Denize giren birine ceza kestiler 2 Mayıs Pazar günü. 3 Mayıs’ta da evinin önünde arabasını yıkayan bir adama…
128 milyar doların ne olduğunu açıklayamayan ve emeklilere bayram ikramiyesini 2018 yılından bu yana ilk olarak 100 lira arttıran/ para sıkıntısı çeken iktidar, cezalardan medet umuyor olmalı.
Gözünün yaşına bakmıyorlar. Hemen cezayı basıyorlar.
AKP kongrelerinde lebalep boy gösterenlere bırakınız ceza kesmeyi, ellerine bir çiçek vermedikleri kaldı. Sorasım geliyor, her biri cezalık değil miydi kongredekilerin?
Bir tarikat önderi ya da iktidarın gözbebeği bir din adamı mı rahmetli oldu?
Binlerce kişi, sağlık bakanı ve cumhurbaşkanı da olmak üzere her biri cenazede…
Ceza kesmek gerekmiyor mu her birine?
"Günde 346 kişinin öldüğü bir ülkede bir tarikat şeyhinin cenazesi binlerce insanla kılınırken günde sadece 5 insanın öldüğü İngiltere’de kraliçenin kocası 30 kişi ile uğurlanıyor."
Sosyal medyada yer alan bu paylaşım, yalan mı yanlış mı?
Yıllar önce Şevket Süreyya Aydemir, "Şarkın en büyük düşmanı cehalet" demişti.
Bugün ne değişmiş?
"Cahilden daha yıkıcı bir kitle imha silahı henüz icat edilmemiştir" sözü, yanlış mı?
Virüs, kalabalık ortamlarda bulaşmıyor mu?
Yoksa kongreye gelen her partiliye koronaya yakalanmayacaklarının garantisini mi verdiler?
Her biri güçlü aşılarla korumaya mı alınmıştı yoksa?
Kongreye katılanlar akılsız değil ya… Bile bile binlerce kişinin bir arada olması başka nasıl açıklanabilir, meraktayım.
Başka bir konu…
İktidar yanlısı birine sorsalar, ülkemizin bir İslam ülkesi olduğunu söyler. Bu da şaşırtmaz kimseyi.
Evet… Müslümanların ezici çoğunlukta olduğu bir ülkeyiz.
Muhalefet cephesi de 'çağdaş, demokratik, laik' bir ülke olduğumuzu söyler. 1923 yılının 29 Ekim’ine değinerek…
Çağdaşlıktan, laiklikten ne kaldıysa tabii ki…
Hâlâ diyorsa birileri "Türkiye laiktir laik kalacak!"
Onlara da iyi uykular demeyi unutmayacağız elbet.
Evet… Türk, Kürt ve Müslümanların çoğunluğu oluşturduğu bir nüfusumuz olduğu bilinen bir gerçek…
Çağdaş, demokrat olanlar kuzeyimizde ve Batı’mızda kalanlar…
Sorum şu:
Muhafazakar, Müslüman, Sağcı olanların çok olduğu Türkiye’de 'Tam kapanma' kararı verildikten sonra 4 lira iken havucu hemencecik 5 liraya, 16 lira iken mantarı 20 liraya, 2 liraya iken marulu 3-4 liraya, 4 lira iken elmayı bir anda 6-7 liraya çıkaranlar Şintoist Japonlar mı, Zerdüşt İranlılar mı, Hıristiyan Batılılar mı, Yeni Delhili Brahmanlar ya da Nepalli Budistler mi?
Ramazan mübarek günde gözlerini cebimize dikmiş olan pazarcılar yoksa birer soyguncu Yahudi mi?
Milletin ne yiyeceği ile ilgilenmeyenler, neyi içmemeleri gerektiğine karar veriyor. Alkol yasak diyorlar. Sanırsın, sağlığımızı düşünüyorlar.
Sağlığımız için bu kararı aldılarsa onlara sormak gerek… "Patates- soğana muhtaç kalmış halkımız, hiç mi et sevmiyor da et dağıtmıyorsunuz?"
Ya Rize’de yeşili katledenler?
Ya 1 Mayıs’ta Paris’teki ve Amerika’daki gibi göstericilere eziyet eden polisler?
Onlar Türk- Kürt- Müslüman olmayan, ABD’deki güvenlik kuvvetleri miydi?
Kısa süre önce görevden alınan Ticaret Bakanı Türk- Kürt- Müslüman karşıtı biri miydi de Çin’den ithal ettiği boruları Devlet Su İşleri’ne ve büyükşehir belediye şirketlerine satarken herkesin öğrendiği daleveralara yeltendi?
Gâvur muydu o kadın yoksa?
Çin’den ithal edilirken yüzde 30 olan gümrük vergisinin Cumhurbaşkanlığı kararıyla yüzde 20’ye indirildiğini öğrenmeyen kalmadı.
Nedir bu Müslümanlar olarak çektiğimiz eziyet?
Şu Müslüman’ın ettiği lafa bak sen, hani şu eski Ayasofya Baş İmamı Mehmet Boynukalın’ın:
"Merak etmeyin ey güruh, haram (!) ettiğiniz vergilerinizden bana düşen hisseden hepinize kaliteli pamuk aldım. Artık helal edersiniz, ne yapayım!"
Cengiz İnşaat’ın sahibi gibi konuştuğuna bakılırsa saygısızın teki…
Ona mı özeniyor dersiniz?
O "koyacağız" derken bu ise milletin orasına pamuk tıkamaktan söz ediyor.
Bunlar hiç mi 'Din Kültürü Ve Ahlak Bilgisi' okumadı?
O ders işe mi yaramıyor yoksa?
İmamın güruh dediği kişiler Brükselli Flaman Hıristiyan ya da Kievli Ortodoks Katolikler değil…
İstanbullu Müslümanlar, Trakyalı Müslümanlar, Anadolu’da yaşayan Müslümanlar!
Sağ iktidarlar, yıllarca ülkeyi yönetirler, yıllarca 'bayrak- din-ezan- namaz' derler de, neden kendi vatandaşını mübarek ramazan günde kazıklayanlara bir son veremez?
Neden hep düşmanlarla savaşırlar da bir türlü düşmanlıklara son veremez?
Dağdaki teröristin sayısına kadar bilirler de neden bir avuç teröristten kurtaramazlar ülkeyi?
Akşam sabah Fetöcü avını sürdürürler de neden tüketemezler onları?
Nedendir bu kandırmaca?
Hoşlanmadıkları her kişiyi ya vatan haini ya da terörist ilan etmeleri yok mu ya…
128 milyar dolar nerede sorusuna çok kızan Sayın Cumhurbaşkanının "Aleni bir ihanet, aleni bir saldırı ve aleni bir hançerleme" deyişi, gerçeği anlatıyor mu sizce?
Oysa sorulan soru çok masum: "128 milyar dolar nerede?"
Biliyorsan söyleyeceksin, bilmiyorsan susacaksın. O kadar!
Ne var bu soruda, öğrenmek istiyoruz sadece.
Attila İlhan geliveriyor gözümün önüne… Onun o güzel sözü: "Bu ülkede epey miktarda hain potansiyeli vardır. Ancak bu sayı kriz zamanlarında artar ne yazık ki…"
Belli ki ekonomik kriz içinde kıvranıyoruz. Attila İlhan’ın bu sözünü anımsamamak ne mümkün!
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ı bir sözüyle hiç unutmam… Hiç evlenmemiş olan Sayın Gürpınar’ın o sözü şöyle: "Yattığım odada başka nefes istemem!"
Doğrusunu isterseniz ben de arada bir öyle düşünüyorum.
Ama… Çok sevdiğim sözü bir başka:
"Şarlatanın âlâsı, alçağı olur."
Sayın Boynukalın’ın ve ona benzeyenlerin sözleri bana hep Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın bu güzel sözünü anımsatıyor.
Ramazan ayındayız ya…
Aklıma geliverdi Nasrettin Hoca. Hani, sormuşlar ya hocaya:
"Hocam, helâda sakız çiğnemek caiz midir?"
Hoca,
"Ne caizdir ne de mekruh ama gören bir bok yediğini sanır" demiş ya…
Ramazan ayı dedim durdum ya…
Ne kadar Müslümanıza gelince…
O kadar Müslümanız ki, yılbaşında kampanyalar ve indirimler yapılıyor ama ramazan ayında her şeye zam geldiğinde sesimizi çıkarmıyoruz.
Nasıl açıklarsınız bunu?
"Ne çok gezen bilir ne çok okuyan… En çok cahil bilir. O her şeyi bilir çünkü" diyen Aziz Sancar’a mı havale etsek bunu…
Sonuca gelelim…
Galiba ülkemiz Müslümanları derin bir uykuda.
Yıllardır milyonlarca Suriyeli’yi besleyen iktidar, üç hafta kendi halkını besleyemeyecek kadar güçsüz ki ne dükkanı kapalı esnafa yardımcı oluyor ne de sokakta kalmış garibana…
İktidara birilerinin haykırması gerek: "Evinde kendi parasıyla içki içenleri değil, evinde gece aç yatan yurttaşlarını belirle sen!"
Yazının sonunu bir sosyal medya esprisiyle noktalayalım:
"Dün gece aklıma takıldı. Bunlar bizi eve kapatıp kaçmasınlar sakın!"