Ayasofya Müzesi, bir çırpıda camiye dönüştürülüverdi ama ekmeğin/ suyun ve etin daha ucuza satılmasına neden olamadı. Ne işsizlik azaldı ne de Avro düştü.
İktidar, kendine yakışanı yaptı. Şov yapmış oldu. Cahilleştirilen ve yoksullaştırılan yığınlar da bunu alkışladı. Çok sayıda kişi toplu namaz kıldı/ sevaba girdi. Keşke koronaya da yakalanmasaydılar… Kendilerini oraya davet eden Cumhurbaşkanı herhalde o inançlı insanların tedavisi için elinden geleni yapar…
Ekonomik krizi çözemeyen iktidar, halkı oyalamak için elinden ne geliyorsa yapıyor.
Son olarak Cumhurbaşkanı, 'müjde' vereceğini söyleyip 83 milyonu heyecanlandırdı. Karadeniz’de 320 milyar metreküplük doğalgaz rezervi bulunduğunu açıkladı.
Yandaş medya ve cahilleştirilmişler/ yoksullaştırılmışlar ordusu bir sevindi bir sevindi ki sormayın…
O ne?
2002’den bu yana yeni doğalgaz yatakları bulunduğunu açıklamayan enerji bakanının olmadığı ortaya çıktı… Aynı müjdenin daha önce sekiz kez verildiği anlaşıldı.
Açıklanmasına açıldı ama öte yandan da petrol mühendisi Necdet Pamir gerçeğin altını çizdi: "Tek bir kuyu üzerinden rezerv açıklanmasının bilimsel bir değeri yok."
Enerji profesörü Volkan Ediger ise "Eğer bir Türk mucizesi yaratılmazsa doğalgazın çıkarılması 6-7 yıllık bir süreç." dedi.
Nerden baksan bir kandırmaca olduğu ortada…
Biraz geriye gidecek olursak…
AKP’nin ilk enerji bakanı Hilmi Güler "Karadeniz’de doğalgaz bulduk." dedi.
Taner Yıldız, "Karadeniz’de doğalgaz bulduk." dedi. Ali Rıza Alaboyun, "Tüm zamanların arama rekorunu kırdık. 3,7 milyar metreküp doğalgaz çıkardık." dedi.
Berat Albayrak enerji bakanıyken, "Attığımız adımlarla doğalgaz daha da ucuzlayacak. Gazlaştırmada dünya rekoru kırdık." dedi.
Fatih Dönmez, "Tekirdağ’da doğalgaz bulduk." dedi.
Recep Tayyip Erdoğan, 31 Mart yerel seçimler öncesinde "Trakya’da doğalgaz keşfettik. Üç milyar metreküp rezerve sahip…" demişti.
Ağzı olan konuşuyor ama bir gerçeği dillendiren yok. 2019 verilerine göre doğalgazda dışa bağımlılığımız yüzde 98,9.
Bilmeyen kalmadı… RTE, demişti ki "Kabataş’ta başörtülü bacıma saldırıp üzerine işediler. Görüntüleri Cuma günü yayınlayacağız."
Üzerinden, 23 Ağustos 2020 tarihi itibariyle 350 Cuma geçti, o görüntüler yayınlanmadı. Yani yalan çıktı o sözler…
"Camiye ayakkabılarıyla girip içki içtiler." Yalanı gibi…
Nedense çok söyleniyor yalan… Yalan söylemek ayıp değil mi sahi?
1 Temmuz 1878'de Kıbrıs'ı İngiltere'ye veren Abdülhamit.
Girit'i 1897’de On İki Ada’yı 1911'de Ege Adaları'nı da 1912’de elinden kaptıran Osmanlı Devleti.
1,5 milyon kilometrekare toprağı kaybeden Abdülhamit…
İktidar çevrelerinde bu gerçeklere karşın Abdülhamit aşkı neyin nesi oluyor?
Kıbrıs'ı İngiltere'ye veren CeHaPe miydi yoksa?
Bir gerçek var ki, iktidar, cahilleştirilmiş yığınların desteğiyle ayakta duruyor.
Halkımızın cahilleştirilmesi için de elden ne gelirse yapılıyor. Korona bile cahilleştirmeye çalışıyor.
Okulda olması gereken çocukların nerede olduklarının kanıtı yok biliyor musunuz? Şu an 800 bin çocuk sistem dışında. Eğitim sisteminin hâli içler acısı. Geleceğimiz kararıyor, devlet de seyrediyor. Temel eğitimde olması beklenen 6-13 yaş aralığında yaklaşık 156 bin çocuk okul dışında ama bu çocukların nerede oldukları ve neden okul dışında kaldıklarının yanıtı yok.
Ortaöğretimde olması beklenen 14-17 yaş grubunda da yaklaşık 590 bin çocuğun okul dışında kaldığı tahmin ediliyor.
14. yüzyılda nüfusunun dörtte birini veba salgınında kaybeden Avrupa'da da böyle mi olmuştu acaba…
Eğitimin 12 yıl zorunlu olması nedeniyle tek bir çocuğun bile okul dışında olmaması gerekmiyor mu?
Bu soruyu tabii ki Dülger Mustafa'yla kasap Cevdet Beye sormuyoruz. Milli Eğitim Bakanına soruyoruz? Hiç mi içiniz acımıyor?
Türkçe, matematik, fen bilgisi yüzü görmeyen o kadar çocuğun cahil bırakılmasından rahatsızlık duymuyor olsa gerek Ziya Bey.
AKP’ye bilmeyen, sormayan, sorgulamayan seçmenler gerek…
Dış düşmanlar karşısında dik duran bir iktidar algısı yaratmak için sormayan/ kolay kandırılan yığınlar gerek çünkü…
Ayasofya’da elinde kılıçla hutbe okuyan kişiyi eleştirmeyecek kitleler gerek…
Elinde kılıçla vaaz veren papazların olmadığını bilmeyen yığınlar gerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Kanal İstanbul Projesine karşı İstanbul’un bazı bölgelerine asılan ve üzerinde 'Ya Kanal Ya İstanbul' yazılı bilgilendirme pankartlarının neden söküldüğünü sormayacak insanlar gerek AKP’ye…
"25 Ağustos 2020’de Malatya’da 28 ölüm vakası varken aynı gün Türkiye genelinde 18 ölüm vakası bildirilmiştir." diyen İYİ PARTİ Milletvekili Aytun Çıray’a 'Bozgunculuk yapma!' diyecek cahilleştirilmişler gerek çünkü…
Geçtiğimiz günlerde güvenlik yetkilileri bir açıklamada bulundu:
"Bugüne kadar yapılan operasyonlarda 83 terörist etkisiz hale getirildi. 359 mayın/ EYP, 267 sığınak ve barınak tespit edildi. Bu sığınak ve mağaralarda 13 adet AT-4 tanksavar füzesi, 2 adet güdümlü füze, 15 adet doçka, 88 AK-47 piyade tüfeği ve 299 el bombası başta olmak üzere çok miktarda silah/ mühimmat ele geçirildi."
Can Ataklı diyor ki; "Dikkat ettiyseniz hiç yakalanan yok."
Çünkü, çatışma yok/ operasyon yok. Havadan bombalama var. Yazısını şöyle sonlandırmış Sayın Ataklı: "Sadece imha ederek sürdürülen bir mücadele büyük bir devlete yakışmıyor."
Bu tümcesi için Ataklı için soruşturma açılırsa şaşmam.
İktidara bu tür sözler etmeyecek yandaş gazeteciler gerek.
Yoksullaştırılmış/ Cahilleştirilmiş Türkiye’de muhalefet önderinin dışında kimse, Cumhurbaşkanının 20 Ocak 2020’de İsmailağa Cemaatini ziyaret etmesinin yanlış olduğunu söylemiyor.
Güya, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçince (2018/ Haziran) Türk ekonomisi uçacaktı. Daha etkin kararlarla daha iyi yönetilecektik.
2 yılda yüzde 60 değer kaybeden Japon Yen’i mi oldu yoksa?
Başka bir konu…
MSB’ye bağlı Askeri Fabrikalar Genel Müdürlüğüne 8 ay önce atanan Veysel Ünverdi, görevinden alındı. Yerine 24 Haziran 2018 seçimlerinde AKP’den milletvekili aday adayı olan İmdat Ersoy getirildi.
Cahilleştirilmiş milyonlar itiraz eder mi böylesi bir atamaya? Nedenini/ niçinini sorar mı hiç?
Öğreniyoruz ki Uluslararası Suistimal İnceleme Uzmanları Birliği’nin araştırmasına göre yılın ilk 5 ayında suiistimalde yüzde 68 artış yaşanmış. Hiç şaşmadım doğrusu…
Ağustosun sonuna doğru Giresun’da bir sel felaketi yaşandı. 17 bina yıkıldı. 361 yapı hasar gördü. 16 ölü verdik. Aynı günlerde gazetenin birinde dere yatağına yapılan 9 katlı binanın fotoğrafını gördük.
AKP’nin Genel Başkan Yardımcısı olan Nurettin Canikli ne dedi biliyor musunuz?
"Yaşadığımız bu afetin yapılaşmayla alakası yok!"
Cahilleştirilmiş yığınlar, "Bakan yalan söylüyor. Bal gibi bu afetin yapılaşmayla ilgisi var." diyebilir mi?
Haziran ayında tonu 650-700 lira olan saman, 940 liraya çıktı. Yılbaşında da 1500 lira olacağı söyleniyor. Hayvancılık yapan kişi mi itiraz edecek buna yoksa bir bilim insanı mı göreceğiz.
Sessiz yığınların sesi olan Televizyoncu Fatih Portakal, tam bu sırada FOX TV. Ana Haber sunuculuğundan istifa etti. "Portakal mı mandalin mi!" diye kendisine esprili öfke kusan Cumhurbaşkanını mı sevindirmek istedi bilemiyoruz. Çok sıkıştırılıyordu.
Dayanamadı anlaşılan… Israrla da kendi isteğiyle istifa ettiğini söylemesi de düşündürücü.
Cumhurbaşkanı şimdi de erkek evlatlarının yaptıkları işi eleştirenlere kızıyor.
"Erkek evlatlarıma da taktılar. Onlarla da çok uğraşıyorlar. Yazıyorlar çiziyorlar. Şu vakıfta var bu vakıfta var diye. Tabii olacaklar ya! Sizden mi izin alacağız? Benim evlatlarım bu ülkenin vatandaşı değil mi? Sosyal faaliyette de bulunacaklar, iş de yapacaklar. Yeter ki devletle iş yapmasınlar. Olay bu kadar."
Oğlunun birinin gemi filosu var. Diğeri de vakıf ve siyaset işleriyle iştigal etmekte… Valilerle, bürokratlarla iç içe…
Daha önce diğer Cumhurbaşkanlarının oğullarından da armatör olan var mıydı diye merak ediyor olmalı gazeteciler. Bunda kızacak bir şey yok ki…
Doğan Cüceloğlu ya da Üstün Dökmen bu konuda rehberlik yapmalı Sayın Başkanımıza.