Ajans Bakırçay
2024-05-11 21:42:11

Cumhuriyet 100 yaşında; “İzmir Kutlaması”

Recai Şeyhoğlu

recaiseyhoglu1952@gmail.com 11 Mayıs 2024, 21:42

İzmir, 10 Mayıs akşamında bambaşka bir güzelliğe tanık oldu.

Hava, hiç alışık olmadığımız türden bir mayıs akşamıysa da ne yağmur ne de serinlik engelleyebildi Cumhuriyet gazetesinin düzenlediği 100. Yaş kutlamasını…

Gazetenin genel yayın yönetmeni Mine Esen İstanbul’dan, Ankara Temsilcisi Sertaç Eş, Cumhuriyet Vakfı Genel Sekreteri Işık Kansu ile Mustafa Balbay da Ankara’dan gelmişlerdi bu anlamlı-mutlu buluşmaya.

7 Mayıs’tan bu yana hem İstanbul hem de Ankara’da kutlanmıştı 100. Yıl.

Gazetenin Ege Bürosunun ve büyükşehir belediyesinin ev sahipliğinde gerçekleşen gecenin açılış konuşmasını gazetenin İzmir Temsilcisi Mehmet Şakir Örs yaptı. Ardından da Mine Esen ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay…

Cumhuriyet’in 100. Yaş kutlamasının yapıldığı 2024’te, gazetenin genel yayın yönetmenliğine bir kadının seçilmiş olmasının verdiği heyecan, özgüven ve coşku, kutlamaya katılan 300’e yakın okurun/ konuğun gözlerinden okunuyor gibiydi.

Şurası bir gerçek ki hiçbir gazetenin okuru, gazetesine Cumhuriyet okuru gibi bir aidiyet duygusuyla bağlı değildir. Bunu bilir, bunu söylerim!

Uzağa gitmeye hiç gerek yok, en azından ben böyleyim.

Askerlik arkadaşlarım bilir, dinlenme arasında koşa koşa kantine gidip Cumhuriyet alıp dönmüşümdür bölüğüme.

Bu bana baba ocağından mirastır. Evimize Akşam, Cumhuriyet ve Son gazetesi girerdi çünkü.

Babam, Salihli’de olsun, İzmir’de olsun, Bergama’da olsun ceketinin ya da paltosunun cebinde ‘Cum’u dışarıda kalacak şekilde taşırdı gazetesini. Kimliğini ilân eder gibi…

Kitap fuarındaki bir imza günümde ziyaretime gelen gıda mühendisi olmuş öğrencim Özge Özaskan’ın yanındaki eşine “Her sabah derse girince 15 dakika Cumhuriyet gazetesi okuyan öğretmenim, işte bu!” diye beni eşiyle tanıştırmasını ise her daim anımsarım.

Limontepe, Cennetçeşme, Bozyaka, Yurtoğlu gibi semtlerde gözüme kestirdiğim kahveleri birer aylığına sürdürümcü yaptığım günleri de unutmuyorum hiç. Limontepe’deki Tuncelili bir kahvecinin “Hayrola hocam, gazete parti mi kuracak yoksa?” deyişini ve gülüşümü de…

Eş, dost ve akrabalarımdan aldığım birer aylık Cumhuriyet parasını iletişim kurduğum kahveye gidip teslim ediyor, her gün gazete almalarını, bunu da haber yapacağımı söylüyordum.

Nitekim her Çarşamba ve Perşembe günü Deniz Som’un köşesinde Cumhuriyet adına ne yaptığımızı anlatıp duruyordum. O günleri Şair- Yazar Ferhat İşlek’in yayına hazırlamasıyla 'O Günlerden Kalanlar' adıyla kitaplaştırdım bile… (Bassaray Matbaacılık ve Yayıncılık- 2017- İzmir)

Düşünebiliyor musunuz, İzmir’de hiçbir kişinin ve oluşumun başaramadığı iki etkinliği bizler İzmir CUMOK olarak düzenlemiştik. Uğur Mumcu’yu Anma Gecesi ve Ruhi Su’yu Anma Gecesi… İsmet İnönü Sanat Merkezi, her iki gecede de dolup taşmıştı.

Fuar Göl Gazinosu’ndaki yemeğimiz ve Şirince kültür gezimiz de unutulacak gibi değildi. Aydın Engin’i ise Elektrik Mühendisleri Odası’nda düzenlediğimiz bir söyleşiye davet etmiştik.

Gazeteye olan aşkımız bir başkaydı.

Kardeşim Ali Şiri’nin ve patronu olan Alp’in şirket olarak bize olan katkılarını unutmam olası değil… Ahmet Ayçiçek’i de…

Günlük bir gazetenin (Aydınlık) İzmir Temsilcisi bile bizim İzmir CUMOK yönetiminde bulunmak istiyordu. Onu ise hâlâ anlamış değilim.

"Ben 30 yıllık Hürriyet okuruyum" ya da "40 yıllık Milliyet okuruyum" demez hiç kimse ama kasıla kasıla “Ben 40 yıllık Cumhuriyet okuruyum” diyenler çoktur.

Cumhuriyet ile okuru arasında anlatılmaz/ anlaşılmaz bir bağdır bu! Kim bilir belki de kan bağı!

Saygınlığı hiç tartışılmayan bir gazetenin okuru olmak gurur verici!

Cumhuriyet’te çıkan bir haberin ya da fotoğrafın inanılırlığı/ güvenilirliği ise hiç tartışılmıyor zaten…

Hangi köşe yazarının bir yazısında dizgi hatası bulabilirsiniz dersem, buna vereceğiniz yanıt muhtemelen değil, kesinlikle “bulamıyorum” şeklinde olacaktır.

Çünkü dil bilinci kök salmıştır bu gazetenin çalışanında ve okurunda. Manşetler ise sansasyonel değil; sade, çarpıcı ve güven vericidir.

35 yıldır girip çıkıyorum İzmir Bürosu’na. Gazetede kimi görsem aileden birileriyle görüşüyormuş gibi bir hisse kapılmışımdır hep. Öyle bir güven almış güven vermiş olmalıyım ki idari ve mali işler sorumlusu İsmail Çetinkaya bana “Recai abi” deyip sarıldığında kendimi kardeşimle/ bir akrabamla sarılmışım gibi hissediyorum.

Rahmetli Necati Aygın ile de çok güzel bir dostluğumuz vardı.

Yıllardır görmediğim eski bölge temsilcisi Serdar Kızık’la iki ay önce karşılaştığımızda aramızda geçen eskiye dair minicik limoniliği bile unutuverdim örneğin...

10 Mayıs, alışageldiğimiz bir mayıs günü değildi. Serin, rüzgârlı ve yağmurlu…

Katılım daha da kalabalık olurdu aslında, çünkü CUMOK günlerimizde hep elimden tutan Erdal Karademir, köylüm Yunus Kırılmış, yarım asırlık dostum Hakkı Ülkü, can kardeşlerim Özcan Durmaz, Ardahan Totuk, aslan abim Fahir Işıksız, Serdar Kızık, posbıyık başkanım Semih Balaban, bendeki sevgisi hiç eksilmez Mehmet Gönenç, Çetin Akın vb. bizleri mümkünü yok yalnız bırakmazlardı…

O akşam kimlerle mi birlikteydik?

Ahmet Gürel, Aziz Kocaoğlu, Mehmet Emin Elmacı, Mustafa Aydın, Halide Cirit, Sefa Taşkın, Gökhan Bal, Kemal Kocabaş, Ertuğrul Tugay, eski muhabirlerden Asuman Abacıoğlu ve eşi, Semih Girgin, Nejat Yentürk, Selen- Ahmet Öküzcüoğlu, Musa Çam, Kani Beko, Dilek Gappi, Kazım Umdular, Şenol Aslanoğlu, Hüseyin Sezer, Suavi Yardımoğlu, Çetin Köker, Seda Gök, Atilla Köprülüoğlu, Hayrettin Çakmak, Oktay Kaynak, Tuğrul Keskin, Cengiz Onur, Altan İnanç, Osman Akbaşak, Şükrü Kocagöz, Çetin Gürel, Yağmur Beril Varol, Yücel Erten, Nilüfer Çınar Mutlu, Helil Kınay, Alim Karaca, Ünal Işık, Efdal Sevinçli, Hidayet Karakuş, A. Muzaffer Tunçağ, Nüket Hürmeriç, Yücel Erten, Ünal Ersözlü, Murat Demircan, Aybala Yentürk, Devrim Barış Çelik, Mahir Dinç, Elif Demirci, Serkan Aksüyek ve adını anımsayamadığım her biri birbirinden değerli diğer güzel dostlarla…

Kani Beko, gözümde yine milletvekili gibiydi. CHP’deki emekçilerin sesi soluğu bilmişimdir hep onu. Musa Çam gibi…

Çok sayıdaki çelenkler ise gülümsüyor gibiydi…

Beni “Ortadoğunun ve Yakındoğunun en büyük kütüphanecisi” ilân eden Bergama’nın eski belediye başkanı Sefa Taşkın, ona benzer sözlerle kütüphaneciliğimize övgü düzen Mustafa Balbay, yaramaz öğretmenlik yıllarımı Mine Esen’e ve Balbay’a anlatan Serkan Aksüyek’i sarılıp kucaklasa mıydım acaba?

Her birinin sözlerinden mutluluk payı çıkardım kendime.

Ne zamandır görmediğim Aziz Kocaoğlu’nun sıcak seslenişi, sarılıp kucaklaşmamız ise bana uzun süren dargınlıkların eski dostlukları zedeleyemeyeceğini öğretir gibiydi.

Hayret! Gecemize Tunç Soyer katılmamıştı! Nedendi acaba?

10 Mayıs, İzmir’in güzellerini bir araya getirdi özetle.

Her günün 10 Mayıs olmasını istiyor insan, CUMOKLAR’ı görünce…

Günün birinde belediye başkanı olsam, yoksulların evlerine çorba taşımak yerine her eve bir Cumhuriyet gönderirdim.

Tasarruf tedbirleri adı altında da belediyeye alınan Cumhuriyet’i de iptal etmezdim.

Genel yayın yönetmeni olsam ise, okurlarına uzun uzun tümcelerle değil de kısa tümcelerle seslenmesini isterdim Şükran Soner’in.

Zülal Kalkandelen’le Örsan Öymen’i ise her yazısından sonra yanıma kahve içmeye davet ederdim.

Bulmacanın basitliği konusunda da (Pazar gününün bulmacası hariç) uyarmak isterdim ilgili arkadaşı…

Ben hiçbir gazetede Özdemir İnce kadar özgüveni yüksek bir köşe yazarına rastlamadım bugüne değin. Erdal Atabek kadar ‘genç’ yazana da…

Üşenmeyip arada bir telefon açıyorum zaten. Kutluyorum, sevgilerimi iletiyorum kendisine.

Kısa kısa tümceleriyle mest ediyor beni. Şükran Hanım, onu hiç okumuyor mu acaba diye de sorasım geliyor.

Murat Ağırel ve Barış Terkoğlu’daki yüreğin de kaç okka geldiğini elbet öğreneceğim günün birinde.

Orhan Bursalı’yı okuyunca zaman zaman Celal Şengör’ü görür gibi oluyorum, kendimi arada bir de üniversite araştırma görevlisi gibi duyumsadığım oluyor.

Cumhuriyet’in ağır toplarından o!

Gazetenin her bir köşe yazarı için güzelleme yapacak halim yoksa da aklıma geliverenleri yazmayı da ihmal etmeyeyim dedim.

Cumhuriyet, her haliyle/ yaşanmışlığıyla ve belki yaşanacak olanlarla da başka bir gazete!

Okumak yetmez, okutmak da gerek!

Bu, Cumhuriyet okurlarının vazgeçilmez bir görevi olmalı.

Bunu bilir, bunu söylerim!

Sözcü ve BirGün’ü de ihmal etmemeli derim.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.