‘Hayriye Sevgener’e saygıyla…’
Bergama köylerine kütüphane kurduğumuz yıllarda, sevgili arkadaşım Sibel’in yanına uğruyordum sık sık. Kâh elimizde biriken kitapları bırakmak adına kâh kahve içmek kâh siyaset yapmak adına…
Emekli olunca ben de CHP Bergama İlçe Örgütüne üye olmuştum. Haftanın üç gününü zaten Bergama’da geçiriyor, Bayatlı’daki o şirin evimde planlar- projeler üretiyordum. Bu arada fırsat buldukça köylere gidiyor, yeni yeni insanlarla tanışıyor, kütüphaneye gereksinmesi olan köyleri belirliyordum. Haftada üç gün de Kuzey Ege’ye yazı yetiştiriyordum.
Köylere giderken yanımda bulunan dostlarımdan biri Sibel, bazen babası bazen de o günlerin kaymakamı Hüseyin Eren oluyordu.
Necdet abi, benim roman kahramanlarımdan biriydi. İşçi emeklisi olan Necdet Sevgener, bildiği doğrulardan asla ödün vermeyen/ çalışkan ve sınıf bilinci olan biriydi.
Bergama’da tanıdığım Ökkeş Türk gibi, Şevki Tural gibi, Sefa Taşkın gibi, Mesut Ardıç gibi, Eyüp Eriş gibi bende iz bırakmış portrelerden biridir o.
Aşağıkırıklar’da kütüphane açmamızın düşün babalarındandı.
****
Necdet abiyi, Sibel’in ‘Butik Akkın’ında tanımıştım. Karşılaşmalarımız sık olunca beni evine de davet eder olmuştu.
Eşini, Sibel’in o güzel annesini işte o günlerde tanıdım. Oğlu Şükret ‘in, kızı Sibel’in ve torunu İlayda’nın biricik anneleri/ anneanneleri olan Anne Sevgener’i, evlerindeki bir sabah kahvaltısında tanıdım. İzmir’den sabahın köründe çok sevgili öğrencim / bilgisayar mühendisi Tarık Özkan ile birlikte Bergama’ya kitap getirmiştim o gün.
Anlaşmaya göre o sabah Necdet abinin evinde kahvaltı yapacak sonra da kitapları kütüphane açacağımız köye götürecektik.
Neler neler yememiştik ki o sabah… Elinden ne geliyorsa sofraya çıkarmıştı. Tıpkı annem gibi, “Ye, şundan da ye, bunu da ye!” deyip duruyordu hep.
O sabah yediklerimizle ne öğleyin karnımız acıkmıştı ne de akşam…
Sonraki yıllarda da sürdü gitti ilişkimiz bu güzel aileyle.
En son Karşıyaka’ya taşınmışlar, hem kızlarına hem de torununa destek olma adına Bergama’yı terkedip Yeşil Kırmızılı ilçeme yerleşmişlerdi.
Kansere yakalanmış olsa da o çirkin hastalığın ağırlığını taşıyor gibi değildi. Eşiyle, kızı ve torunuyla birlikte yaşıyor olmak onun için en büyük mutluluktu. Gülen ve her daim ciddi ciddi bir şeyler anlatan yüzü hâlâ gözümün önünde. Anaç bir kadındı. Yüzünden gülümsemesi eksik olmayan bir kadındı. Zorda olmasına karşın yanındakilere bunu hissettirmemeye çalışan / asil ruhlu bir kadındı.
Sevgisini olduğu gibi çocuklarına vermiş/ kazandırmış olmalıydı ki hastalığı süresince çocukları ona el bebek gül bebek bakmışlar ve gezegenimizde kalma süresini uzatmışlardı.
İki hayırlı evlat! Sadık bir eş ve bıcırık/ sanatçı torun…
Onun hastalığa olan direnci, bu dört kişinin varlığıydı bir bakıma…
Sendikacı oğlunun özverisi, iktisatçı / şiir dostu kızının bakımı sayesinde ablamız pek kötü anlar yaşamadı. Şanslı bir kadındı. Şanslı bir anneydi.
Yaşama sevinci / evlat sevgisiydi onu yaşama bağlayan…
****
Her canlı gibi…
O da el sallayıp gitti o bilinmez âleme…
5 Nisan akşamı sonsuzluğa göçtü.
Ilık bir nisan akşamında/ koronavirüs günlerinde yaşama gözlerini yumdu.
****
Rahat uyu Bergama’nın güzel kızı!
Hayriye Sevgener’di adı…
Seni unutmayacağız!
Serdar şahin 5 Yıl Önce
Devridaim yıldızlar yoldaşları olsun. Tanımaktan mutlu olduğum bir annemizdi.
Aysegul Sunay 5 Yıl Önce
Hayriye Teyzenin bir melek oldugunu bende biliyorum.Ne guzeldir ki çocuklari da anneleri ne benziyor..Sabir diliyorum
salim cetin 5 Yıl Önce
Arkamizdan birinin bizi iyilikle anlatması ne güzel bir şey. Kalemine sağlık Recai dost...
Mehtap Gorgun 1 Yıl Önce
Bergama da tanıdığım insan sevgisi ile yoğrulmuş ,asil bir o kadar da mutavazı Hayriye Sevgener Bu güzel insanı tanidigim için çok mutluyum. Sevgiyi görenegi ,özeni insana sicacik dokunmayı ben en çok onda gördum