31 Ağustos’ta CHP Bergama İlçe Örgütü’nde 49. Kütüphanemizi büyük bir coşkuyla açtıktan sonra ikinci adresim Ayvalık’ta yeşille mavinin ebedi ve ezeli aşkına tanıklıkla geçiyor günlerim.
Deniz, kum, güneş, arkadaşlar, minik turlar…
Bu arada Ayvalık Belediyesi’nin 32. Kitabım 'Dereden Tepeden' için yaptıkları benim için doğum günü kutlamasıydı adeta. Şeytanın Kahvesi’ndeki imza ve söyleşi için gösterdikleri çaba ve katılımları, beni öyle mutlu etti ki sormayın…
Belediyenin jesti sadece bununla kalmadı. Serkan Kibar ve köylerden sorumlu Mahmut Kaya ile 2015 yılında Bağyüzü ve Beşiktepe’de açtığımız Orhan Kemal ve Sabahattin Ali Kütüphaneleri için her iki köye gidip ilgililerle görüşmemiz, benim için kayda değer bir başka konuydu.
Bu arada Çakmak, Tıfıllar, Bulutçeşme ve Hacıveliler köylerini de ziyaret etmiş olduk bahaneyle.
Akçapınar’a da bir kütüphane açabilir miyiz acabayı konuştuk kendi aramızda.
Deli rüzgârlar o gün bizim için dinmiş görünüyordu. Dağlar, incirin bereketiyle daha bir güzelleşmişti sanki… Yer gök incirdi.
Çakmak’taki rengârenk evlerin hikâyesini daha önce de duymuştum. Bir kez daha dinledim Mahmut’tan. "Yeni evlenen arkadaşın evi baştan sona yenileniyor ve boyanıyor hocam!" Hangi evin boyası yeniyse bilin ki o evde yeni evliler yaşıyor. Ne güzel bir gelenek…
Ayvalık’ın toplam 16 köyü var. Her köyüne de gitmişliğim… Önceki dönemde 68’li bir meclis üyesi ile karış karış dolaşmıştık zeytin kokan köyleri.
Evet… Bu köyler zeytin ve bamya kokuyor. Tabii ki bir de incir…
Kuşadası’nın Şirincesi gibi ballı ve yağlı topraklardayız.
16 köy dedim ya…
Buradan Sayın Başkanımız Mesut Ergin’e seslenmek istiyorum:
"El ele verelim her kütüphanesiz köye birer kütüphane açalım. Adları da Yaşar Kemal, Cemal Süreya, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cahit Arf, Fazıl Say, Fakir Baykurt, Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Sait Faik, Behçet Necatigil, Nermi Uygur olsun örneğin…
Çakmak’takinin adı da illa Behçet Necatigil olsun."
Ayvalık köylerinde bilim- sanat- edebiyat adına isim yapmış sanatçılarımızın adlarını yaşatalım ve Türkiye’ye örnek olalım.
Gazeteler-televizyonlar ve radyolar 'Her köyünde kütüphane olan tek ilçe: Ayvalık!' diye haberler yapsın. Fena mı?
Haydi gelin, böyle bir seferberlik başlatalım.
Cihan Şişman, Kerim Erhan, Medya Ayvalık, Eğitim sendikaları, Şeytanın Kahvesi, Feyza Hepçilingirler, ÇYDD, ADD, Hasan Zeki Sungur, eminim bizleri bu konuda yalnız bırakmayacaktır.
Tabii ki biz de Rasime-Recai Şeyhoğlu Kütüphaneler Zinciri olarak bu imecede aktif rol üstleneceğiz. Mavi/ Yeşil Cennette cennetlik bir kültür projesi olacak da biz işin dışında kalacağız ha… Bu hiç de zor değil!
Benim sevgili okurum Arzem de bu konuda bizi asla yalnız bırakmayacaktır. Bundan eminim.
Arzem mi kim?
Her şeyden önce sadık bir okurum… Düşünün bir kez, Tokyo’ya uçmak üzere… İlla benim o günlerde çıkan bir kitabımı da okumak istiyor. Benim vermem mümkün değil… Yayınevini arıyor ve kitabı teslim alıp öyle yola çıkıyor. Kitabım, Japonya ile onun sayesinde de tanışmış oldu anlayacağınız…
Beni öyle mutlu etmişti ki sormayın.
Ayvalık Sanat Fabrikası’nda RRŞKZ Fotoğraf Sergisi açacağız. Annesiyle birlikte elimden tutan o. Sevgili Bülent Çevik, o ve annesi… Ne de güzel düzenlemiştik sergiyi…
Uzun süre görüşmedik diyelim. Bir telefon, "Hocam Açelya’da görüşelim."
Çaylar ondan. Kahveler ondan… Ve seriyor ortalığa yurtdışından getirdiği magnetleri, çikolataları…
Heyecanla anlatıyor da anlatıyor… Annesinin telefonuna bile yanıt vermiyor doğru dürüst. "Şimdi hocamlayım. Zamanımı alma benim."
Heyecanına, samimiyetine gem vuramayan benim sevgili arkadaşım!
Büyümüş de küçülmüş Deniz’in sevgili annesi, arkadaşım Antikacı Cafer’in kızı, uzaklardan bana Lenin magneti gönderen Orhan’ın biricik eşi…
Ayvalık’taki sevgili dostum…
Gel şu deli rüzgarların dağlarına çıkalım, Eskici Ahmet’i ziyaret edelim dediğimde ertesi gün oğlu ve yakını Mehmet ile beni evimden alıp Mutlu, Türközü ve Yeniköy’e götüren/ gezdiren yoldaşım…
Minsk’ten, Aşkabat’tan, Tokyo’dan, İran’ın Kish Adası’ndan bana selam gönderen gezgin kızım…
Evet, kızım dedim. Ayvalık’ta kızım diyebileceğim tek kadın!
İçimden geçeni okuyan kızım!
Canımın çok nescafe istediği bir gün elinde bir kavanoz nescafe ve çikolata ile kapımı çalan güzel Ayvalıklı’m!
O ne? Yanında da yakışıklı mı yakışıklı/ akıllı mı akıllı Deniz ve Mardinli Mehmet…
Nasıl da mutlu olmuştum o gün…
Daha başka…
Annesinden doğduğu günkü masumiyeti/ temizliği ve çocuksuluğunu 50’li yaşlarında hâlâ sürdüren vücut geliştirmeci Mustafa Önen…
Hergün, sabahın dörtbuçuğunda evden çıkıp salonunda sporuna başlayan, salonunun önündeki kedi ve köpekleri onlarla konuşarak besleyen, evine döndüğünde ise gene sokağın köpekleri ve kedileri tarafından karşılanan sevgili komşum benim!
Canını sıkan kişilere olan öfkesini sosyal medyada paylaşarak dostlarına duyarlılık aşısı yapan değerli kardeşim benim. Yıllardır sokağımızın köpeklerine ve kedilerine oğlu gibi/ kızı gibi bakan, gözleri görmeyen/ kulağı işitmeyen minicik yaşlı köpeğini gece gündüz gezdiren Ferdinand komşum…
Bilgisayarımın doktoru Can Bey, kış gecelerinde kahvesinde yazılarımı yazdığım güleryüzlü Halil Bey ve bayan personeli ve sevgili Camcı Mehmet ile marangoz/ mobilyacı Mustafa…
Ayvalık, onlarsız yaşanmıyor.
Ya Mariam?
Bilir misiniz onu? Ayvalık’ın Tiflisli gelin kızını… Yüzünden tebessümü eksik olmayan bu Gürcü kızını illa görmeliyim arada bir. Çay içerken saatin nasıl geçtiğini anlayamıyorum onun yanında.
Kırlent, örtü, el oyası, seramik, porselen almak isteyen olunca onun işyerini tarif ediyorum dostlarıma. Antikacılar Çarşısı’nın yıllanmış esnafıdır o.
Benim mangal yürekli arkadaşım!
Uzun uzun muhabbet etmek istersem iki kapı çalıyorum. Arif Buz/ Suat Kaçak…
"Atların değil beygirlerin ressamı" dediğim Ayvalıklı Ressam Arif Buz, uğrak adreslerimden… Bu toprağın biricik 'yerli' ressamı. İşyerinin hemen üstü hem atölyesi hem de sanat dostlarının buluşma bürosu. Burada içilenler, insanı ressamcı (!) yapıyor doğrusu.
Ayvalık’ta anneme kucak açmış, onu hep yaşanır kılan, sabahtan akşama kadar annemle iç içe bir ömür süren bir başka dost da Suat Kaçak…
Ayvalık’ın en meşhur portrelerinden…
İnternete girin, 'Şeytanın Kahvesi' deyin, anlarsınız ne demek istediğimi…
Palabahçe’nin en birinci(!) meşhur Ayvalıklısıdır o!
Bir araya geldiğinizde ona bir Midilli hikayesi anlattırmayı da unutmayın bence.
Canım şiir mi dinlemek istiyor? Canlı renklerle mi buluşmak istiyor? Kitapları mı konuşmak istiyor?
Macaron’da alıyorum soluğu. Bedri Karayağmurlar’ın atölyesinde…
Yeni haberler, gelişmeler, olaylar, dedikodular mı?
Doğruca eski garaja… Medya Ayvalık’a… Sevgili Suat Salgın’a…
Ayvalık’ın 'Number One' gazetecisi… Koşuşturan, cevval gazeteci…
Ayvalıklı, yayımlanan kitaplarımı onunla öğreniyor. İyi ki varsın Suatçığım!
Çok mu özledim…
Doğruca İskele’ye… Burhaniye’nin İskele’sine… Yoldaşım Öner’e… Kardelen’in Öner Yağcı’sına… Biricik arkadaşıma… Öner, dostluğun/ arkadaşlığın adresidir.
Cumhuriyet, zenginleşti onun kalemiyle… Keşke günün birinde 'Kim Milyoner Olmak İster'e katılsa da herkes öğrense onu.
Barbaros Caddesi’ndeki 'Barboros' yazısının düzeltilmesi konusunda belediyeyi uyarmış, bu konuda Yeni Asır’da yazmış ve yanlışın düzeltilmesi konusunda bir görev(!) üstlenmiştim üç beş yıl önce. Her bir tabela düzeltilmediyse de çoğu yanlış yazımlardan kurtulmuştuk o günlerde. Ahmet yerine Amet yazılır mı hiç? Barbaros da Barbaros olarak yazılmalıydı.
İşte Barbaros’un adı verilen bu cadde, Ayvalık’ın illa görülmesi gereken caddelerinden biri. Çok sayıda sanat atölyesi bulunuyor bu cadde üzerinde. İstanbul’un İstiklal Caddesi, İzmir’in Kıbrıs Şehitleri Caddesi gibi…
Bu caddede dolaşmanın tadını bana ne çipura veriyor ne de bir kadeh rakı…
Ayvalık Sanat Fabrikası, Ali Akdamar’ın Atölyesi, Meşhur Cavlı Kahve, butik oteller/ pansiyonlar, Oğuz Atay’ın evi, takıcılar ve Bit Pazarı… Ve daha sayamadıklarım…
Ayvalık’ın antikacıları bence ne İstanbul’da ne İzmir/ Kızlarağası Hanı’nda ne de Bursa Soğanlı Pazarında var… Ayvalık, antikanın başkenti! Almayacaksanız bile gezinin Bit Pazarı’nda ve Antikacılar Çarşısı’nda…
Ahşap kasa radyolar, lüksler, gaz lambaları, ahşap sehpalar ve her yerde göremeyeceğiniz objelerin hepsi Ayvalık’ta.
Yaratı ustası Eskici Ahmet, eskiden PTT’nin karşısındaydı. Şimdi Türközü köyü’nde… Verin ona bir telefon, size iki saat sonra onu gece lambası yapıversin.
Hindistan’a gittiniz mi hiç?
Gitmediyseniz o kadar da önemli değil… Çandarlıoğulları soyundan Takıcı Levent Bey’e uğrayın, tanışın, konuşun. Size uzun uzun anlatsın o devasa ülkeyi. O kadar çok şey öğreneceksiniz ki… Siz de bunun karşılığında artık bir takı alırsınız ondan.
Bir başka yaratıcı da Küçükköy’deki Arelos Sanat Evi’nin sahibi Abdullah İnaler. Plaklarını dinleyemediyseniz Fikret Kızılok’un dert edinmeyin. Çünkü o Küçükköy’de. Anılarını yazdığı kitabı ve CD’leriyle… Evet… Yanlış anlamadınız, Fikret Kızılok Küçükköy’de.
Abdullah İnaler olarak… Neler yapıyor, gidince görür öğrenirsiniz. Küçükköy’e gitmişken Kent Müzesini ziyaret etmezseniz yanlış yaparsınız. Köyde müze mi olur, olur! O köyün adı Küçükköy’se olur!
Sokak aralarındaki diğer sanat atölyelerini de ihmal etmeyin bence. Güler Sabancı’nın açtığı okulu da… Yeni Çarohori’ymiş bu köyün eski adı. Bilginize…
Küçükköy’den tekrar merkez dönelim biz.
Ayvalık Ayazması, Saatli Cami, Çınarlı Cami, Taksiyarhis Kilisesi, Cunda’daki Taksiyarhis Kilisesi ve At Arabacıları Meydanı’nı zaten görmeye çalışacaksınız.
Tescilli 2 binin üzerinde Rum evinin bulunduğu Ayvalık’ta, 1891 nüfus sayımında 21 bin 666 kişi yaşıyormuş. Bir zamanlar akademisi olan bu şehirde sadece 180 Türk yaşıyormuş o günlerde.
Başka bir bilgi: Türkiye’de 470 kuş türü yaşıyor. Ayvalık’taki kuş türü ise 247
752 farklı bitki türüne de ev sahipliği yapıyor bu Mavi/ Yeşil Cennet.
Kediler ve köpekler için burası bulunmaz bir kasaba. Ne demek istediğimi anlamak için sokaklarına girin, anlayacaksınız. O arkadaşlar bu kasabanın bizlerin dışındaki en önemli sakinleri/ sahipleri.
Ressam Fikret Mualla, yıllar önce burada resim öğretmenliği yapmış.
Türkçenin Kraliçesi Feyza Hepçilingirler buralı. Yaz mevsimini burada geçiriyor. Her defasında düşünmüşümdür, neden onun bir büstü kasabanın orta yerinde yok?
Türkçe’ye en önemli katkıda bulunmuş üç beş kişiden biri olan Feyza Hanım’a Ayvalık Belediyesi bunu yapmalı bence. Sağında Fikret Mualla, solunda da Ahmet Yorulmazlı bir rölyef çok da yakışır Ayvalık’ımıza…
Öğrendiğime göre şair, yazar, heykeltraş, ressam, gazeteci, vitray sanatçısı vb. olarak bu kasabada yaşayan kişilerin sayısı 116 imiş.
Kasaba girişine de 'Sanatın/ Sanatçının İlçesi Ayvalık’a Hoşgeldiniz' yazılmalı.
Yıllarca fizik okumuş ve okutmuş Prof. Işık Karabay Altenburg, emekliliğini burada geçiriyor. Keçe Atölyesinde… Evet, yılların fizik profesörü şimdi de keçenin profesörü olarak Ayvalık’ta yaşıyor. Biliyor muydunuz?
Çamlık’taki köşkleri görmeden, Çamlık’ı dolaşmadan 'Ayvalık’ı gördüm' demeyin sakın.
Birisi kapısını açarsa bana, ben bir Ayvalık öyküsü çıkarırım oradan. Bu sözüm üzerine şimdi bir davet bekliyorum bir köşk sahibinden. Bu bir mübadil öyküsü olabilir. Pekala, bir aşk öyküsü de olabilir bu.
Ayvalık denince Aysel Namlı unutulmamalı. Yardımsever bir portre olarak tanıdığımda kahvelere kütüphane kurmakla meşguldü.
Ayvalık’ta doğmamış olabilirsiniz. Bu anlamda şanssızsınız.
Gelmeyin diyen yok ki…
Buyrun gelin, size yetecek kadar mavimiz/ yeşilimiz var.
Kuvayi Milliye ruhunun kök saldığı topraklar burası. Hafta sonu belediye hoparlöründen İstiklal Marşı mı geliyor kulağınıza… Sağınıza solunuza bakın lütfen. Hareket halindeki araçların durduğunu, sürücülerinin inip hazırola geçtiğini, vatandaşların hazırolda saygıyla beklediğini, kimilerinin marşa eşlik ettiğini göreceksiniz.
İşgal kuvvetlerine sessiz kalanların değil, direnenlerin kasabası burası.
Doğasıyla, insanıyla bir başkadır Ayvalık’ımız. Balığı bile cana yakındır. Yüzerken elinize ayağınıza takılıyorsa, bu onun Ayvalıklılığındandır. Midillili Sapho’yla nişanlı olan Aris, bilin ki size merhaba demeye çalışıyordur.
Ayvalık’ın balıklarını, evrensel barışın ve dostluğun temsilcileri olarak sabah akşam kıyılarımızda görebilirsiniz. Korkmayın, dokunun onlara / sevin!
Kuşlarıyla, balığıyla, yeşiliyle, çeşidi belirsiz otlarıyla, zeytiniyle Ayvalık sizi bekliyor.
Ahmet topuz 4 Yıl Önce
Recai bey elinize kaleminize sağlık iyiki varsınız olağanüstü bir yazı Ayvalık kriminoloji sizden sorulur nokta Tekrar teşekkür ediyorum saygılar
Gülbün Tuncel 4 Yıl Önce
Ne güzel anlatmışsınız,teşekkürler
abdullah inaler 4 Yıl Önce
Şiirsel bir anlatımla Cennet Ayvalığımızın sanatsal değerleri bu kadar mı güzel anlatılır, bu kadar mı insanın ruhunu okşar. Emeğinize, yüreğinize, kaleminize sağlık Recai bey.. Çok teşekkürler, çok teşekkürler.
HZSUNGUR 4 Yıl Önce
Bu kadar güzel anlatımdan sonra Ayvalık'a gitmek şart oldu...