Şili’de sol ittifakın adayı olan Gabriel Boric, faşist refleksler sergileyen (Ergin Yıldızoğlu öyle diyor) Antonio Kast karşısında yüzde 56 oyla Başkanlık seçimini kazandı ve Şili tarihinin en genç devlet başkanı oldu.
Öğrenci liderliği, temsilciler meclisi üyeliği ve şimdi de devlet başkanlığı…
Şurası muhakkak ki Boric, Şilililere güven vermiş.
Bir ayrıntıyı da gözden ırak tutmamakta yarar var. Gabriel Boric’in başarısının ardında Latin kararlılığı/ Latin direnci ve ödünsüz sürdürülen sokak hareketleri var.
Latin başarısının altında yatan en önemli etken, sol grupların aralarındaki anlaşmazlıkları bir yana bırakması/ sekterliğe geçit vermemeleri ve bir sol blok oluşturabilmeleri.
Bizden farkları bu!
Şili Solu, yaşadığı onca trajik deneyimlerden sonra usta bir satranç oyuncusuymuşçasına gelebilecek olası hamlelere karşı, atacağı adımları önceden kestirebilen ve buna göre mücadele yöntemleri belirleyen bir politik maziye ve deneyime sahip.
Sol gruplar arasındaki anlaşmazlıkların faşist iktidarı devrilmesi amacına yönelik olarak unutulması ve güçlü bir muhalif hareketle iktidarın değiştirilebileceğine olan inanç ve kararlılık…
Sol İttifakın başarısı bundan!
Yani…
Türk ve Kürt solunun beceremediği bir konu…
Onca darbe ve baskı dolu yılların ardından Şili’deki gibi bir Sol İttifakın bizde filizlen(e)memesi sanırım biraz Ortadoğululuğumuzdan biraz da kaderciliğimizden…
Şili Komünist Partisi’nin ve Troçkist grupların Kast’ın devrilmesi konusunda uzlaşabilmesi, sonuçta Şili’yi özgürlüğe kavuşturdu.
Gabriel Boric’in gerek öğrenci liderliği döneminde gerekse de sonrasındaki siyasi yaşamında Şilililere güven veren bir portre olması da bu sonucun ortaya çıkmasında önemli bir faktör tabii ki…
Şili’deki Sol İttifak güven verici, sahici/ inandırıcı ve mücadeleyi ihmal etmeyen bileşenlerin ittifakıydı.
Latin ruhu, sonuçta faşizme karşı galebe çaldı.
***
Siyasal İslam’ın simgesi olan Türban konusunda bile farklı görüşlere sahip olan Türk Ve Kürt Solu’nun miyopluğu nedeniyle bizde bir Sol İttifak ne zaman gerçekleşir, doğrusu hiç de iyimser değilim.
Eskinin solcularının bir zamanlar ANAP’ta yuvalanmaları, kimi sosyal demokratların AKP saflarında Bakanlığa kadar yükselebilmesi gibi örnekler nedeniyle iyimser olduğumu söylemem zor.
Eskiden dönenler için vantilatör sözcüğü kullanılıyordu. Şimdikiler için klima mı desek acaba?
Okul müdürü olmak için Eğitim-Sen’den Eğitim Bir Sen’e geçenler az mıydı?
Baksanıza, Deniz Gezmiş - Mahir Çayan’la arkadaş olan birisi bugün nerdeyse AKP milletvekili olacak. Düne kadar iktidara atıp tutan birinin / birilerinin bugün iktidarı alkışladığını gördükçe "Neredesin Latin Ruhu?" diyesim geliyor hep.
***
24 Aralık sabahı, emekli bir subayın Nazım Hikmet ve Aziz Nesin seti göndermesiyle güzelleşen günüm, öğleden sonra ise daha bir renklendi.
BirGün yazarı Attila Aşut gönderdiği iletide şöyle diyordu: "Bugün aldım 'O Günler' adlı kitabınızı ve birkaç yazınızı hemen bir solukta okudum. Çok akıcı bir yazı biçeminiz var. Ben kabız yazarlardan hiç hazzetmem. Yazı dediğin su gibi akıp gitmeli değil mi? Elinize yüreğinize sağlık."
Bir gün öncesinde de Cumhuriyet’te yazan Hikmet Altınkaynak, köşesinde yer vermişti. Bir önerimle ilgili bana olan desteğini dillendiriyordu.
24 Aralık’ın öğle sonrasında Latife Hanım Köşkü Bahçesinde Hüseyin Yurttaş ile iki saat birlikte olmuştuk.
Yurttaş, İzmir’in "Şair-i Âzam"ı… Bunu bilir bunu söylerim.
Şiir coğrafyamızın doruklarında bir ad… Açık sözlü, bildiğini okuyan, edebiyatseverlerin yakından tanıdığı biri.
Onunla birlikte olmaktan haz alan/ ondan çok şeyler öğrenen biriyim. Dile kolay, öğretmenlik yıllarımda çalıştığım her okulda onu ağırlamış biriyim.
Öyle güzel iki saat yaşadık ki…
Gene, herkesin söyleyemediği/ söyleyemeyeceği gerçekleri dillendirdi. Hatta kızgınlığını… (O birisine kızıyorsa, bilin ki kızılacak bir şey yapmıştır sözü edilen o kişi)
Yalan, riya ve kandırmaca ona Vietnam kadar uzaktır bu biline…
Hoca Nasreddin gibidir. Bazen de Şair Eşref…
Özetin özeti şu ki, benim için Mehmet Atilla’dan/ Hidayet Karakuş’tan/ Avram Ventura’dan farksızdır o.
Saygım/ sevgim başkadır ona.
***
Aynı günün gecesinde ise Çarşı Kültür Merkezi’ndeydim. 'İnadına Sanat Buluşması'nda…
Türkiye İşçi Partisi Karşıyaka İlçe Örgütü’nün düzenlediği gecenin sunucuları Elif Türk ve Mehmet Yılmaz’dı.
Şiirleriyle; Hilmi Altınkaya, Fatma Aras, Burhan Karacan, Yücelay Sal, Dizdar Karaduman, Özgün Başer, Süreyya Türkaydın sahnedeydi.
Müzikte ise Galip Çevik, Bilgehan Oğuz, Haydar Yağmur, Melek Altınkaya Duran, İbrahim Kayaalp, Aslıhan Keleş, Orhan Kiper, Yakup Dinçeroğlu, Muhtar Turgay Aksaylı karşımızdaydı.
Ne güzel şarkılardı…
Salon dopdoluydu. TİP’li ve TİP’e gönül verenlerle…
Eski bir İGD kurucusu olarak gurur duydum geceye emek verenlerle.
Yıllar öncesindeki gecelerimizi anımsattılar bana. Şarkıların, şiirlerin şeçimi bana o eski günlerimi yaşattı yeniden.
Besteci/ müzisyen Galip Çevik, Şair Yücelay Sal ve Bilgehan Oğuz, bana göre gecenin yıldızlarıydı.
Yücelay gözümde devleşti adeta. Şair bilirdim onu. Sahneye bu denli hâkim olduğunu bilmezdim doğrusu.
Üçünü hiç bu kadar coşkulu görmemiştim.
İyi şiir, fazlalık sözcükleri ata ata yazılır ya… Gece, her taşın altından çıkan sunucu ve benzeri sosyal medya fenomenlerinden uzak olduğu için daha bir güzeldi doğrusu.
Sahiciydi.
Davasına sadık olanların gecesiydi. "Davası olan insan güzeldir" demiş ya biri… O misal!
Ben de o saikle gittim zaten.
Davası olan arkadaşlarıma omuz vermek adına…
TİP’in tarihçesinin yansıdığı perdedeki yazılar ve görseller bir bellek tazelemesi oldu.
Tabii ki sadece şiir ve müzikten ibaret olmamalıydı TİP’in gecesi.
Siyaset de solumuş olduk o görsellerle…
Ne de çabuk geçivermiş koca iki saat.
Sırada, gecenin onur konuğu vardı: Hidayet Karakuş!
İzmir’in üretken/ Centilmen şairi… 43 yıllık Karşıyakalı…
Sivas Canyakımı’ndan zor kurtulan öğretmenimiz/ romancımız…
Çocuk edebiyatı konusunda ödüllü yazarımız…
İki şiiriyle seslendi bize.
***
Gecenin kendi kendime yaptığım değerlendirmesine gelince…
Yıllar öncesi İzmir Enternasyonal Fuarı’nda düzenlediğimiz 'Şili halkıyla dayanışma gecesi' geldi gözümün önüne. Tarık Akan’ın konuşması ve salonu dolduran coşkulu bizler…
Doyasıya söylediğimiz Venseremos…
Çarşı Kültür Merkezi’nde program bitmek üzereyken bazı arkadaşların 'VENSEREMOS'u söylemek istemesi ve tüm salonun buna uymasının bir nedeni vardı.
Şili’de geçen hafta yapılan seçimlerin sonuçları…
Biz söylemeyecektik de Nebati Bey mi söyleyecekti yani…
Şilililer, Sol İttifak ile amaçlarını gerçekleştirmişlerdi. Sen ben çekişmesine son vererek…
Biz???
Sol İttifak’ın gerçekleşmesi adına iki adım atabildik mi?
Karşıyakalı Şair-i Âzam Hüseyin Yurttaş da bu gecede yer almalıydı.
Şili’deki Sol İttifak’ın başarısı biraz da bundan!
Sıcağı sıcağına Şili’ye kulak vermekte yarar var.
Unutmayalım.
İttifaklarda unutkanlık/ ihmal zarar verir.
Bilgehan Oğuz 3 Yıl Önce
Kalemine,yüreğine sağlık sevgili Recai.
Gürbüz 3 Yıl Önce
Teşekkürler Recai.