Alevi Kültür Derneği Dikili Şubesi yönetiminde yer alan kadın üye Perihan CAN ile konuşuyordum. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününe dönük çalışmalarını anlatıyor, yapacağı konuşma metnini gösteriyordu. Rica ettim onu bende yayınlayabilir miyim? Dedim. Kırmadı konuşma metninin bir örneğini aldım.
Öncelikle hoş geldiniz sevgili canlar!
İnsanlık tarihinin bilimsel açıklamalarına göre kadın, düzen kuran, barış sağlayan, yaşamı çeşitlendiren ve tatlandıran. Erkek de, avcı ve savaşçı. Nasıl günümüzde hâlâ erkekler savaşmayı bırakmamışlarsa aha öyle hep savaşçıymışlar. Biraz da kavgacı diyelim.
Biz tabak çanak yapmışız, onlar mızrak ok yapmışlar. Anam illa da kavga edecekler yaaa!
Kadınlar ev dizmişler, erkekler savaş tepeleri.
Yani bu kadar eve zaman ayırırsan sonuçta evden ayrılamaz biri olur çıkarsın. Kendi kendimizi bağlamışız eve.
Dinler tarihinde Adem ve Havva birlikteliğinden önce Ademle birlikte yaratılan kadın var:
“İbranilerin eski inanışına göre Lilith, Âdem ile aynı zamanda ve aynı anda yaratıldığından Âdem’in kendisine eşit olduğu görüşündedir. Âdem’le birlikte olmayı şiddetle reddeder. Âdem ısrar ettiğinde ise büyü ile kaçar ve onu terk eder.”
İşte ne gelmişse bundan sonra gelmiş başımıza. Çünkü Adem yerine Kızıldeniz’i koca olarak seçmiş, 100 çocuğu olmuş bile. Tanrı Lilith’i durdurmak için üç melek gönderir. Melekler Lilith’e eğer geri dönmezse her gün bir çocuğunu öldüreceklerini söylerler ve geri dönmediği, Tanrı’ya ve Âdem’e itaat etmediği her gün için bir çocuğunu öldürürler.
Savaş bizim yüzümüzden çıkmış anlayacağınız.
Lilith’ten sonra Tanrı, ismi bilinmeyen bir başka eş daha yaratır ve Âdem de bu yaratılışı seyreder. Gördüklerinden çok etkilenir, yeni eşi kabul etmez. Üçüncü olarak, daha sonra Âdem’i uyutur ve kaburga kemiğinden Havva’yı yaratır. Havva, Âdem’in bir parçasından yaratıldığı için ona boyun eğer (ona tabi olur)
Ama başlatılan savaş bitmemiş, çocukları öldürülmesine karşılık Lilith, Âdem ve Havva’nın soyundan gelenlerin çocuklarını öldürmeye başlar.
İşin efsane tarafını bir kenara bırakıyorum. Günümüz iletişim çağında sahip olduğumuz onca şeye karşı, özellikle aklımızın varlığına karşı kadın erkek sorunun bitirilmediği, paylaştığımız evlerde bile dağ gibi sorunlar ürettiğimiz, inandığımız tüm değerlerin, sevgimizin bile sorunları ortadan kaldırmaya yetmediği görülmektedir.
Yaşamı doğuran biz kadınlar, besleyip büyüten biz kadınlar bir çok acıya katlanarak aştığımız onca sıkıntıya rağmen bu kadın erkek sorununu bugüne kadar çözememiş olmamıza benim aklım ermiyor. Eşit olduğumuzu kabul ediyor erkekler ama eşit davranamıyorlar. Çocuklukta eğitmemize başlamamız gerektiğini bilmemize karşın savsaklıyor muyuz bunu? Ya da yanlış mı eğitiyoruz? Bildiklerimiz mi yanlış acaba?
Çünkü her işyerinde birlikteyiz; Fabrikadayız, kurumlardayız, tarladayız. Sinema filminde bile beraberiz. Ama eşitlik ve adalette onlar bizden biraz daha fazla eşitler. Burada buna işaret etmek adına, yaşamında bahsi geçen sıkıntıları birebir yaşayıp bir o kadar da onun karşısında başı dimdik durabilen içimizden çıkmış İranlı Kadın Şair Furuğ FERRUHZAD’ ı anmak , onun bu emekçi kadınlar gününde emeği olan şiirinden bir parça vererek anmak, anısı önünde saygıyla eğilmek istedim…
Yaralarım Aşktandır
Sen ışıklarınla gelirdin sokağımıza
sen ışıklarınla gelirdin
çocuklar gidince
ve akasya başakları uyuyunca
ve ben aynada yalnız kalınca
sen ışıklarınla gelirdin...
...
sen yanaklarını yaslardın
memelerimin acısına
ve ben
söylemeye başka bir şey bulamadığımda
sen yanaklarını yaslardın
memelerimin acısına
ve dinlerdin
ağlayarak akan kanımı
ve ağlayarak ölen aşkımı
***
Yani ben de diyorum ki ne kanımız aksın ne de aşkımız ölsün. Bir ömür beraberliklerimiz eşit, mutlu insanca olsun, Hacı Bektaşi Veli’nin dediği gibi “Kadıncık ana benim eşim değil eşitim” anlayışının erkek olsun – kadın olsun tüm hayatımıza egemen olması dileğiyle 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz kutlu olsun. Yoldaşça günlerde olsun…