Yeni seçilen Adnan Akyarlı’yı, geçtiğimiz günlerde sonsuzluğa yürüyen Yusuf Yılmaz öğretmenin cenaze töreninde tanıdım. Yusuf, sevimli olduğu kadar sosyal demokrat harekete gönül vermiş ve emekliliğinde de partisi CHP için koşuşturup duran biriydi. Müdürlüğünü yaptığı okullarda "Reco, okuluma bekliyorum, öğretmenlerim ve velilerim seni dinlemek istiyor" diye telefon açar, okulunda ağırlardı beni. Sendikalıydı ve sendika üyesi eğitim çalışanlarını korur, kollardı. Arada bir müfettişlerle de sorunları olurdu.
Kısaca, pür neşe, atak, biraz haylaz ve arkadaş canlısıydı.
Gepegenç yaşta öldüğüne inanamadım. Ölüm haberini de bir başka güzel dostum Ardahan Totuk’tan öğrenmiş, cenaze törenine de onunla birlikte gelmiştik zaten.
Adnan Akyarlı ile de beni tanıştıran Ardahan Bey oldu.
Onunla ayaküstü konuştuğumuz konulardan biri açtığımız kütüphaneler ve aydınlanma evleriydi. Onun da bilgisi vardı çalışmalarımız hakkında.
Hülya Gacar’la birlikte yanındaydık dün.
Kent Konseyindeki kütüphaneye Yusuf’un adını vermek istediğini söyleyince değerbilirliği nedeniyle kutladım kendisini.
Kütüphanenin nasıl geliştirilebileceğini, nerelerde kütüphaneler açabileceğimizi konuştuk. Bu arada Harun Karadeniz ile ilgili kimi konulara da değinmeden edemedik.
Onun çok sevdiği bir öğrenci lideri olan Harun Karadeniz, beni de çok etkileyen gençlik önderlerindendi. Şaka maka her kitabını okumuşluğum var.
Kent Konseyi deyince neler anlıyoruz, ya da İzmir Kent Konseyi neler yapıyora gelince…
***
Mottosu "Katılın, birlikte yönetelim."
Bu bile yetiyor, kent konseyini anlayabilmek için…
Kuruluş tarihi 8 Haziran 2010
Nasıl bir kuruluş ya da oluşum diye soracak olursanız, hemen söyleyeyim:
"Merkezi ve yerel yönetimlerin, meslek örgütlerinin, üniversitelerin, sendikaların, hak temelli sivil toplum örgütlerinin temsilcilerini ve İzmir’de yaşayan sosyal sorumluluk sahibi gönüllüleri bir araya getiren bağımsız, demokratik bir sivil oluşumdur."
Hemşerilik bilincini geliştirmek istiyor. İzmirlilerin hak ve hukukunu korumak gibi bir amaca sahip. Sosyal yardımlaşma, dayanışma, saydamlık, katılım, çevre bilinci konularında söz ve karar sahibi olma çabası içinde.
Kent Konseyi çalışma grupları, kadın meclisi çalışma grupları, engelli meclisi çalışma grupları ile İzmir’in yönetiminde fiilen var olmasalar da projeleriyle, öneri ve çabalarıyla ikinci bir yerel yönetim işlevi görme gibi bir misyon taşıyor dersek, bilmem abartmış mı oluruz…
Kadın kooperatifleri, mültecilerle dayanışma, yaşlı sağlığı ve yaşlılıkla ilgili sorunların çözümü, kadın emeği ve istihdamı, siyaset, iletişim, her türlü ayrımcılıkla mücadele gibi konuları mercek altına alma niyet ve çabalarıyla kent konseylerinin demokratik yaşamın vazgeçilmez öznesi olduğunu söylemek mümkün.
Gençlik Meclisi ve Çocuk Meclisi ile dinamik bir yaşamın öznesi olan kent konseyleri, çocukların ve gençlerin sosyal/ kültürel ve eğitsel çalışmalarla geliştirilmesi için kafa yormayı olmazsa olmazlarından biliyor.
***
İktidarın yoksullaştırma ve cahilleştirme politikalarına karşı, kent konseyleri yerel yönetimlerle özellikle de eğitimle ilgili konularda işbirliğini sürdürürse bunun azımsanamayacak yararlarının olduğunu/ olacağını kanıtlayarak saygınlığını pekiştirecektir.
Bunlar ne gibi çalışmalar olacaktır, sorusuna gelince…
Sadece belediyeler bünyesinde değil, bütün semtlerde kütüphaneler kurarak toplumsal bilgisizliğimize minimal düzeyde de olsa çözüm bulabiliriz.
Televizyon haberleriyle sosyo kültürel gelişme sağlanamaz.
Her semtte, semtin demografik ve kültürel yapısı göz önünde bulundurularak seçilen kitaplarla kütüphaneler kurulmalıdır. Kütüphaneler, sayıya odaklanarak değil, bilinçli tercihlere dayanarak oluşturulmalıdır.
Kentin ozan ve yazarlarıyla ilişki kurularak onların bu kütüphanelerde zaman zaman düzenlenen söyleşilerde konuşması sağlanmalıdır.
Teşvik edilmesi gereken kitaplar da iyi şair ve iyi yazarlar olarak bilinenlerin kitapları olmalıdır. Örneğin, matbaaya gidip şiirlerini bastırmış, adı bilinmeyen kişilerin kitaplarıyla doldurulmamalıdır kütüphaneler. Okumayı sevmek/ sevdirmek ve dil bilinci için zorunluluktur bu!
Özyaşam öyküleri, felsefeyi sevdiren kitaplar, anılar, araştırma türünde yazılmış kitaplarla okurların ilgileri üzerinden kitap okuma yarar sağlayabilir.
Bu kütüphanelerde bir siyasi partinin, derneğin, bir dinin ya da mezhebin propagandasını yapan kitaplar, kütüphanelerin yaygınlaştırılması politikasına zarar verebilir. Bunlardan uzak durulmasında yarar var.
Şurası muhakkaktır ki semt kütüphanelerinde ulusal ve bölgesel yayın yapan gazetelere de yer verilmelidir.
Gerek Batı dünyasında gerekse de Doğu’da etnografya müzeleri ve tematik müzelere ilgi yoğun…
Semt kütüphanelerinin bulunduğu binalarda bölgenin kültürel özelliklerini yansıtan etnoğrafik objeler ve eşyalara yer verilmesi değerbilirlik duygusunu geliştirir.
Müzecilik, estetik değerlerin gelişimine önemli bir katkı sağlar çünkü. Gelişmiş ülke insanları, çocuklarını müzelere ve kütüphanelere götürerek onların iyi yurttaş olmalarına katkıda bulunuyorlar.
Sorarım bu satırları okuyanlara…
Hangi biriniz çocuklarınızı arkeoloji ve etnografya müzesine götürdünüz?
Ya da herhangi bir tematik müzeye?
İktidar, müze giriş ücretlerini arttırmakla neyin hesabını yapıyor, bunu anlamak gerek.
Dünyanın en önemli, en büyük bazı müzelerine giriş ücretsiz, biliyor muydunuz?
O ülkelerin yöneticileri, halkının kültürel gelişimine katkıda bulunmak istiyor çünkü.
Radyo ve Demokrasi Müzesi’ni hangi birimiz ziyaret edip bilgilendik?
İran’ın Meşhed’inde 'Eski Meslekler Müzesi' ile Tire’nin kent Müzesi’ndeki zenginlik beni çok düşündürdü. İranlı, eski mesleklerin unutulup gitmesini içine sindiremeyip müze kurmuş.
Kütüphane ve müze iç içe yaşatılmalı…
Kent Konseyleri, bu acil sorun için harekete geçmeli.
Adnan Akyarlı ile bu işin üstesinden geleceğimize inanmak istiyorum.