"Cehalet, ayrıcalıklı sınıfın ustaca kullandığı bir silahtır."
Bir önceki yazımda, iktidar çevreleri için ‘Yolun sonu görünüyor mu?’ diye sormuştum. Yolun sonu tam görünemedi fakat tünelin ucundaki ışık görünmeye başladı. Şimdi sorun tünelin ucundaki ışığa daha kararlı yürüyecek miyiz yoksa yorulduk diyerek duracak mıyız? Umudu yeşertecek miyiz yoksa solduracak mıyız? ‘Olmak ya da olmamak. İşte bütün mesele bu!’
Lenin, ‘Umutsuzluk ve karamsarlık; yıkımın nedenlerini kavramayan, çıkış yolu göremeyen, mücadele yeteneğini kaybetmiş olanlara ait bir sorundur.’ der. Ülkenin geneline baktığımızda görünen manzara aşağı yukarı böyle! Seçim sonuçlarına bakan birçok insan ‘yine Erdoğan yine AKP’, demeye başladı. Muhaliflerde önce ‘umut’ sonra ‘karamsarlık ve hüsran’ ardından ise ‘yıkıldık’ duygusu yaşandı.
Görünen ile gerçek ise tamamen farklı! Görüntünün karamsarlığı ile iyimserlik aymazlığına da kapılmadan gerçeklere bakmak gerekiyor ve buradan dersler çıkarmak gerekiyor
İlk önce bazı gerçekleri hatırlamada fayda var. Erdoğan ve Cumhur İttifakı; ellerindeki devlet olanaklarını, kaynaklarını sınırsızca kullanmaktan çekinmedi. Muhalefet partilerine karşı her türlü baskı, şantaj, yalan haber, provokasyon, sansür ve tehdit dilini kullandı. Tarikat ve cemaatleri, para militer grupları kullandı. Ortamı terörize etmeye çalıştı. Birçok şehirde, ilçede, beldede ‘Millet İttifakı’, ‘Emek ve Özgürlük İttifakı’ ve muhalif olanların seçim bürolarına, seçim stantlarına taşlı, sopalı, silahlı saldırılar düzenlendi. Erzurum’da Ekrem İmamoğlu’nun mitingi engellenmeye çalışıldı, yetmedi saldırı düzenlendi. Saldıranları yetkililer ve güvenlik güçleri seyretmekle yetindi. Onlarca insan yaralandı.
Yine hatırlatmakta fayda var. ‘Seçim Yasası’ iktidarın işine gelecek şekilde değiştirildi. Seçim günü bu yasanın yürürlüğe gireceği güne göre belirlendi. Anayasa’nın amir hükümleri açıkça çiğnendi. Bir kimse üst üste üçüncü kez aday olamayacak denilmesine rağmen YSK tarafından Erdoğan’ın üçüncü kez adaylığı onaylandı. YSK; Bakanların istifa etmesine gerek olmadığını hükmetti. AKP, MHP, Hüda-Par, YRP, BBP çevreleri seçim döneminde yalan, nefret, ırkçı, homofobik, din istismarı söylemlerini bolca kullandı. Cami avlusunda propaganda yapıldı. Toplumu kutuplaştıran bir siyasi çizgi izlendi. ‘Erkeğin erkekle, kadının kadınla, hatta hayvanla evlenmesine izin verilecek’ yalanları söylendi. Muhalefet seçimleri kazanırsa, ‘darbe yapılmış olacaktır’ denildi. Her türlü kirli siyasete başvurulmaktan çekinilmedi.
Savaşların sürdüğü bir bölgede yaşıyoruz. Ukrayna, Orta-Doğu, Balkanlar, Kafkasya savaş bölgeleri. Bir de ülkemizde acı bir ekonomik kriz yaşanıyor. Merkez Bankası kasası eksilerde, Dolar, Euro almış başını gidiyor. Ülkenin üçte ikisi açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Böylesi şartlar yaşanırken sınıf bilincine sahip olmayan işçi ve emekçilerin önemli bir bölümü hala Erdoğan ve Cumhur İttifakını destekliyor. Bu destekte milliyetçi, ırkçı, şoven söylemler etkili olabiliyor. İktidar çevreleri; muhalefeti ‘Türkiye’yi bölmek isteyen emperyalistlerle ve terör örgütleriyle iş tutacaklar’ diyerek işçi ve emekçilerin bir kısmını etkileyebiliyor. Akdeniz ve Ege kıyılarında etkili olmayan bu söylemler ne yazık ki Orta Anadolu, Karadeniz, Doğu Anadolu ve deprem bölgelerinin bazı kesimlerinde yaşayan seçmenleri etkileyebiliyor.
Ülkede yaşanan açlığa, yoksulluğa, yolsuzluğa, işsizliğe, yasaklara, mala-mülke çökmelere, depremdeki beceriksizliklere, ilk 72 saatte deprem alanlara ulaşılmamasına, ırkçı ve şoven göçmen karşıtı propagandalar yapılmasına rağmen seçim sonuçları bize neyi gösteriyor?
Seçim sonuçlarını görenlerin birçoğu ilk anlarda ‘yine Erdoğan yine AKP mi?’ dedi. Muhalefet kanatta önce ‘umut’ sonra ‘hüsran ve karamsarlık’, ‘yıkıldık’ söylemleriyle hayal kırıklıkları yaşandı.
Görüntü böyleydi ama gerçekler böyle değildi. Görüntünün karamsarlığı ile iyimserlik aymazlığına düşülmeden gerçekleri görmek gerekiyor.
Erdoğan ve Cumhur İttifakı, önceki yıllardaki seçimlere göre güç kaybetti. 2018 seçimlerinde; AKP-MHP 26 milyon (AKP;20 milyon 500 bin, MHP, 5.5 milyon) oy almıştı. Oylarının toplamı %53,5 (AKP, %42,2, MHP;%11,3) idi. 14 Mayıs seçiminde oy toplamları 24 milyon 500 bin de kaldı. (AKP, 19 milyon %35,5, MHP; %,5 milyon %10.3). Ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kaldı. 2018 Erdoğan seçimi ilk turda kazanmıştı, %52’ye yakın oy almıştı. 14 Mayıs’ta ise %49.6 oy oranına geriledi.
Erdoğan için ikinci turda seçimi kazanmak çantada keklik değil. Bu daha çok muhalefet partilerinin çabalarına bağlı! Yaşananlar ortada! Yaşananlara bakarak karar verilecek. Tek Adam iktidarı mı yoksa demokrasi mi? Ekonomik kriz altında yoksulca yaşamak mı yoksa insanca yaşamak mı? Komşularla barış içinde bir arada yaşamak mı yoksa her biri ile sorun yaşamak mı? Nefret söylemi ile, ötekileştirici bir dil mi yoksa birleştirici, sevgi üreten bir dil mi? Buna karar verilecek.
Muhalefet partilerinin şapkalarını önüne koyup düşünmeleri ve seçimlerden dersler çıkarmaları gerekiyor. ‘Millet İttifakı’, ‘Emek ve Özgürlük İttifakı’, ‘Sosyalist Güç Birliği’ nin nerede yanlış yapıldığını irdelemeleri gerekiyor. Örneğin ‘Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bir bileşeni olan TİP parlamentoya 4 vekil sokmayı başarabildi. Ama eğer ortak liste ile girilseydi Emek ve Özgürlük İttifakı’nın en az 10 vekil daha fazla çıkaracağı hesaplandı. Bu birlikteliğe ‘Sosyalist Güç Birliği’de katılsa idi yaşanacak sinerji ile bu sayı daha artacak, parlamentoda çoğunluk sağlanabilecekti.
‘Millet İttifakı’ ise halka güven verecek politikalar geliştirmede sınırlı kaldı. Halkın yaşam seviyesinin geliştirilmesinde daha güven verici talepler öne sürülmeliydi. ‘Provokasyonlara gelmeyelim’ söylemleri ile sadece sandığı işaret edilerek yapılan propaganda iktidarın işine yaradı. İşçilerin ve emekçilerin yaşayarak öğrenmeleri gereken süreçlerde gereken politik dersleri çıkarmaları engellenmiş oldu.
Peki, her şey bitti mi? Tabi ki hayır! Enseyi karartmaya, moralleri bozmaya hiç gerek yok. Şimdi umudu yeşertmenin, birliği, dayanışmayı ve mücadeleyi büyütmenin tam zamanı! Karamsarlığa hiç gerek yok. Yeniden ve yeniden ayağa kalkmanın tam zamanı! Kürtlerin yaşadığı kentlerde; Kılıçdaroğlu, Erdoğan karşısında ezici bir üstünlük sağladı. Bu illerde AKP’nin oy oranları önemli ölçüde düştü. ‘Emek ve Özgürlük İttifakı’ ile Selahattin Demirtaş’ın ‘Bir oy Kılıçdaeoğlu’na, Bir oy Yeşil Sol Parti’ye’ çağrıları karşılık buldu. Ama 80-100 vekil çıkarma hedefine ayrı listelerle girilmesinden dolayı ulaşılamadı.
Seçimler bir kez daha, acil ekonomik ve demokratik talepler etrafında birleşmenin önemini ortaya çıkardı. Bu süreçte, demokrasi, laiklik, insanca yaşam, yoksulluk, işsizlik ile ilgili çözüm önerileri öne çıkarılarak kampanya yürütülmesi gerekiyor. ‘Birleşe birleşe kazanacağız. Direne direne kazanacağız’ sloganının hayat bulması gerekiyor.
‘Her şey bitti diyenler/ korkunun sofrasından yılgınlık yiyenler/ ne kırlarda direnen çiçekler/ ne kentlerde devleşen öfkeler/ henüz elveda demediler./ Bitmedi daha sürüyor o kavga/ ve sürecek/ yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek./’ A. Yücel
Haydi umuda! Haydi 28 Mayıs’ta sandıklara! Haydi bu ülkeye hak, hukuk, adalet, demokrasi ve baharı getirmeye!, Vira vira iskeleden demir almaya, ufuklara yelken açmaya!
De haydi!
Necati Uygur 2 Yıl Önce
Doğru yorum doğru analiz, yüreğine sağlık dizlerine derman dilerim. Daha büyük bir azimle mücadeleye devam edeceğiz elbet, halktan emekten yana olmanın riskini, zahmetini göze almak devrimcilerin fıtratında var.