Anı – Tanıklık: İki Kardeş, İki Yoldaş
Nazım Alpman anlatıyor: Bir yerel yönetim markası Osman Özgüven
Dikili İzmir’in güzel şirin bir ilçesi olduğu kadar, Türkiye’de demokrasi mücadelesinin de köşe taşları arasında özel bir yere sahip olmuş değerli bir yerleşimdir.
Türkiye, 12 Eylül’ün topluma giydirdiği “deli gömleğini” çıkartmaya Dikili’den başlamıştı. 1980’lerin ortasından itibaren Dikili Festivalleri, bu festivallerdeki paneller, konserler, imza günleri deli gömleğinin dikişlerini attırmıştı. Başta Aziz Nesin, Uğur Mumcu, İlhan Selçuk olmak üzere Türkiye’nin yüz akı aydınları Dikili’deki panellerde 12 Eylül generallerine meydan okudular. Bu yüzden de Dikili festivalleri dönemin yöneticileri tarafından ‘silahlı ayaklanma’ olarak görüldü. Polis kuşatmaları, jandarma tacizcileri, kumsalda geceleyen gençleri alıp götürmeler gibi yapılmadık rezillik kalmadı.
Ama Dikili dik durmaktan asla vazgeçmedi.
Bütün ülke Turgut Özal’ın ANAP’ına monte edilmişken Dikili halkı SODEP’ten Osman Özgüven’i belediye başkanı seçti. Özgüven 1984 ve 1989 yerel seçimlerini kazanarak kesintisiz 10 yıl Dikili’ye hizmet etti. İki dönem ara verdi. CHP İzmir İl Başkanı oldu. 2004 yılında yeniden seçimleri kazanarak Dikili’ye döndü. 2009’da bir kez daha aynı göreve seçilerek dört dönem başkanlık yapan ilk yönetici olarak tarihe geçti.
Osman Özgüven bir turizm cennetinde en üst düzey yönetici olarak 20 yıllık görev süresinde mal varlığını arttırmayan bir başkan…
Başkanın göreve geldiğinde eşinin üzerine bir konutu vardı. Halen o konutta yaşıyor. Otomobili yok. Çocuklarının da villaları, otelleri, motelleri yok.
Bazılarına göre bu kadar temiz olmak ‘enayilik’ olarak kabul edilebilir. Küplerini beşer, onar dolduran sağlı-sollu belediye başkanlarının aşırı normal karşıladığı bu ülkede Osman Özgüven bir yerel yönetim markası olarak tarihe geçecektir. Bir eli kürt çocuklarında, bir eli Midilli’de Yunan çocuklarında olan Dikili başkanı için yapılabilecek en iyi şey ne olabilir?
Kendisine ve ailesine hiçbir avantaj sağlamayarak küpünü dolduranlar dünyasına kötü örnek olan Osman Özgüven’e kamu zarara uğratılmamasına, cebine bir kuruş atmamasına rağmen uydurma gerekçelerle ağır ceza davaları da açıldı.
Halkına bedava içme suyu verdiği için de hapis istemiyle yargılanarak tarihe geçen Osman özgüven, Dikili’nin onuru olmaya devam ediyor.
Kendisi barış, demokrasi ve insan hakları yolunda yürümeye devam ediyor hala!
Nazım Alpman anlatıyor: Kasım 2012 Dikili’de katliam yapılıyor!
İzmir’in Dikili ilçesi bugünlerde büyük bir demokrasi sınavı veriyor. İlçede hemen her gün kitlesel eylemler yapılıyor. Benzerini 1989 Kasım’ında Zonguldak’ta görmüştük.
Zonguldaklılar Maden İşçileriyle birlikte her gün kentin sokaklarını inletiyorlardı. Şimdi de aynı şeyler Dikili’de yaşanıyor. İşçiler greve çıkmışlardı, haklarını istiyorlardı. Dikililer ise sadece kendilerine değil Türkiye demokrasi hareketine 20 yıl hizmet etmiş olan Belediye Başkanı Osman Özgüven için yürüyorlar…
Dikili’deki hareketli günler gazetelerin İzmir kalıplarında geniş biçimde yer alıyor. Ancak Türkiye baskılarında pek görülemiyor. Bunun tek istisnası Milliyet oldu. Mehveş Evin, bir hukuksuzluk cenderesiyle 8 yıl 4 ay hapis cezası kesinleşen Osman Özgüven’i buldu ve onunla konuştu.
Osman Özgüven Dikili’de tam dört dönem (20 yıl eder) Belediye Başkanlığını kazanan az sayıdaki yerel yöneticiden biridir.
Bir başka özelliğiyse bir tatil beldesinde “ailecek turizmci” olmayan ender Başkanlardan biridir. 12 Eylül sonrasında Türkiye’nin üzerine ölü toprağı serpilmişken Dikili’de genç bir adam çıktı, Demokrasi-Barış-Özgürlük temalı festivaller düzenledi. Ülkenin belli başlı aydınlarını Dikili’ ye davet edip onlara kürsü kurdu.
Aziz Nesin, İlhan Selçuk, Uğur Mumcu başta olmak üzere Türkiye’nin yüz akı aydınları, sanatçıları, yazarları, şairleri Dikili’den Türkiye’ye umut verdiler. O yıllarda Kenan Evren aslan gibiydi. Aklına geldikçe esip gürlüyordu. Arkasından da “gerekenler” yapılıyordu.
Dikili, 12 Eylül askeri diktatörlüğüne karşı direniş noktası oldu. Bu yüzden de siyasi polis, askeri istihbarat, jandarma gibi birimler Dikili’de tam gün esasıyla vazife yaptılar. Aradılar, taradılar, eştiler, kurcaladılar herkes için “siyasi fırıldaklar” hazırlayan güçlü mekanizmalar Osman Özgüven için bir şey yapamadılar. Hiçbir açığını bulamadılar.
Bunu yapma şerefi AKP’ye nasip oldu!
Tam anlamıyla “üfürükten tayyare” iki dava açılıp, Osman Başkanı mahkum ettiler. Davalardan biri Dikili Belediyesi’ne ait Jeotermal Şirketi üç araç alıp belediyeye veriyor.
Bu araçlar nedir?
Biri cenaze arabası, biri mezbaha aracı biri de okul servisi!..
Jeotermal şirketinin SSK’ya borcu varken böyle yatırımlar yapamazmış… Bu suçun karşılığı 4 yıl 2 ay hapis!
Başkan kendisine son model lüks bir otomobil alsaydı eminiz soruşturma bile açılmazdı. Çünkü bu tür tasarruflar bu ülkede “normal” karşılanıyor.
İkinci dava ise daha da evlere şenlik… Dikili Otobüs terminali yeni yerine taşınınca ilçedeki eski garaj yeri boşalıyor. Başkan da bunu ihaleye çıkartıyor. Sadece bir kişi katılıyor. O da evraklarını zamanında getiremediği için ihale iptal ediliyor, yeniden ihale açılıyor.
İşte bu yapılmamış ihale yüzünden Osman Başkan’a 4 yıl 2 ay daha hapis cezası kesiliyor. Gerekçeli karar da “kamu zararı oluşmamıştır” diye de bir saptama var. Kararın altında imzası bulunan hakim, Özgüven’e bir de “garanti” veriyor:
-Korkma Başkan bu karar Yargıtay’dan kesin döner!
Bu kadar hukuksuzluk varsa niye böylesi bir karara imza attın? Bunun yanıtını da iki hafta önce ortaya çıktı. Osman Özgüven, şöyle açıkladı:
-Bülent Arınç televizyonları çıktı, ‘Dikili Belediye Başkanının Yargıtayda bekleyen dosyaları var’ dedi. Kısa süre sonra cezalarım onandı!
Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven şu anda 20 gün izinli olarak Dikili’den uzaklarda… Ama dönecek!
Dikili’de bugünlerde bir katliam yapılıyor. O yüzden de Dikili halkı dostlarıyla birlikte ayakta…
Cumartesi günü (24 Kasım) Dikili’de büyük bir demokrasi mitingi yapılıyor. Bu eylem sadece Osman Özgüven için değil, Türkiye için…
Tıpkı 12 Eylül sonrasında olduğu gibi, Dikili faşizme karşı bir direniş noktası haline geliyor.
Dün askeri cuntaya karşıydı, bugün sivil-dinci diktaya karşı…
devam edecek...