Ajans Bakırçay
2022-07-07 16:25:22

"Sol Sağın Üniversitesidir"

Mehmet Can Gürbüz

h.dem08@hotmail.com 07 Temmuz 2022, 16:25

Eduardo Galeano Latin Amerika’nın sesi olmuş bir yazar. İlk okuduğum kitabı “Latin Amerika’nın Kesik Damarları”. İşin başında İspanya ile başlayıp bugün birleşik devletler olan (ABD)’nin Latinler üzerinde ki azgın ve soysuz sömürücülükleri, kan emicilikleri anlatılır. Son yıllara ait “Ve Günler Yürümeye Başladı” adlı günlükleri yazdığı kitabında şöyle seslenir:

“14 Mart 1883 yılında Karl Marx’ın Londra mezarlığındaki cenaze törenine kalabalık bir topluluk katıldı; mezarcıyı da sayarsak, on bir kişilik bir kalabalık. En ünlü cümlelerinden biri mezar taşına kazındı: Filozoflar dünyayı çok farklı biçimlerde yorumladılar, ama asıl mesele onu değiştirmek. Bu, dünyayı dönüştürme peygamberi hayatını polisten ve alacaklılardan kaçarak geçirdi. Başyapıtı hakkında şöyle demişti: -Benim kadar az parası olup da para hakkında bu kadar çok yazan başka kimse olmadı. Kapital, onu yazarken içtiğim tütünün parasını bile karşılamayacak.”

İşin en önemli boyutu; hayatı okuyabilen sol hep sağa hayatı öğretmiş, çektiği acılarına rağmen sol sağın öğreticisi olmaktan vazgeçmemiştir.

Evet! Üstün ahlakı hep dilimize dolarız ama dürüst yaşamı sürenlerin, onurundan taviz vermez, ilkeli ve insanlığa kendini adamışları ya görmezden geliriz ya da yaşamı ona zehir ederiz.

Anıların bazı bölümlerinde dünyaya özgürlük, adalet ve barış getirdiği yalanıyla rol kesen ABD’nin gerçek yüzüne vurgu yapar.

“Mart 9

Meksika’nın Birleşik Devletler’i işgal ettiği gün 1916 yılındaki o sabahın çok erken saatlerinde, Pancho Villa sınırı geçti, Columbus şehrini yakıp yıktı, birkaç askeri öldürdü ve ertesi gün, yanına aldığı birkaç tane at ve cephaneyle birlikte kahramanlığını anlatmak üzere Meksika’ya geri döndü. Pancho Villa’nın süvarilerince düzenlenen bu kısa süreli akın, Birleşik Devletler’in tüm tarihi boyunca maruz kaldığı yegâne işgaldir. Buna karşılık bu ülke bütün dünyayı işgal etti ve etmeye de devam ediyor. 1947’den beri, bu ülkenin Savaş Bakanı’nın sıfatı Savunma Bakanı’dır, Savaş bütçesinin adı da Savunma bütçesi. Bu isim öyle bir gizem ki, onu çözmek Kutsal Üçleme’nin sırrını çözmekten daha zor.”

“Mart 20 (Tersine dünya) 2003 yılının 20 Mart günü, Irak uçakları Birleşik Devletler’i bombaladı. Bombaların ardından, Irak birlikleri Kuzey Amerika ülkesinin topraklarını işgal etti. Ülke büyük bir yıkım yaşadı. Çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu çok sayıda Birleşik Devletler vatandaşı sivil öldü ya da sakat kaldı. Tam sayı bilinmiyor, çünkü âdet olduğu üzere sadece işgalci kuvvetlerin verdiği kayıpların çetelesi tutulur ve işgal altındaki halkın kayıplarını saymak yasaklanır. Savaş kaçınılmazdı. Irak’ın ve tüm insanlığın güvenliği, Birleşik Devletlerini cephaneliklerinde duran kitle imha silahları yüzünden tehdit altındaydı. Buna karşılık, Irak’ın esas niyetinin Alaska petrolünü ele geçirmek olduğu yönündeki söylentilerin hiçbir temeli yoktu”

Biraz mizah katılmış bu Irak işgali bile günümüzde devam eden ABD’nin savaşçı ve yayılmacı politikalarının azgınlığının şiddetlendiği, karlı bir işe çevirdiği Ukrayna’yı Rusya üzerine kışkırtması ve NATO için yeni alanlar açmasına ışık tutuyor.

Günlüklerin bir bölümünde gerçek niyetin açığa vurulduğu şu söylem:

“Haziran 12

Gizemin açıklaması Afganistan’a açılan savaş 2010 yılında gerekçesini itiraf etti: Pentagon bu ülkede değeri bir trilyon doları aşan yatakların bulunduğunu açıkladı. Bu yataklarda Taliban yatmıyordu. Altın, kobalt, bakır, demir ve özellikle de cep telefonlarıyla taşınabilir bilgisayarlar için vazgeçilmez olan lityum yatıyordu.”

“Nisan 28

1951 yılının bu günlerinde, Muhammed Musaddık, büyük bir oy çokluğuyla İran başbakanlığına seçildi. Musaddık, Britanya İmparatorluğu’na peşkeş çekilen petrolün İran’a geri geleceğini vadetmişti ve hemen işe koyuldu. Ancak petrolün millileştirilmesi komünist müdahaleye elverişli bir kaos ortamının doğmasına yol açabilirdi. Bu yüzden Başkan Eisenhower saldırı emrini verdi ve Birleşik Devletler İran’ı kurtardı: 1953’te, bir devlet darbesi Musaddık’ı cezaevine, çok sayıdaki destekçisini de mezara gönderdi ve Musaddık’ın millileştirdiği petrolün yüzde kırkını Kuzey Amerikalı şirketlere verdi. Ertesi yıl, İran’dan çok uzaklarda, Başkan Eisenhower saldırı emrini verdi ve Birleşik Devletler Guatemala’yı kurtardı. Bir devlet darbesi, demokratik bir biçimde seçilmiş Jacobo Albenz Hükümetini devirdi, çünkü bu hükümet United Fruit Company’nin ekip dikmediği topraklarını kamulaştırmıştı ve bu komünist müdahaleye elverişli bir kaos ortamı yaratıyordu. Guatemala bu iyiliğin bedelini ödemeye devam ediyor”

Kendi ülkesinin halklarına bile özgürlük veremeyen Birleşik Devletler, başka halklara bunu sağlayabilir miydi?

“Şubat 20

Sosyal adalet günü Juan Pio Acosta, on dokuzuncu yüzyılın sonlarında Uruguay’ın Brezilya sınırında yaşıyordu. İşi, o ıssız yollarda o köy senin bu köy benim dolaşmasını gerektiriyordu. Birinci, ikinci ve üçüncü sınıftaki sekiz yolcuyla birlikte bir at arabasında yolculuk ediyordu. Juan Pio daha ucuz olduğu için hep üçüncü sınıfı tercih ediyordu. Neden farklı fiyatlar olduğunu hiçbir zaman anlamamıştı. Daha fazla ödeyenler ve daha az ödeyenler, hepsi aynı şekilde yolculuk ediyorlardı: tıkış tıkış oturup aynı tozu yutarak engebeli yollarda sarsıla sarsıla giderek. Bu farklılığı hiçbir zaman anlamamıştı, ta ki, kötü bir kış gününde araba çamura saplanana kadar. İşte o zaman arabacı haykırdı:

-Birinci sınıftakiler arabada kalsın!

-İkinci sınıftakiler arabadan insin!

-Üçüncü sınıftakiler de arabadan inip arabayı itsin!”

***

Tüm dünyaya sadece fiili işgaliyle değil sinemasıyla, fethettiği beyinler, gönüller sayesinde kendisine benzetmeye becerdiği kültür dönüşümü sayesinde toplumların benliklerini, özelliklerini bozmaya devam ediyor. Kendimizden uzaklaşıp ona hayran oldukça o daha bir güçleniyor, yaptığımızın farkında olamazken biz. İşte kitaptan örnek:

“Haziran 4

Geleceğin hafızası Okulda öğrendiğimize göre, Şili 1536 yılında keşfedildi. Bu haber Mapuche yerlilerini hiç etkilemedi, zira onlar Şili’yi on üç bin yıl önce keşfetmişlerdi. 1563’te, İspanyol konkistadorların ana kalesini kuşattılar. Binlerce yerlinin öfkeyle saldırdığı kale düşmek üzereydi ki, Yüzbaşı Lorenzo Bernal çitin üzerine çıkıp haykırdı:

-Uzun vadede biz kazanacağız! Varsın İspanyol kadınlar eksik olsun, sizinkiler ne güne duruyor. Onlardan yapacağımız çocuklar sizin efendileriniz olacak. Tercüman bunları çevirdi.

Yerlilerin şefi Colocolo bunları yağmuru dinleyen biri gibi dinledi. Buradaki hüzünlü kehaneti anlayamadı.”

***

Nice kanı akıtılan gençlerimize rağmen biz işin özünü algılayabildik mi?

Sevgiyle, sağlıcakla kalın….

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.