Yöneticileriniz yüzsüzlük sınırını kaldırmışlarsa vay halinize!
Ki kaldırdılar çoktan. Ülke sınırları gibi.
Kim bilir belki zaten hiç yoktu yüzsüzlükte bir sınırları da vatandaş var sanıyordu.
Baksanıza şunların yaptıkları işlere.
Emekliye, işçiye, memura zam yok…
Niye?
Çünkü para yok.
Yüzsüzlükte sınır tanımayana “Peki, para nasıl bitti?” diye sorarlar.
“Emekliler mi bitirdi? Hadi canım sen de…” derler.
Zaten her köşede konuşulanlar bunlar:
“Çekirge sürüsü gibi çöktüler ülkenin üstüne. Çekirgeler sadece tarlaları mahveder, söz konusu adamlar çekirgelerden de beterler. Kendileri için tarla tapan hak getire. Doyar mı gözleri çekirgelerinki gibi üç beş tarlayla? Doymadı haliyle. Ne uçan kurtulabildi ellerinden ne kaçan. Ne yeraltı kurtulabildi ne yerüstü. Ne denizler ne ormanlar ne ırmaklar ne insanlar.”
“Para yokmuş. E öyleyse, ülkeyi yöneten partinin başkanı ve avenesi maç seyretmek için nasıl üç veya beş uçakla Almanya’ya gidebiliyor? Hangi parayla? Aynı parti başkanı adam ve avenesi, Amerika’ya yine üç veya beş uçakla nasıl gidebiliyor? Para yoksa eğer, parti başkanı şahıs ve avenesi, nasıl en lüks otelde kalabiliyor?
Çalışanının ve emeklinin maaşını erim erim eriten ve zam da yapmayan parti başkanı adam, kendisine ve avenesine nasıl yüksek zamlar yapabiliyor?”
“Emekliye zam yok demeye kimin hakkı var? Vakti zamanında ödemiş o insanlar sana peşin peşin, şimdi o paraları sahibine maaş olarak geri vermek zorundasın. Buna mecbursun. Emeklinin paralarına çökemezsin. Ne kadar yüzsüzlük yaparsan yap, bu işten paçanı kurtaramazsın. Sanki cebinden ödüyormuşsun gibi, yük oluyor emekliler diyemezsin. Toplumda böyle bir algı yaratmaya çalışamazsın. Emekliler hükümete yük safsatasına inanan saftirikler çıksa bile bunun kimseye bir yararı olmaz. Her ailede emekliler var. Ayrıca yüzsüzlüğün bile bir sınırı olmalı.”
“Aynı partiye kayıt yaptıran tipler sınıf atladı, köşeyi döndü, dönemediyse de yokluk çekmedi. Söz konusu partiye karşı olanlar ise diri diri yerin dibine gömüldü. Partili olanlara akla hayale sığmaz işler icat edildi. Ayda bir uçağın bile inmeyeceği havaalanları için adrese teslim ihaleler verildi örneğin. Ayda bir tek uçağın bile inmediği, inmeyeceği o havaalanlarında binlerce kişiye, sadece pineklemeleri için iş verildi. Bizim maaşlarımız o kişilere maaş ödemek için küçültüldü.”
“Karman çorman Orta Doğu’nun ne kadar ipsiz sapsızı varsa ülkeye dolduruldu. Onlara da iş icat edildi, maaş ödendi. Bizim maaşlar da biraz daha küçültüldü.”
“Diğer ülke yöneticilerinin (Kral ve kralcıklar hariç) bisikletle gittikleri yerlere, bizim parti başkanı binlerce araçlık konvoy ve korumayla gitti ve de gidiyor. Para varken gidiyordu, şimdi bitirdi, para yok ama yine aynı şatafatla gidiyor. İnşaatı devam eden saraylar da cabası.”
“Ve bütün bunlar sadece çalışanın maaşını küçültmekle karşılanamıyor elbette. Emekçinin sırtına vergi de yüklemek gerek. İğneden ipliğe eşit vergiler ama. Herkes aynı vergiyi ödeyecek. Trilyonluk servet yapmış olanlarla pili bitik maaşlarına hiç zam alamamış olanlar aynı vergiyi ödeyecek, illaki ödeyecek.”
“Eskiden “Allahsız, kitapsız!” dendiğini çok duyardım, niyeyse epeydir duymuyorum. Oysa tam zamanı bunu söylemenin. Halkı dincilikle, Allah’la uyutanın ne Allah’ı vardır ne de kitabı çünkü. Çok dindarmış görüntüsü verişlerine aldananlar görseler keşke bir de… bunların topunun Allahsız, kitapsız olduğunu.”
“İSİG Meclisi’nden verilen son haberde, “Dokuz Eylül Üniversitesi Plastik Cerrahi bölümünde görevli asistan hekimin intihar ederek yaşamına son verdiği bildiriliyor. Mobbing nedeniyle dün istifa etmiş.
Bunların yaptığı mobbingler bir ayrı, insanlara yaşattıkları ekonomik çaresizlikler bir ayrı.
Umut vermeyen muhalefet sayesinde insanların umutları da bitti. Gün geçmiyor ki bir yerlerden intihar haberleri gelmesin.”
“Vatandaşlarını intihar edecek denli çaresiz bırakan bir iktidarın yöneticilerine ne başbakan diyebiliriz ne de cumhurbaşkanı. Çünkü vatandaşı aç iken bolluk içinde şaşalı hayat süren yöneticilere ya kral denir ya padişah ya da benzeri bir şey. Artık onlardan da kalmadı yeryüzünde, halkları tarafından birer birer silkelenip atıldılar. Kala kala Orta Doğu’da üç beş kral kaldı. Avrupa’daki krallar göze batmamak ve de tepki çekmemek için göstere göstere lükse batıp çıkmıyorlar. Bizimkiler neye güvenip de böyle pervasızca gözümüze sokarak şatafatlı hayat sürüyorlar?”
“Neye olacak, elbette basiretsiz muhalefete ve ikisi bile bir araya gelemeyen ilericilere…
Saat dokuzda, ortalık aydınlıkken ışık yakıp söndürecekmişiz ya, neresinden tutmalı bunu bile bilemiyor insan. Ama şu bir gerçek ki muhalefet de halkın öfkesini, öfkenin gerçek adresinden alıp kendine çevirmekte acayip başarılı.”
“Eh, o zaman yüzsüz adamlar da yüzsüzlükte sınır tanımazlar elbette. Niye tanısınlar ki düşmüş adamı elinden tutup ayağa kaldırmaya yarıyor bizim muhalefet sadece. Muhalefetin tanımı da değişti sanki bu süreçte. Hem de esaslı değişti. Muhalefet, hükümet cankurtaranı demek olup çıktı.
Ama yüzsüzlüğün tanımı değişmedi. Az yüzsüzlükle bir zaman idare edebilir bir yüzsüz, hani sevimli bulunabilir falan belki bazılarınca ama bıçak kemiğe dayanınca artık sevimli bulanlar da tahammül edilemez bulmaya başlarlar. Kaldı ki başladılar zaten. Bunun böyle gitmeyeceği kesin çünkü.”
Söylenecek çok şey var ama yüzsüzlere söylenecek hiçbir sözün etkisi yok.
İşte tam da bu yüzden, artık, ikisi bile bir araya gelemeyen ilericiler, ne halt ettiklerine bir bakmak zorundalar. Birbirlerini aşağılaya aşağılaya geldikleri nokta tam da bu uçurum çünkü. Yazık, o uçurumdan yuvarlanan insanlara, çok yazık! Yuvarlananları, aralarında kavga ede ede seyreden ilericilere de yazık, çok yazık! Şu halka umut olabilecekken olamayan, olmayan herkese yazıklar olsun!
Öfkeyle çaresizlik arasına sıkışıp kendi canlarına kıyan insanlara yazık çünkü.
Asıl yazık da bunlara sebep olan yüzsüzlerin yüzlerine tükürememek, “Tüh sizin sıfatınıza, yüzsüzlüğün bile bir sınırı vardır.” diyememek çünkü.
Lütfi Demirkapı 5 Ay Önce
Yıllardır ilericilerin birliği halkın birliğini sağlayamıyor..Bugün ülkede yaşanan işçi ve emekçilerin mücadele ve direnişlerini birleşme,birleşerek çoğalmalarına çalışmalı yardımcı olmamız gerekiyor….Yani sınıf mücadelesidir….Bu günlerde sendikaların yöneticileri sorumluluk almıyorlar..işçiler vahşi kapitalizm sürecindeki gibi vahşice pazarlanıyor…Bugün ülkemizde karanlığa karşı güçlü bir direniş var.İşçi ve emekçilerin direnişlerini,Kğrt halkının özgürlük mücadelesiyle,Çevre-Ekolojik mücadelesiyle,Kadınların özgürlük mücadelesiyle birleştirebilfiğimiz oranda ,Sermayenin bu saldırgan politikalarını durdurabiliriz…Bunu da yaşama ve örgütlenmeye sınıfsal bakış açısıyla ,emek ve mücadele ile.sağlayabiliriz inancındayım… Emeklerinize sağlık öğretmenim….