Alttaki fotoğrafa iyice bakın lütfen! Kızılderili kadının reddeden eli, dili ve duruşu. Her sinemacının peşinden koştuğu Oscar ödülünü almayı reddediyor. Almayı hak kazandığı, hakkıyla söke söke aldığı ödülü almıyor ve 1 dakikalık konuşmasıyla neden reddettiğini anlatıyor. Kızılderili asıllı oyuncu Littlefeather 1973 yılında düzenlenen ve Oscar tarihine damga vuran ödül töreninde 26 yaşındaydı. Oyuncu, Marlon Brando’ya ‘The Godfather’ (Baba) filmindeki rolü için verilen en iyi erkek oyuncu ödülünü reddetmek üzere sahneye çıktı. Oyuncu, konuşmasında Brando’nun ödülü ‘bugünkü Amerikan Kızılderililerine film endüstrisi tarafından yapılan muamele’ nedeniyle ödülü kabul edemediğini açıkladı. Seyircilerden bazıları onu yuhalarken, sahne arkasında olan Westerns yıldızı John Wayne’in Littlefather’e çok öfkelendiği ve altı güvenlik görevlisi tarafından zapt edilmişti. Belki dövemediler açık açık ama o konuşmasından sonra iş bulmasının engellenmesiyle yaşamına vurulan ekonomik tokat bu şiddet işlevini yerine getirmişti.
Sadece: “Yerlilerin, siyahilerin, Asyalıların, Meksikalıların kendi imajlarını yaratmaya dahil olması gerektiğini düşündüm.” Diye düş kurması değil tabii, onun onurlu duruşu ve cesareti bu resmin bugünde konuşulur olmasına yol açmıştı. Çünkü hâlâ dünya halklarına çağdaşlığı götürdüğünü iddia eden milyonlarca Kızılderili’nin katili bir devletin, yapmacık demokrasisine, özgürlükçülüğüne, gerçekçi kimliğiyle karşı durabilmiştir.
Oscar Akademi, 1973’te Marlon Brando adına verilen ödülü reddetmek için sahneye çıkan ve Hollywood Kızılderili tasvirini eleştiren bir konuşmaya imza atan oyuncu Sacheen Littlefeather’dan 50 yıl sonra özür diledi. Oyuncunun ‘haksız bir tacize’ maruz kaldığını belirten Akademi, şimdi 75 yaşında olan Littlefeather’ı Eylül ayında bir ‘sohbet, şifa ve kutlama’ etkinliği ile de ağırlayacağını açıkladı.
Dirençli bir aktivist olarak da tanınan ve şu an 75 yaşında olan, kanser hastası olduğu için çok nadir röportaj veren Littlefeather, Oscar’dan gelen özrün ardından sessiz kalmadı. Oyuncu yaptığı açıklamada, “50 yıl önce Akademi Ödülünü kabul etmediğimden bu yana ne kadar değiştiğini görmek çok yüreklendirici. Biz Kızılderililer çok sabırlı insanlarız, özür için sadece 50 yıl bekledik!” diyerek toplumsal mücadele azminin kaynağını “Bu konudaki mizah anlayışımızı her zaman canlı tutmamız gerekiyor. Bu bizim hayatta kalma yöntemimiz.” Diyerek direnmenin yolunun hayatta kalmaktan geçtiğinin üzerini de çizmiş oluyordu.
Littlefeather, 1973’te sahnede şu konuşmayı yapmıştı: “Marlon Brando benden zaman darlığı nedeni ile şu anda sizinle paylaşamayacağım uzun bir konuşma yapmamı istedi. Ancak basınla paylaşmaktan memnuniyet duyacağım şey şu ki o; çok üzülerek bu cömert ödülü kabul edemiyor. Ve bunun sebebi de günümüz film endüstrisinin -beni affedin- ve televizyonlardaki filmlerdeki yeniden çevrimlerde Amerikan yerlilerine yaptıkları ve Wounded Knee’deki son olaylardır. Bu akşam aranızda bulunamadığım için beni affedin. Gelecekte kalplerimiz ve anlayışlarımızda sevgi ve cömertlikte bir araya geleceğiz. Marlon Brando adına sizlere teşekkür ediyorum.”
1890 yılında Güney Dakota’da gerçekleşen ve 60’ı kadın ve çocuk 153 Kızılderilinin öldürüldüğü Yaralı Diz Katliamı’nı protesto etmek için kabul etmeyen Marlon Brando, Oscar törenine katılmama nedenini de oyuncu Littlefeather’in daha sonra basına tamamını okuduğ mektubunda şu sözlerle ifade etmişti: “Bu gece doğrudan sizinle konuşuyor olabilirdim ancak Yaralı Diz’e (wounded knee) gidip, ırmaklar aktıkça ve otlar büyüdükçe onursuz kalmaya devam edecek bir barışın kurulmasını engelleyebilmek için elimden gelen yardımı yapmakla daha yararlı olabileceğimi hissettim.” Oyuncu, Oscar ödül töreni yerine törenden 6 gün önce başlayan 200’den fazla aktivistin ve Kızılderililerin katıldığı Wounded Knee işgali protestolarına katılmıştı.
Akademi özür duyurusunu yaparken, haziranda akademi başkanı David Rubin tarafından Littlefeather’a gönderilen bir mektubu da paylaştı. Rubin, mektubunda Littlefeather’ın konuşmasını ‘bize saygının gerekliliğini ve insan onurunun önemini hatırlatmaya devam eden güçlü bir ifade’ olarak nitelendirdi. “Bu açıklama nedeniyle maruz kaldığınız suistimal yersiz ve haksızdı” diye yazan Rubin, “Yaşadığınız duygusal yük ve kariyerinize verdiği zarar onarılamaz. Çok uzun zamandır gösterdiğin cesaret kabul görmedi. Bunun için hem en derin özürlerimizi hem de en içten hayranlığımızı sunuyoruz” ifadelerini kullandı.
Bu özür ABD özgürlükçülüğünün simgesi olarak alınamaz; çektirdiği acıların toplumsal katliamın bugün için işlevinin kalmadığı sürece tekabül ettirilip ellerinde ki kanlı kirin temizlenmesinin bir yolu görmelerinden geliyor. Çekilmiş acıları yok edilebilir mi bu özür? Yok edilen Kızılderilileri geri diriltir mi? Elbette hayır. Bir tek özrün işlevi gerçek kabulü için tüm dünyada ki zalimliğini terk ederek tüm dünya halklarına böl, parçala ve sömür zihniyetini terk edip, akıttığı kanı durdurması halinde olur. Gerisi timsah gözyaşlarıdır. Ama bize de bir şeyi kanıtlıyor ki en güçlü katil bile bir gün yaptıklarının utancıyla diz çöküp özür dilemek zorunda kalıyor, kalacaktır.
Ve bizim ülkemizde de acı çektirilmiş yurdundan edilmiş nice sanatçılarımız olduğu, bizimde bir özre, gerçek bir özre hazırlanmamızı, ya da Kılıçdaroğlu’nun helâlleşme yolunun buradan da geçmesi gerektiğine inanıyorum.
***
Sevgiyle, sağlıcakla kalın…