Dünyada en başarılı lise eğitimi verilen ülkelerin Singapur, Japonya, Estonya, Çin ve Finlandiya olduğunu öğrenince gözümün önüne gelen ajandamdaki bir karşılaştırmayı anımsadım. Şöyleydi o karşılaştırma: "Türkiye’de 493 bin 500 kişi kütüphane üyesi. Bu sayı, İran’da ise 7 milyon."
Nüfusumuz hemen hemen aynı. İki ülke de İslam ülkesi. Biz laik cumhuriyet onlar şeriatla yönetiliyor. Şeriatla yönetilen İran’daki kitap okuyanların sayısı, demokrasiyle yönetilen Türkiye’ye göre çok daha fazla! Garibime gitmişti doğrusu… Aldı beni bir düşünce ve başladım dosyaları kurcalamaya…
2020/ Ağustos ayı verilerine göre Türkiye’de 54 bini resmi, 13 bini özel 67 bin okul bulunuyor. Bu okullarda 19 milyon öğrenci/ 1 milyon 100 bin öğretmenle eğitim görüyor. 131’i devlet, 78’i vakıf olmak üzere 209 üniversitede 7 milyon öğrenci yükseköğrenim görüyor.
31 Ağustos 2020 tarihli gazetelere göre Türkiye, 33 OECD ülkesi içinde öğretmenlerine en çok maaş veren ülkeler sıralamasında 27. sırada.
Milli Eğitim Bakanı ise, "Eğitimde asıl yük, öğretmenlerin maaşıyla ilgili. Maaşlardan yatırıma fırsat kalmıyor." diyor.
Eğitimde tarikat ve medrese gerçeği raporuna göre; Türkiye’de 2,6 milyon kişinin 30 tarikat, onların 400 kolu, 800 gayri resmi medresesi ve 445 gayri resmi tekke ile doğrudan bağı var. 1 milyon çocuk, tarikatların elinde.
Okulların öğretmen eksiği 144 bin.
6 Eylül 2020 tarihine göre, 2018-2019 döneminde 13 bin 679 olan özel okul sayısı 13 bin 870 oldu.
2018-2019 döneminde 3 bin 394 olan imam hatip ortaokulu sayısı, 2019-2020’de 3 bin 437 oldu. İmam Hatip Lisesi ise 1624 idi, 1651 oldu.
Öğretmenler, "Yan gelip yatıyorlar." diye sistem tarafından günah keçisi ilan edilmiş durumda.
Türkiye, 34 Mbps internet hızıyla Avrupa’nın en yavaş interneti olan ülkesi. Romanya’nın 152, Macaristan’ın 129, İsveç’in 137, Almanya’nın 98 Mbps erişimi bizi 5’e 6’ya katlıyor.
Sistem mi?
"Böyle eğitim sistemi olmaz." diye 18 yıldır her Bakan tarafından değiştirildi.
Müfredatın bizde olduğu gibi sık sık değiştiği hiçbir ülke yok dünyada.
Koronavirüs vakalarının en çok görüldüğü illerin başında gelen Şanlıurfa’da 111 özel eğitim kurumundan 19’u 2019 yılında battı. 12’si devredildi. 3’ü de nakledildi. 2020’de açılan 21 özel okuldan 14’ü kapandı. 17’si satıldı. 7’si nakledildi. Yani başka okulla birleştirildi.
İl genelinde 1046 öğretmen açığı bulunuyor. LGS başarısı yüzde 4,5’a indi. Harran’da 100 öğrenciden 58’4’ü liseye gitmedi. Viranşehir’de ise lisede kayıtlı 100 öğrenciden 34’ü hiç okula gitmemiş.
MEB raporuna göre Şanlıurfa’da zorunlu eğitim çağında olan 86 bin 121 öğrenci okulu terk etmiş.
Maddi yetersizlik, evlilik, kızları okutmama, mevsimlik işçilik gibi nedenlerle…
Güneydoğu Anadolu’da kayıtlı 1 milyon öğrencinin okula gitmediği ortaya çıktı.
23 Eylül 2020 tarihli gazete tirajları şöyle:
Sözcü 201 bin. Hürriyet 197 bin. Sabah 196 bin. Milliyet 123 bin. Cumhuriyet 24 bin.
***
Diyanet İşleri Başkanlığının 88 bin camisi, 30 bin kuran kursu bulunuyor.
Yaklaşık olarak her gün ülkemizde 2 cami yapılmakta. Yurtdışında da 2 bin din görevlisi çalışıyor. Diyanet’in kadrosu 150 bin. Bütçesinin yüzde 96’5’i personel maaşlarına gidiyormuş.
Binlerce diyanet personelinin ne iş yaptığından ziyade, önemli olan iktidar yakınlarının beslenmesi zira… Yabancı dil bilmeyen diyanet görevlisinin yurtdışına gönderildiği haberlerini çok okuduk gazetelerde.
63 bin kişilik Çamlıca Camisi için milyonlar harcandı. Sormanın zamanı geldi: "Günde kaç kişi namaz kılıyor orada?"
***
AKP’nin iktidara geldiği 2002’den bu yana 20 binden fazla köy okulunun kapatıldığını yazmış Muammer Toprakçı. O öğrenciler taşımalı eğitimle merkez okullarına taşınıyor. O taşıma için 2018’de 2,5 milyar lira harcanmış. Burnunun dibindeki okula gönderilmeyip de köyünden uzaktaki merkez okullarına taşınan öğrencilerin saatlerce süren yolculukları/ yorgunlukları ve olası trafik kazaları hiç mi hesaba katılmaz yetkililerce? Bu ne aymazlık, bu ne vicdansızlıktır?
Terör bahanesiyle kapatılan köy okullarından öğretmenler çekilince köyler sadece imamlara kaldı. Victor Hugo’nun bu konuyla ilgili sözleri pankart haline getirilip köylerin girişine asılmalı bence.
İktidara biat eden, sormayan/ sorgulamayan yığınlar gerek. Bu da okulların etkisinin azaltılmasından ve imam okullarının çoğalmasından geçiyor.
16 Eylül 2020 verilerine göre tıp fakültesi sayısı 111. 80’i devlet, 31’i vakıf üniversitelerine bağlı… Bu konuda dünya beşincisiyiz. En fazla tıp fakültesi Hindistan’da bulunuyor.
2011 verilerine göre ABD’de 147, İngiltere’de 32, Almanya’da 36 tıp fakültesi varken o yıl Türkiye’de bu sayı 74. Çok açıldığı için Türk Tıbbı şimdi İngiltere’den/ Almanya’dan iyi mi yani…
Her tıp fakültesinde derslere profesörlerin girdiğini mi düşünüyorsunuz yoksa?
2019 yılı itibariyle Türkiye’de 87 devlet ve 45’i vakıf üniversitelerine bağlı olmak üzere 132 hukuk fakültemiz var. Bu kadar çok hukuk fakültesine karşın yolsuzluğu/ hırsızlığı görülmeyen belediye başkanlarının görevlerinden alınması gibi bir hukuksuzluk ne oluyor?
Komediye bakın siz… İçişleri Bakanlığı 81 valiliğe koronavirüs önlemleri konulu bir ek genelge gönderiyor. Sivil Toplum Kuruluşları ve meslek kuruluşlarının etkinliklerini 2 Ekim 2020- 1 Aralık 2020 tarihleri arasında erteliyor.
İnce bir kurnazlık daha sergileniyor. Cumhurbaşkanı, Ayasofya’da binlerce kişiyle açılış yapıyor, yasak yok. Giresun’da miting yapıyor yasak yok. Önümüzde 29 Ekim ve 10 Kasım var ya… Kurnazlık dediğim de o! Atatürk, cumhuriyet ve ulusal bayramlar söz konusu olduğunda gelsin yasaklar ve önlemler…
İktidarın eğitim sistemini yazboz tahtasına çevirmesi bundan! Köyleri öğretmensiz bırakması bundan! Mezun olan öğretmenleri atamaması bundan!
Avustralya’da yaşayan Muammer TOPRAKÇI, İzmir’de TÖB-DER Başkanlığı yapmıştı. Diyor ki; "Avustralya’da cemaatsiz kalan birçok kilise satılıyor. Kiliseler yakıt, sigorta ve bakım masraflarını karşılayamaz hale gelince satılmak zorunda kalıyor. Son 18 ayda Avustralya’da 300’den fazla kilise satıldı ve bu sayı hızla artıyor. Satılan kiliseler ev, işyeri, apartman, oyun alanı, eğitim kurumu hatta bar olarak kullanılıyor. Çünkü Avustralya’da Türkiye’de olduğu gibi bütçesi 8 bakanlığın toplam bütçesinden fazla olan bir Diyanet İşleri Başkanlığı yok!
Kiliselerin böyle bir kuruma sırtlarını dayama lüksleri yok. Kendi göbeklerini kendileri kesmek zorundalar."
İran’da, Portekiz’de, Kanada’da burnunun dibinde okul varken okulu kapatıp öğrencileri uzaklardaki merkez okullarına taşıyan bir sistem yok. Öğretmensiz köy yok.
Eğitimin niteliğini sorgulamak gerek. Küçücük çocukları döven hocaları, yurtlarda tecavüze uğrayan çocukların psikolojisini düşünmek gerek.
Konuşmasının arasına yabancı sözcükleri sokuşturan yurdum insanını, cüzdanına Türk lirası yerine Euro koyan kişiyi, ataması yapılmayan binlerce öğretmeni, intihar eden insanları düşünmek gerek.
Dünyanın dört bir köşesinde de her şey bizdeki gibi mi diye merak edip öğrenmek gerek.
Muammer öğretmenin yaşadığı Sydney’deki öğretmenin maaşını/ sosyal haklarını merak edip öğrenmek gerek.
Dünyanın en nitelikli eğitim sistemine sahip ülkesinin Avustralya olduğunu bilmem biliyor muydunuz?
Avustralya üniversiteleri 15 Nobel Ödülü kazandı. Üniversitelerinde 680 bin uluslararası öğrenci okumakta.
Dünyadaki yaşanası 30 kentin 5’ine sahip. Her ilçenin büyük bir kütüphanesi var. Üniversitelerin halka açık kütüphaneleri bulunuyor.
2008 yılı olsa gerek… Kopenhag’tan İstanbul’a dönüyordum. Solumda oturan kişi Kopenhaglı bir rahipti. Yanında da eşi vardı. Hostes servis yaparken ne içeceğimizi sormuştu. Her üçümüz de Kavaklıdere şarabı istemiştik. Dereden tepeden söz ettikten sonra kucağındaki kitabı merak edip sordum. Uçağın kalktığı dakikadan bu yana onu okuyordu çünkü.
Çok şaşırmış ve mutlu olmuştum. Orhan Pamuk’un 'Masumiyet Müzesi'ydi elindeki kitap.
Kopenhaglı rahip, şarap ve Orhan Pamuk’un romanı…
Belçika’da/ Charleroi’da açtığımız Rasime Şeyhoğlu Kütüphanesi’nin karşısında bir kilise vardı. Merak edip ziyaret etmek istedim. Arkadaşlar götürüp beni Kongo asıllı papazla tanıştırdılar. Onunla yaptığım röportajı hatta Yeni Asır’da yayımlamıştık o günlerde… Papaz, felsefe mezunuydu, sosyolojide de yüksek lisansını tamamlamıştı. Yayımlanmış iki de kitabı vardı. Çevredeki beş kilisenin sorumlusuymuş. Kömür gibi kapkara bir adamdı.
Bizde mi?
Bırakın felsefe okuyan imamı, felsefeyi bile okutmak istemiyor bizimkiler…
Düşünürüz diye… Sorarız diye… Eleştiririz diye…
Bugün 5 Ekim…
Sevgili meslektaşlarımın Dünya Öğretmenler Gününü kutluyorum.
Dünyanın öte ucundaki Ramazan Karakale’nin/ Muammer Toprakçı’nın, Tahran’daki Maryam Paaze’nin, Kanada’daki Seyhun Erdem’in, Porto’daki Efecan Serin’in, Moğolistan’daki Dhatka Catka’nın, Brüksel’deki Hıdır kardeşimin, Londra’daki Meysam Bademchi’nin, Yeni Zelanda’daki Ardern Boetk’in, Stockholm’deki Helin Ak’ın…
Tanıdığım/ tanımadığım bilimin ışığını taşıyan dünyanın bütün öğretmenlerine sevgilerimi iletiyorum. Kucak dolusu selamlarımla…
maryam 4 Yıl Önce
good luck
FİKRET GÜR 4 Yıl Önce
BİR SOLUKTA OKUDUM. SANA YAKIŞIR BİR YAKLAŞIM. BU TÜR YAZILARINI KAÇIRMAMAK GEREK. VAROL. (HADİ KALEYE GEÇ DE MAHALLE MAÇIMIZI BAŞLATALIM ARTIK) !!!