Bilginin, kendini geliştirmenin aynı zamanda bir güç olduğunu biliriz ama nedense bunun gereğini kurumsal olarak bazı örnekler dışında sık gördüğümüz söylenemez.
Ülkemiz insanında ne yazık ki böyle bir algılama var, herkes her konuyu bildiğini sanır ama derinlemesine gidildiğinde eksiklikler ortaya dökülür.
Çünkü bilgi de başka beceriler gibi kazanılan bir olgudur, onu ancak eğitimle, daha sonra okumayla, kitapla ve merak unsuruyla elde edersiniz.
Bunlar olmadan eksik kalırsınız, Uğur Mumcu yıllar önce “Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olanlar” cümlesini boşuna söylememişti.
İşte şimdi bir kurumsal kimlik CHP, bu durumun farkına varmış olmalı ki yeni oluşturduğu il binası içinde kütüphane kuruyor.
Herhalde amaçlardan biri; güncel politikayı oluşturanlar ve il binasına yolu düşen partililer buradan istediği kitabı alıp okusun, günlük gazeteleri ve dergileri de takip etsin olmalı.
Geçtiğimiz hafta Alsancak Hastanesi yanındaki bu binaya uğradığımda sevgili Recai Şeyhoğlu harıl harıl sözünü ettiğimiz bu kütüphaneyi düzenlemekle meşguldü.
Teklif CHP’nin genç il başkanı Deniz Yücel'den gelmiş.
Elli farklı yerde kütüphane kurmuş biri olarak Recai de kolları sıvamış, yardım aldığı arkadaşlarıyla gönüllü olarak işe koyulmuş.
Uğrayıp kütüphaneyi ve bu gönüllü çabayı gördüğümde sevindim.
Bir siyasi kuruluş; ne güzel, üyelerini kitapla, düşünceyle buluşturuyor…
Hep deriz ya 'iyi şeyler de oluyor'.
Bu da onlardan…
***
Belediyelerde çalışırken kitaplıklar kurmuş ve sonra onların hoyratça nasıl dağıtıldığını görmüş biri olarak elbette söyleyeceklerim var:
Kütüphane kurarsınız, güncel kitaplar, dergiler alır ve onları konularına ve türlerine göre raflara yerleştirişiniz ama sağlıklı işlemez ise bütün bu emekler boşa gider.
Birincisi kütüphanede çalışacak sabit eleman gereklidir ki alınan ve verilen kitaplar takip edilebilsin.
Kitaplığın olduğu kısımda günlük gazetelerin, dergilerin ve diğer süreli yayınların rahat okunacağı bir okuma salonu da muhakkak gereklidir. Bu kütüphaneye sıcaklık katar!
***
Tıkır tıkır işleyen bir kitaplık olduktan sonra eminim ki oradaki yönetici de sıradan partili de kendini ayrıcalıklı hissedecektir. Okuyan ve araştıran bilinçli bir partilinin politik yaşamda dayatılan popülist söylemi de, demokrasi dışı tavırları benimsemesinin bir kat daha zor olacağını düşünenlerdenim.
Bunların dışında politik yaşama kalite ve farklı bir renk gelmiş olacağını da ekleyelim.
Bu bakımdan İzmir İl Başkanı Deniz Yücel'i kutlamak gerekli.
***
Aslında politik yaşamın derinlik kazanması ve yeni yaklaşımların tartışılması bizim siyaset etme alışkanlıklarımız içinde nerdeyse yok gibi.
Oysa siyasal anlayışların araştırmaya, yenilikçi fikirlere, alternatif politikalara gereksinim duyduğu bilinen bir gerçektir.
Bunun için de entelektüel bir mutfağa ihtiyaç vardır, burada geliştirilen ve araştırılan konular siyaset yapıcılara yol göstereceği aşikârdır.
Dünyada bu tip kuruluşları sık olarak ABD'de ve diğer ülkelerde görüyoruz.
Adına think-thank kuruluşları da denilen bu yapılar milyon dolarlık bütçelere sahip.
Mesela ABD'de sayıları onu geçen bu araştırma merkezlerinden biri olan Brookings İnstitution'nun bütçesi 100 milyon doların üstünde. Binlerce uzman, akademisyen bu yapılarda çalışmalarını sürdürüyor.
Bizde ise emekli büyükelçilerin, akademisyenlerin ve gazetecilerin başında olduğu vakıf ve kuruluşlar bu işi yapıyor ama Batı'dakilerle kıyaslandığında bütçe olanaklarının nerdeyse yok denecek kadar az olduğu söylenebilir.
Epeydir yayımladığı raporlarla, yaptığı çalışmalarla adından sık söz ettiren think thank kuruluşlarından birinin Seta olduğunu söyleyebiliriz.
Seta AKP’ye yakın bir kuruluş.
Böyle olunca diğer kuruluşlarla karıştırmamak gerek, Siyaset, Ekonomi ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı (Seta)’nın kaynak sıkıntısı çekmediği tahmin edilebilir.
Keza aynı biçimde TESEV'in de aynı kategori içinde olduğunu söylemeye gerek bile yok!
Denebilir ki onlar iktidara yakın kuruluşlar, parasal kaynaklara ulaşmaları kolay.
Dolayısıyla uzmanlara, akademisyenlere ödeme yapabiliyor, insan çalıştırıyorlar.
Yayın ve danışmanlık hizmetlerini sunup çok para kazanabiliyorlar.
Doğru!
SETA’nın yayımladığı dergi, Kriter'e bakın, her sayıda en az üç beş kamu bankasının reklamını görürsünüz. Dolayısıyla kaynak sorunu yok ama gene de Batı'dakilerle karşılaştırmanın olanağı yok gibi.
Sosyal Demokratların da yıllardır kendi alanlarındaki değişimleri inceleyen, araştıran, analiz eden bir nevi think-thank kuruluşu gibi görülebilecek merkezleri var.
SODEV (Sosyal Demokrasi Vakfı) bunlardan en bilineni.
Sosyal Demokrasi Derneği (SDD) de kısmen bu işlevi kendine amaç edinenlerden.
Bun kuruluşların ortak amacı, dünyadaki değişimin yönünü takip etmek ve yeni gelişmeleri politika yapanların önüne koymak.
Bunun için uzmanların, akademisyenlerin bu merkezlerde çalışması gerekiyor.
Ve fakat benim gördüğüm pratikte işlerin hiç de öyle yürümediği yönünde.
Kaynak sıkıntısı had safhada olunca bu kurumlarda çalışanların gönüllü olarak çalışması isteniyor.
Bu da sözü edilen çalışmaların tam ve eksiksiz yapılmasının zor olacağı anlamına gelir.
Benim gördüğüm Sodev’in de diğer sosyal Demokrat eğilimi derneklerin de dayandığı temel kaynak, üye olanların yazdıkları kitapların gelirleri.
Bu kitapların satışından sağlanan kaynakla bu yapılar ayakta kalması mümkün müdür?
Ben ce zor!
***
Benim gördüğüm; bir yandan kaynak yaratmada olanaksızlıklar var beri yandan da kaynak yaratmaya yarayacak nesneler işlevsiz bırakılıyor.
Mesela Sodev’in çıkarmış olduğu Sosyal Demokrat Dergi var.[1]
Bu dergi çıktığı ile kalıyor, ne bir dağıtım ağı var, ne de ilgilisine ulaşması söz konusu.
Oysa iki yüzü geçkin belediyesi olan CHP’nin bunu kendi belediyelerinde bile okutamaması, abone bulamaması beceriksizlik değil midir?
Hani geçen gün Bilal Erdoğan diyordu ya "kıskanmayın çalışın sizin de olsun!"
Galiba çok da haksız sayılmaz.
Şimdi bir yanda bir ilde CHP il binasına kitaplık yaptırıyor, bilgiyle üyelerini buluşturuyor, bu güzel bir şey.
Öbür yanda ise düşünce dünyasında entelektüel üstünlüğe sahip olduğu su götürmez bir yapı, Sosyal Demokrat dünya görüşü, kendisine derinlik katması düşünülen araştırmaları yapacak kurumları ya oluşturmuyor, oluşmuş olanları ise görmezden geliyor.
Onları amatör lige itekliyor.
Eh doğrusu bu konuda bu olumsuzluğu kıracak bir organizasyon becerisi de şu sıralar görünür gibi değil.
Ne diyelim, umutlu olmak iyidir, en azından il binası kitapla buluşuyor!
Belki arkası da gelir…
[1] Dergiye abone bulunması konusunda son zamanlarda SODEV’ in yapmış olduğu bir çalışmayı da takdirle karşıladığımı belirtmeliyim.
O çalışma şöyle: 1-17 Kasım 2021 tarihleri arasında “Demokrasi Okulu “ adıyla bir dizi seminer çalışması planlanmış. Alanında yetkin akademisyenler, uzmanlar bu seminerleri online olarak verecek.
katılım ücretli olacak. Beni sevindiren şey ise bu ücretin içine dergi aboneliğinin konulmuş olması.