Ajans Bakırçay
2023-07-22 16:40:19

‘Ortaya Karışık’ bir yazı.

Hüseyin Öge

22 Temmuz 2023, 16:40

‘Cehalet, ayrıcalıklı sınıfın ustaca kullandığı bir silahtir.’

Türkiye’de sorunlar büyük ve çok. Sorunlar büyük ve çok olunca doğal olarak yazacak konu başlıkları da çok oluyor. Bu nedenle bu günkü köşe başlığımızın adı ‘Ortaya karışık’ oldu.

DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM, KİMİN İÇİN?

Politik ortam çok karıştı. ‘Cumhur İttifakı’ seçimleri kazandığı için zil takıp oynamak istiyor, ama yeri dar oynayamıyor. Çünkü hazine tam takır, kuru bakır. Kasada para olmadığı gibi kasa eksilerde. Türkiye borç batağının içinde. Para bulabilmek ve ekonomiyi düzeltmek için Hazine ve Maliyenin başına uluslararası sermayenin desteklediği Mehmet Şimşek ve ekibi getirildi. Mehmet Şimşek ve ekibi borç para bulabilmek için çalmadık kapı bırakmıyorlar. Batılı emperyalist-kapitalist ülkeler borç para vermeye şu an yanaşmadığı için Katar, BAE ve Suudi Arabistan’ın kapısı her gün çalınıyor. Onlara ne gibi sözler verildiğini, verileceğini kendilerinin dışında kimse bilmiyor. Ülkenin değerlerinin peşkeş çekileceği iddiaları ortalıkta dolanıyor.

Muhalefet cephesinde ise işler oldukça karışık. Seçim yenilgisi sonrası herkes bir birini suçlamaya başladı. ‘Değişim, dönüşüm’ sözleri ağızlara pelesenk oldu. Muhalefet cephesinde ciddi bir eleştiri-özeleştiri ve durum değerlendirmesi yapılmadı. Kongre toplayarak ya da Kurultay hazırlıkları yapılarak iş geçiştirilmeye çalışılıyor. Kimileri liderini, kimileri de ortak hareket ettikleri diğer partileri suçluyor. Değişim ve dönüşümden sanırım bunu anlıyorlar. Değişim ve dönüşüm sadece lider değiştirerek veya üstü kapalı öz eleştiri yapılarak olmaz. Sistemi sorgulamadan, sistemi değiştirecek program, tüzük, teorik ve pratik uygulamalar hayata geçirilmeden değişim ve dönüşümden bahsedilemez. ‘Millet İttifakı’nın en büyük handikabı bu olmuştu ve hala da olmaya devam ediyor. Sömürü ve soygun düzeni içinde kalınarak, kısmi iyileştirmeler yapılarak ve sadece sandık gösterilerek değişim ve dönüşüm sağlanamaz.

Dün ak dediğine bugün kara diyenlerle, seçilecek yerde olunca liderine övgü üzerine övgü düzen, seçilemeyecek yere konunca onu yerin dibine sokan açıklamalar yapan halkın tabiriyle ‘fırıldaklarla’ değişim ve dönüşüm sağlanamaz. Seçilmek için veya seçimleri kazanmak için muhalefet partilerine her türlü siyasi rüşveti vermekten çekinmeyenlerle değişim ve dönüşüm sağlanamaz.

Devrimci, demokrat ve sosyalist parti veya hareketlerde de aynı moral bozuklukları, kırılganlıklar üç aşağı beş yukarı devam ediyor. Ciddi dersler çıkaranlar yok denecek kadar az. Birlik tartışmalarında kısır döngü devam ediyor. İşçi ve emekçiler açlık, yoksulluk, işsizlik altında inlerken bir araya gelmemek için fındıkkabuğunu doldurmayacak gerekçeler üretiliyor. B. Brecht’in şu sözü asla unutulmamalı, ‘faşizme karşı birleşmeyenler, faşizmin zindanlarında buluşurlar.’

SALA İLE GELEN ZAMLAR

Yandaş basına göre yine ‘dış güçler’ işbaşında. ‘Ülkeyi karıştırmak için zam üzerine zam yapıyorlar.’ Önce sala okutuyorlar ertesi gün de kararname ile zamları yağmur gibi yağdırıyorlar. Bu dış güçler ne hin oğlu hinler diyeceğim ama diyemiyorum. Bu yandaş kalemşorlar kendilerini çok akıllı herkesi ise aptal yerine koyuyorlar. Argo tabiriyle yersen misali.

Şaka gibi ama gerçek. Sala okunduğunun ertesi günü iğneden ipliğe, ekmekten simite, çaydan suya, ÖTV’den KDV’ye, Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV)’den köprü ve otoyollara, pasaport harçlarından içki ve sigaraya, ulaşımdan doğal gaza zam kararları açıklandı. Akaryakıt zamlarını ise söylemeye gerek yok çünkü o otomatiğe bağlandı, iki günde bir zam yapılır hale geldi. Yeni zamlar, vergiler ise kapıda.

Seçim sonrası asgari ücret, memur ve emekli aylıklarına çay kaşığı ile yapılan zamlar kepçeyle geri alınmaya başlandı. Ülkede çalışanların üçte ikisi asgari ücret veya biraz üzerinde çalışıyor. 9.5 milyon emekli 7500.-TL aylık alıyor. 7 milyon aileye sosyal yardım yapıldığı söyleniyor.

Dünyada gıda fiyatları düşerken, Türkiye’de artıyor. Çarşı, Pazar ve marketlerde fiyatlar el yakıyor. Nerede ise gıda fiyatları günü birlik değişiyor. Halk nerede ise soğanı, patatesi, domatesi tane ile alır hale geldi. Eti, tavuğu, balığı ayda bir sofralarında görenler kendilerini çok şanslı hissediyor. Halk, ‘Geçinemiyoruz’ diye feryat ediyor.

Patronların, sermayenin, yandaşların ise keyfi yerinde. Kârlarına kâr katıyorlar. 2021 yılında, 500 büyük şirket kârını %137 artırarak 157 milyar Lira kâr ettiğini açıklamıştı. Aynı şirketler 2022 yılında kârlarını %245 artırarak 545 milyar liraya çıkardı. Sermayeye yeni kaynaklar aktarılıyor, teşvikler veriliyor. Onlar zevki sefa içinde yaşarken, halk için ise ‘ölen ölür, kalan sağlar bizimdir,’ deniliyor.

NATO ZİRVEZİ VE U DÖNÜŞÜ

NATO’nun en önemli konu başlığı genişlemesiydi. İsveç, Finlandiya ve Ukrayna’nın birliğe katılıp katılmaması görüşülecekti. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan baştan itibaren ‘terör örgütleri ile arasına mesafe koymadığı, terör suçlarından arananları iade etmediği’ gerekçesiyle İsveç’in NATO üyeliğine onay vermeyeceğini açıklamıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan zirveye giderken yaptığı son basın toplantısında da bu duruşunu devam ettirmişti. Ama evdeki hesapların çarşıya uymadığı oraya gidince ortaya çıktı. Ne oldu nasıl oldu ise Erdoğan oraya gidince Biden’la ve sonrası İsveç Başbakanı Kristersson’la kapalı kapılar ardında yapılan görüşme sonrası İsveç’in NATO üyeliğine onay verdiğini açıkladı. Bu keskin bir U dönüşüydü. Erdoğan aynı U dönüşlerini BAE, Suudi Arabistan, Mısır için de yatığından çok fazla yadırganmadı. Çünkü burjuva siyasetine göre ‘dün, dündü. Bugün ise bugündü.’ Yandaş basına göre ise dün yazdıklarının hiçbir önemi yoktu. Ar damarı çatlayanlar her şeyi bir anda yalayıp yutabiliyordu. Onlara göre Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan Batı’yı dize getirmişti. ‘ABD, F-16 savaş uçaklarını satmaya söz vermişti, eski uçakların modernizasyonu yapacaktı, AB Türkiye ile tekrar üyelik için masaya oturacak, İsveç’te terörö örgütleri ile arasına mesafe koyacaktı.’ Biden ve Erdoğan’ın gülücükler dağıtan fotoğrafları yandaş basında boy-boy yayımlandı. Birkaç gün sonra ise hiçbir ülkenin kesin söz vermediği yetkilileri tarafından açıklandı.

NATO kuruluşundan itibaren bir savaş örgütü olmuştu. Türkiye NATO’ya üye olabilmek için Kore’ye asker göndermiş, binlerce Mehmetçik orada can vermiş ve yaralanmıştı. Bugün de NATO dünyada savaş kışkırtıcılığı yapmaktadır. Ukrayna’da, Kafkasya’da, İran’da, Uzak Asya’da, Latin Amerika’da gerici, faşist yönetimleri desteklemekte ve ülkeleri savaşa zorlamaktadır.

Türkiye işçi ve emekçilerinin hedefi; ‘Ne NATO ne AB Tam Bağımsız Demokratik Türkiye’ olmalıdır.

TARİKAT, CEMAAT, HOLDİNG

7 YIL önce 15 Temmuz’da FETÖ bir darbe girişiminde bulunmuştu. İki yüzü aşkın insanımız ölmüş, yüzlercesi de yaralanmış ve sakat kalmıştı. Fettullah Gülen Nurcu bir tarikatın lideriydi. ‘Yeşil Kuşak’ projesi kapsamında ABD’nin de desteğiyle devletin bütün olanakları bu tarikatın hizmetine sunulmuştu. FETÖ’cü kadrolar devletin her kademesine yerleştirilmişti. AKP ve Erdoğan’la aralarında güç kavgası başlayınca darbe yapmaya kalkmışlardı. (Darbe yapılacağının önceden bilindiği, onlara yol verildiği, Rusya’nın darbe yapılacağını bir ay önce bildirdiği, bir binbaşının MİT’e gidip haber verdiği iddia ve söylentileri ayrıca tartışma konusu olmaya devam ediyor. Şaka gibi ama TBMM FETÖ Araştırma Komisyonu Raporu hala yayımlanmadı ve kayıp olduğu söyleniyor.) Bu darbe teşebbüsü ‘Allah’ın bir lütfu’ olarak görülmüştü. ‘Tek Adam Rejimine’ giden taşlar bu darbe sonrası bir bir döşenmişti.

FETÖ darbe girişiminden dersler çıkarılmadığı çok açık görülüyor. Devlet kademelerine yine tarikat, cemaat müritleri doldurulmaya başlandı. Menzil, İsmail Ağa, Süleymancılar vb tarikat ve cemaat mensuplarının bir çok devlet kademesinde yetkin olduğu biliniyor. Onların izni olmadan kimsenin işe alınmadığı iddia ediliyor. İsmi geçen tarikatlara, cemaatlere birçok ihalenin verildiği, bunların holdingleştiği iddiaları basında yer alıyor. Cemaat ve tarikat liderlerinin en lüks araçlara sahip oldukları basında fotoğraflanabiliyor. Bunlar konserleri yasaklatabiliyor, sanat galerilerini basabiliyor, insanların yaşam tarzlarına, giyimlerine müdahale edebiliyor.

Demedi demeyin! Yarın öbür gün, ‘Yine kandırıldık, Allah af etsin!’ demeyin. Bizden söylemesi.

***

'Latin Amerika'da ezilen, sömürülen halkların çok güzel bir sloganı vardır. Yazımı onunla bitirmek istiyorum;

'El Pueblo Unido, Jamas Sera Vencido' (Birleşen halklar asla yenilmezler)

Yorumlar (3)

Necati Uygur 1 Yıl Önce

Gündeme dair sesimiz olan Hüseyin Öge yüreğine kalemine sağlık

Eyyüp Sabri Gamsız 1 Yıl Önce

Millet ittifakı sömürü düzeninin bir parçası. Bu Düzenin bir parçası. Sizin bahsettiğiniz değişimi akıllarından bile geçirmezler. Bu Düzenin dümenine biz geçelim derdindeler. Millet ittifakına muhalefet derken ,neyin muhalefetini açmak lazım. Biz Düzene muhaliflerin hala ders çıkarmadığımız doğru. Yada çok az kesmin ders çıkardığı. Bu ders çıkaran az kesmin çıkardığı ders ne ? Yazınız genel anlamda toparlayıcı Emeğinize sağlık.

İ. KILIÇ 1 Yıl Önce

Çok iyi bir durum değerlendirmesi. Teşekkürler sevgili yazarımız.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.