Hukuksal ve ekonomik alanda “İyileştirici Reformlar” beklemek en hafif deyimle saflıktır...
Ülkemiz ve halkımızın ezici çoğunluğu özellikle de işçi, dar gelirli, işsiz ve yoksul kesimleri, virüs ile artarak devam eden şiddetli bir sıkıntı altında yaşarken, yönetenler söz konusu süreci yalanlarla süsleyerek, bencil çıkarları için adeta fırsata çevirme peşindeler.
İnsanlarımız, Pandeminin, yaşamı nerdeyse çekilmez kıldığı süreçlerde, yetkili kişi ve kurumların verdikleri yalanlarla beslendi, doğru olmayan, yanıltıcı veri ve bilgilerle, aynı zamanda psikolojik zorlanmalara da sürüklendi. Ayrıca yetkililer, kurumsal önlemleri ve kişilerin alabileceği tedbirleri de, her şey iyi gidiyormuş gibi, olumlu psikolojik bir hava yayılmasına hizmet ederek, olumsuz etkilediler.
Ne yazık ki, hiçbir alanda, büyük çoğunluğun yaşam koşullarını iyileştirici ve sıkıntılarını azaltıcı yönde doğru kararlar üretemeyen iktidar, yanlışlarının ve kötülüklerinin üstünü örtebilmek için, yalanın her türlüsüne başvuruyor, baskı ve adaletsizliği yaygınlaştırmaktan kaçınmıyor.
Defalarca reform, yenilenme ve benzeri adlarda gündeme paketler taşıyan iktidar son olarak da, hukuk ve ekonomi alanında yeni bir "Reform" paketinden söz etti. Uygulamaları yakından yaşayanlar, yalanlara o denli alıştı ki, söz konusu yönetim ve Baş’ından, mevcut duruma göre iyileştirici anlam taşıyabilecek reform nitelikli değişiklikler beklemenin, abesle iştigal olduğunu çok iyi biliyorlar.
Adalet kavramının, sisteminin belirleyici sorununun yargı bağımsızlığı olduğu çok açıktır. Bu konularda, güya başkalarını eleştirme görüntüsünde sözler söylerken bile, talimatlar yağdıran "Tek Yetkili"'miz mi? Reformun başını çekecek. Hadi canım siz de...
Kendi yandaşının, yandaşlarının birkaç doğru sözüne bile tahammül edemeyen anlayışın, hukuksal reformlardan söz etmesi, abesle iştigal anlayışından öteye gidemiyor.
Evet zordalar.
Şaşalı yaşamların sonuna yaklaştıklarının farkındalar.
Şimdi asıl ve önemli olan yığınların bu gerçekleri açık bir şekilde görmesi ve bu doğrultuda sözünü söyleyebilmesi.
Yıllardır ülkeyi yöneten iktidar, birkaç yıldır da iktidarı temsilen tek adam, her alanda kötülüklerin yayılmasını ve bir avuç azınlığın da her tür lüksü yaşamasını sağladı. Pandemi dönemi de fırsat olarak kullanıldı adeta.
Sermaye ve yandaşlara her tür destek sınırsızca sunulurken, işçi, köylü, küçük esnaf ve zanaatkâr, küçük sanayici unutuldu. Kiralarını ödeyemez duruma geldiler, dükkânlarını kapattılar, işsizlik arttı.
Küçük geçim araçlarını kaybeden esnaflar yoksullaştılar.
Sokakta durumunu anlatan yoksul insanımız, yargılanıyor, tutuklanabiliyor. Gerçekleri konuşanlar soruşturuluyor.
Artık herkesçe hissedilebilen bir korku iklimi oluşturuldu.
Durum böyle iken REFORM uydurmacasına inanmak mümkün mü?
Biraz saflık, biraz bilgisizlik, biraz umursamazlık olmaz mı?
Bu yalan ve uydurmacalarla vakit geçirmek yerine, sosyal alanda yaşanan tüm haksızlıklara birlikte karşı çıkan ortak bir anlayışı inşa etmek ve yaşama geçirmek gerekmiyor mu?
Gecikmiyor muyuz?
İnsan onuruna sahip çıkan emek, demokrasi yanlısı herkesin, işsizlik, geçim ve yoksullukla boğuşan herkesin, kendi dünyasındaki ideolojik-politik görüşlerinden vazgeçmeden, düzlüğe çıkıldığında istediği durakta inebileceği bir güçlü ortak anlayışla bu sermaye yanlısı, baskıcı, antidemokratik güruhun karşısına dikilme zamanı gelmedi mi?
Hep birlikte düşünelim ama geç kalmayalım. Tek adamın hâkim olduğu bu otoriter yapı REFORM falan yapmaz. Buna inanmak ve durumu iyileştirici adımlar beklemek en hafif deyimiyle SAFLIK'tır.