1 Haziran’dan sonra Gaziantep, Diyarbakır ve bazı Karadeniz illerinde virüs vakalarında artış görüldü.
Bilindiği gibi, 15 şehirde 11 Nisan’dan beri hafta sonlarında sokağa çıkma yasağı uygulanıyordu.
Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, Haziran’da şöyle dedi: "Vaka sayısı 5 günde 200’den 1000’e fırladı."
Toplum Sağlığı Uzmanı Dr. Serdar Savaş da "Vaka sayıları rakamlardan çok fazla. Devlet bilimle ve akılla yönetilmelidir." dedi.
Gebze’de Yavuz Selim Mahallesi 414/ 1 Sokak karantinaya alındı.
Yapılan açıklamaya göre AVM’lerdeki bazı mağazalar da karantinaya alınmış.
****
Yukarıdaki tablo, devlet katında sorumlulukları bulunan kişilerin salgını iyi yönetemediğinin kanıtı gibi geliyor bana.
Baltık ülkelerinin birinde tek bir kişi bile salgınla ilgili önlemlere ters düşmemiş. Tek bir kişiye ceza yazılmamış.
Ya bizde…
Polisin, vatandaşa yazdığı cezalar hükümet için yeni bir gelir kapısı oldu nerdeyse…
Öyle çok ceza kesildi ki vatandaşa, insanın aklı almıyor bunu.
3200 lira ceza az bir rakam mıdır da insanlar hergün bu cezalarla karşı karşıya kalıyor…
Kâğıt toplayıcısı birine kesilen bu cezayı o vatandaş nasıl ödeyecek acaba diye düşünüyorum günlerdir. Kâğıt toplamasa aç, sokağa çıksa 3200!
****
Salgın büyük bir tehlike gösteriyorsa devlet, sokağa çıkmak zorunda kalan kâğıt toplayıcısının sorununu çağdaş ülkeler gibi çözüme kavuşturmak zorunda.
Rusya’nın yaptığı gibi…
2 Haziran tarihi itibariyle, salgının zararlarını gidermek için Rusya 70 milyar dolar harcayacağını açıkladı.
Demek istiyorlar ki, sokağa aş- ekmek için çıkmak zorunda kalan kâğıt toplayıcısının salgın süresince ekmeği/ sütü/ tatlısı benden!
Sokağa çıkılmayınca/ kurallara uyulunca salgının duracağını öngörebiliyor Putin.
Bizde TTB, "Ölüm sayıları şeffaf değil." deyip duruyorken, Cumhurbaşkanı ve sağlık bakanı bundan gocunmuyor görülüyor. Oysa çok ciddi bir saptama bu. Demek istiyorlar ki/ tıpkı Yılmaz Özdil’in yazdığı gibi "Ölüm sayıları gerçeği yansıtmıyor. Bize doğruyu söylemiyorlar."
Düpedüz, salgından hayatını kaybedenlerin sayısı doğru söylenmiyor deniliyor doktorlar tarafından.
Cumhurbaşkanı, her 100 kişiden 58’inin aylık giderinin gelirinden fazla olduğunu biliyor. Kanada / Rusya gibi vatandaşını kucaklamadığı da ortada. Her devlet, halkı için kesenin ağzını açarken kendisinin İBAN numarası vererek bağış kampanyası açtığını Wuhan’daki Çinliler bile öğrendi.
Toplanan 2 katrilyon liranın nerelere harcandığı bile açıklanmıyor örneğin…
Bu yetmiyormuş gibi, bir de milli piyango skandalı yaşandı.
Milli Piyango İdaresi bir çekiliş düzenliyor. Büyük ikramiye 2 adet son model lüks BMW. İki aracın değeri 950 milyon lira…
Biletlerin fiyatının ne olduğu belli değil. Çekiliş için reklam falan da yapılmıyor hiç.
Ne kadar bilet satılmış, ne kadar hasılat elde edilmiş belli değil…
Kazananın/ kazananların kim olduğu henüz belli değil. (Yazdığım an’a kadar)
Bir komiklik yok mu bu olayda?
İktidara ne kesilen cezalar yetiyor ne de 2 katrilyon…
Para dayanmıyor bizimkilere…
Güneş balçıkla sıvanamadığından Allah kahretsin ki her şey de ortaya çıkıveriyor.
Başkanın canının iyice sıkıldığı bir anda…
Hafta sonuna doğru dedi ki, "15 ilimizi kapsayan hafta sonu sokağa çıkma sınırlaması uygulamasını iptal etme kararı aldım."
"Alın size özgürlük!" dercesine…
Cumhurbaşkanı biliyor ki işyerleri kan ağlıyor.
Biliyor ki işini kaybeden milyonlar var…
Biliyor ki kahveci/ berber, manav, kasap, market sahibi, giysi ve kundura satıcısı, dondurmacı, pastacı vb. esnaf biliyor ki krizde…
Yasağa karşın esnaf dükkânını açabilir. Bunun için her şeyi göze alabilir.
Biliyor ki gençler de yaşlılar da çok sıkıldı eve hapsolmaktan…
Bunun farkında…
Sonuçta, engel olmakta zorlanabileceği fiili durumlar yaşanabilir.
Bekçilerle/ polislerle de üstesinden gelemeyebilir.
Bunun değerlendirmesini yapabilecek olan bilim kurulu/ içişleri bakanlığı/ ve sağlık bakanlığı varken Cumhurbaşkanı çıkıp diyor ki "……kararı aldıM."
Bu kararı alması gereken sadece bir kişi midir de Cumhurbaşkanı 'aldım' diyebiliyor.
Türkiye, orta Afrika ülkesi mi?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kabile devleti mi?
Belli ki üniversite mezunu onca danışman, bir fakülte mezunu olmayan Cumhurbaşkanına yeterli danışmanlık veremiyor. Belli ki danışmanlar da yetersiz.
Sağlık Bakanının tıp diploması belli ki salgın konusunda inisiyatif sahibi olabilmesi konusunda yetmiyor ona.
Kararı alan sadece Cumhurbaşkanı!
Halkın sağlığından ziyade AVM’ciler/ esnaflar, işyeri sahipleri mi yoksa öncelikli olan diye düşünüyor insan…
Şimdi nişan, düğün ve tatil zamanı… Biliyor ki, 120 milyar lira büyüklüğündeki 1,5 milyon kişinin geçim kaynağı olan düğün/ nişan sektörünün iş yapması gerek…
Ve daha da önemlisi… Cumhurbaşkanı, AKP oylarının yüzde 30’lara düştüğünü biliyor.
Milletvekillerinin 29 bin soru sorduğunu, bunun 12 bininin yanıtsız kaldığını bilmiş olması değil de partisinin oylarının düşmüş olması daha çok ilgilendiriyor onu.
İzmir’deki Cav Bella provokasyonuyla ilgili söylediği sözlerin gerçeği yansıtmaması, Yüreğir’deki CHP Gençlik Kolu Başkanının salıverilmesi gibi canını sıkan gelişmelerin de yaşanması, üstelik içişleri bakanının bile İzmir’deki olay için ‘provokasyon’ demesi Cumhurbaşkanını iyice bunaltmış olmalı.
Ve… sonunda özgürlüğümüzü verdi bize. Hafta sonu parklar/ bahçeler/ sahiller/ plajlar/ caddeler, sokaklar doldu taştı.
****
Asıl diyeceklerim burada zaten…
Biz, dört kafadar gene Bostanlı’da sahildeydik.
İran’la ilgili/ Fars kültürüyle ilgili konuştuk durduk. Tıbbiyeli Hikmet’i andık. Suriyeli mültecileri konuştuk. İnci Aral’ın ve Ayla Kutlu’nun kitaplarına değindik. Ayla Kutlu’yla Fahir Işıksız arkadaşlığını konuştuk. Fahir Bey’in Afyon Vali Yardımcısıyken yaşadığı o ibretlik olayı dinledik ağzından.
Bir ara Wilhelm Reich’ın Dinle Küçük Adam’ı oldu konumuz.
Savaş yıllarında cepheden kaçan bizim insanımızın öykülerine değindik biraz… İçimizi burksa da…
Franko’nun 3 F’si var ya…
Şahin Beyin de bir başka üçlüsü olan SFD’nin yaşamımıza nasıl etki yaptığını anlatması…
Kendisiyle futbola olan bakışımızın paralelliği ve bundan duyduğumuz mutluluk…
Şahin Beyi çok sevdim doğrusu.
Hasan Zeki kardeşimizin yazılarını topladığı kitapçığın mahiyeti…
Özdemir İnce’nin o günkü köşe yazısı…
Ve… daha başka konular.
****
Yaz mevsiminin artık kendisini göstermeye başladığı bir gündü.
Sarı sıcak değilse de sıcak bir hazirandı.
Keyfimizi kaçırmayan, cıvıl cıvıl bir haziran…
Çay içmek için oturduğumuz kafede keyfimize diyecek yoktu.
Biz çay içer söyleşirken arkeoloji mezunu/ İlyada’yı büyük bir zevkle okumuş olan bayan da biraz ötemizde tripod ayaklı resim şövalesinde çalışır gibi Hera’yı çiziyordu.
Büyük bir ciddiyetle…
Öte yandan çimenlerin üstünde/ banklarda birbirlerine aşk nağmeleri okur gibi görüntü veren kızlar- erkekler…
Sahil boyu yürürken tanık olduğumuz öpüşen/ koklaşan çiftler…
Yorgunlukları her halinden belli olan amcalar/ teyzeler…
Ve ilk kez denizi görüyormuşçasına oturduğu taşın üstünden Egenin serin/ laik sularına dalgın dalgın bakan yalnız kadınlar ve yalnız erkekler…
Hararetle konuşanlar…
Başını öne eğmiş, sessizliği oynayanlar…
Kısacık şortlu Karşıyaka kızlarına kaçamak bakışlar…
Çimenlerin üstünde kucağına aldığı sevgilisine Cemal Süreye şiiri fısıldayanlar…
Cemal Süreya değilse de Özdemir Asaf’tan mırıldananlar…
Ya da benim öyle sandığım…
O ne?
Daha da ileri gidenler var.
Ve onlara güya çaktırmadan bön bön bakan ben…
Allah’tan ki merada ineğini otlatan çiftçiden daha şanslıyım. Çaktırmadan baktığım için vergi tahakkuk ettiği yok.
Gelelim zurnanın zırt dediği yere…
Covid-19 Salgını yok mu Türkiye’de?
İzmir’de bu salgın yaşanmıyor mu?
Maskesiz dolaşmak yasak değil mi İzmir’de?
Karşıyakalılar mı Zaloğlu Rüstem, yoksa salgının Karşıyakalılara mı etkisi yok?
Ne o iç içe, yan yana maskesiz oturmalar…
Ne o bira keyfiyle kendinden geçmiş gibi gevşeyen içli dışlı gençler?
Sorasım geliyor Türkiye’nin Batı’ya açılan yüzü İzmir’in güzel insanlarına…
“Salgın devam ediyorken sokağa çıkma yasağının neden/ hangi gerekçeyle kaldırıldığını sorsana kendine?”
Düşünsene bunu!
****
Önümüzdeki günlerde salgın nedeniyle İzmir’deki vaka sayılarında çok artış olacağını söylersem kâhin mi sayılacağım ben?
Azıcık aklı olan bunu bilir.
Peki…
Agnotoloji (Cehalet Bilimi) konusunda bize birisi toplum olarak staj mı yaptırıyor yoksa?
Vaka sayısı artarsa bunun sorumlusu 18 yıldır cahilleştirilen/ yoksullaştırılan yurdum insanı mı olacak?
7 Haziran’da gökyüzü pırıl pırıldı. Yüzü gülüyordu herkesin.
Keyfimize diyecek yoktu.
Kara kalemle Hera’yı çizen sarışın arkeoloğun da…
Ya 15 gün sonra?