olur değil mi?
Dualarımızı Yüce Öndere ve bu anıtı yaptıran Rahmetli Sühan Şen Öğretmenimize ve de bu muhteşem eseri ortaya koyan rahmetli Tankut Öktem heykeltıraşımıza yolladık, hepsi ışıklar içinde uyusunlar.
Anma töreni sonrası Koral ailesi ile birlikte Ailenin Bağyüzü köyündeki evlerine uğradık. Yücel beyin sevgili eşi Gülşen Hanım, bu eve gelin geldiğini yandaki binada da rahmete eren kayınvalidelerinin oturmuş olduğunu söyledi. Sühan hoca hakkında ne biliyorsanız anlatınız dedim. Çünkü Sühan Bey konusunda hiçbir yerde hem geniş bilgi yok hem de bir fotoğrafta yoktu. Aile bu eserin tamamlanıp açılış günündeki filmlerin Şen ailesinden başkalarına geçtiğini onların da bunları paylaşmadıklarını ifade ettiler. Sühan Bey’in bu Anıtın yanına her zaman bayrağımızın dalgalanacağı bir bayrak direği diktirmek istediği ve yaptıramadığını söylediler. İnşallah bir vesileyle çevre düzenlemesiyle birlikte biz yaptırırız…
Sühan Şen
Aslında eğitimcimiz Sühan Bey, kışları Almanya da yaşar, yazları ise köy de vaktini geçirirmiş. Köyden hem bir bağ almış içine de güzel bir konak yaptırmış. Bağıyla uğraşırken bir yanda da dostlarıyla ormanda dolaşır ve eşine dostuna da; "hayallerimin başında Kozak’ta büyük bir kaya üzerinde bir Atatürk Anıtı yaptırmak vardır" dermiş. Rahmetli günün birinde bu devasa kayayı bulur bulmaz, arazi sahibi Koral ailesinin kapısını çalmış. Süha Şen ve Yücel Koral Bey dostturlar. Söz araziden, anıttan açılınca "gel dostum bu araziyi bu yaptıracağım anıt için bana satar mısın?" demiş. Yücel Bey’in bana aktardığı gibi yazıyorum. "Amma yaptın haa hocam, Atamız için biz bu araziyi satmaz sana hediye ederiz" demiş. Ve bu söz hocamızı hemen harekete geçirir. Bilinirki Türkiye de en güzel Atatürk heykelleri Tankut hocanın eseridir. Yıl 2001 Tankut hoca o zamanlar Manisa’daki Türkiye’nin en büyük, dünyanın 3.büyük Kuvay-ı Milliye Cumhuriyet Anıtını yapmaktadır. Koşarak ona gider ve anıt için anlaşmaya varılır ve 2002 yılında bu eser özel bir törenle açılır. Açılış kurdelesini de Yücel Beyin eşi Gülşen Hanım kesmiş. Tam bu yazımı yazdığım anda Sühan Şen Beyin fotoğrafları elime geçti. Bu vesileyle onun fotoğrafını da şimdi yayınlıyorum.
Sühan Şen hocamız 24 Mart 2013 yılında vefat eder ve Ayvalık Mezarlığı'na defnedilir. İnşallah seneye bu Cumhuriyet sevdalısının da mezarını ziyaret eder ona da dualarımızı ve şükranlarımızı sunarız. Toprağı bol, mekânı cennet olsun.
Atatürk Anıtı
Anıtın betimlemesini sizlere şöyle yapma istiyorum;
Atamız, bu güzel Anıtta, golf pantolonuyla, başında kasket, kravatlı gömlek ve şık bir ceketle oturur vaziyette sunulmuş, sol yanında ise kolunu dayadığı kalın kitaplar üzerinde ayrı ayrı Milli Mücadele, Cumhuriyet, Devrimler, Bilim-Sanat ve Nutuk yazmaktadır. Bunlarla Atamızın önem verdikleri değerler vurgulanmış. Devasa kayanın alnına Süha Şen hocamızın Şu sözü yazılmış.
-
Şaşırma Ey Yolcu!
Dahiler
Her An Yalnızdırlar
Onları Ölümsüz Yapan
Düşünceleri ve Eserleridirler.
-
Kayanın yanında bir akmayan çeşme bulunmakta ve üzerinde Mevlana’dan Yunus Emre’ye, Ahmet Taner Kışlalı’dan Nazım Hikmet’e özlü sözler yazılmış.
Dileğim bu çeşmenin bir doğal kayadan olması suyunun yaz kış akmasıdır. Ayriyeten o özlü sözlerinde daha güzel nakşedilmesidir. Bu konuda çabamız var İzmir’deki gerekli mercilere isteğimizi ilettik. Bakalım sesimizi duyan ve yapan olacak mı? Bekleyip göreceğiz.
Tankut Öktem hocamız Ülkemizden çok dünyada daha fazla tanınan bir heykeltıraşımızdır. Kendi deyimiyle 2050 yılına kadar ajandasının dolu olduğunu söylemekteydi. Lakin kader onu, 5 Aralık 2007 de İstanbul’da geçirdiği trafik kazasında aramızdan aldı. Özel eserlere imza atan hocamızın yeri nasıl dolar bilmem; ama adı her zaman her yerde anılacaktır.
Hayalleri peşinde koşanların hayat hikâyesini yazan ben, kendi hayallerimin arasına her sene daha kalabalık olarak bu Anıtı ziyaret etmektir, diyorum.