Bugün 29 Mayıs…
29 Mayıs 1453’ten bu yana yüzlerce yıl geçmiş. Fatih Sultan Mehmet’in büyüklüğü anlatılıyor gazete ve televizyonlarda. 567 yıl sonra bile daha dün gibi anlatılıyor İstanbul’un fethi…
Çünkü, insanlık tarihinde çığır açan bir gün 29 Mayıs 1453.
Karaların ve denizlerin hakimi olan Sultan Mehmet, Avni mahlasıyla şiirler yazan, sanatçılara kol kanat geren, matematiğe/ astronomiye/ coğrafyaya/ felsefeye/ resime- güzel sanatlara ve özellikle de lisan konusuna çok ilgi duyan bir Osmanlı Padişahıydı.
Arapça, Farsça, Latince, İtalyanca, Rumca, Sırpçayı bilen, 19 yaşındayken 6 lisanı konuşan bir entelektüeldi.
Kibirlenip böbürlendiği de söylenmiyor hiç…
****
Karşıyaka’da benim bildiğim çok aktar var. Ama ben sadece birinden alıyorum. O da zaten hiç sokak sokak reklamını yapmıyor hiç. Gerek duymuyor. Reklamını müşterileri yapıyor çünkü.
Liseli yıllarımızda gittiğimiz genelevde hiçbir kadının evinin kapısı önüne çıkıp 'sizi en iyi ben memnun ederim' dediği yoktu. Onun ne marifetleri olduğunu bilmeyen yoktu çünkü.
Çıktı almak istediğimde, fotokopi/ baskı işlerim olduğunda sadece bir kişiye gidiyorum. O da dükkânın önüne 'en iyi hizmet bende/ ucuzluk bende' yazmıyor hiç. Gerek duymuyor buna… Her daim miting alanı gibi…
Çok diş doktoru var ama ben sadece Avni Aydemir’e gidiyorum.
Balığı hep aynı yerden alıyorum. Çünkü çok memnunum. O da "Balığım taze" diye bağırıp çağırmıyor zaten.
Yaşar Kemal’in "Bu memlekette en güzel romanı ben yazıyorum." dediğini duyan oldu mu hiç?
Tarık Akan’ın "Türkiye’nin en yakışıklısı benim.", Yılmaz Güney’in "En iyi sinemacı benim." dediğini duyan oldu mu?
Birinin, "en kral benim!" türünden konuşması çirkindir. Güven vermez insana bu tür sözler.
Çalışkan öğrenci, "Okulun en çalışkanı benim." demeye gereksinim duyar mı?
Ayvalık’taki Rum evlerinin güzelliğinin reklama – tanıtıma gereksinmesi yok. Gören, reklamını yapıyor yeterince…
****
Aradan yıllar geçmiş. Fatih Sultan Mehmet’in büyüklüğü hâlâ dillerde.
Resim sanatına kör bakışın olduğu o yıllarda, Centili Bellini’ye portresini yaptırması ilginç değil mi?
O günlerin tutuculuğuna bir itiraz adeta…… Bu yanıyla Fatih’i çok önemseyenlerin yanındayım. Sultan Mehmet Han'ın İstanbul'un fethinden sonra çıkardığı 'Kanunname-i Âli Osman' ise bir başka…
Devletin işleyişini düzenleyen bu kanunnamedeki en meşhur madde neydi derseniz…
"VE HER KİMESNEYE EVLADIMDAN SALTANAT MÜYESSER OLA, KARINDAŞLARINI NİZAM-I ÂLEM İÇİN KATLETMEK MÜNASİPTİR. EKSER ULEMA TECVİZ ETMİŞTİR. ANINLA AMEL OLALAR."
Yani…
Kardeş katli vacip denilmiştir Fatih Kanunnamesiyle.
Kardeş katli vacip diyerek devletin devamının sağlayacağı ve taht kavgalarının azalacağı düşünülmüş o günlerde.
Yavuz Sultan Selim’in önce babasını sonra 8 kardeşini / onların eşlerini ve çocuklarını öldürtmesi… ve buna benzer diğer çok sayıda boğazlama/ katletme hep Fatih Kanunnamesi ürünü…
Bellini’ye portresini yaptıran, şiirler yazan ince ruhlu Sultan Mehmet…
Yeni bir çağın kapısını açan Sultan Mehmet…
Entelektüel Sultan Mehmet…
****
Siz, alkışlamasanız da Fatih, büyük bir padişah…
"En büyük benim!" dediğini de duyan/ bilen yok.
****
Demem şu ki; birinin akşam sabah kendini/ takım arkadaşlarını 'büyük' diye tanıtması, allayıp pullaması, mikrofonlara/ kameralara tutku derecesindeki bağımlılığı/ reklamseverliği çok itici.
Beş duyu organımızla biz kimin büyük, kimin komik, kimin megaloman olduğunu anlayabiliyoruz.
Fatih Sultan Mehmet Hanı anladığımız gibi…