Ajans Bakırçay
2020-05-23 19:49:16

Just Do İt ve Çav Bella

Recai Şeyhoğlu

recaiseyhoglu1952@gmail.com 23 Mayıs 2020, 19:49

Sabah Karşıyaka Belediyesine gidip Karşıyaka’nın aslan delikanlısı Feruz Bozaslan’ı ziyaret edip çayını içtikten sonra eve dönüyordum. Kaldırımda yürümekteyim. Karşımdan siyah penyeli, 1.90 boylarında esmer bir delikanlı gelmekte… Yaşı 18- 20 civarında… Penyesinde koca koca harflerle JUST DO İT yazısını görünce aklıma Feyza Hepçilingirler geldi. Onun bu konuyla ilgili yazdıkları…

Merakımı yenecek durumda değildim doğrusu.

"Pardon delikanlı, bu yazı ne anlama geliyor?" dedim tebessümle.

Verdiği yanıt aklımdan çıkacak gibi değil.

"Amca, ben de bilmiyom. Yabancıca yabancıca!"

****

Geçen yıl ülkemize gelen 51,7 milyon turistin yüzde 83,3’ü yabancıymış. Rusya başta olmak üzere Almanya, Bulgaristan ve İngiltere’den gelmişler.

Delikanlının penyesi de ülkemize çok gelen yabancıların etkisinden…

Gel gör ki anlamından bihaber!

Yazının 'Yabancıca' olduğunu biliyor ama…

****

Dünya genelinde 212 ülkeye yayılmış korona (taç/virüs).

Ruslar, temmuz sonuna kadar yurtdışına göndermeyecekmiş vatandaşlarını.

İngiltere de yılsonuna kadar…

Alman turistleri ise ancak eylül ayından sonra görebileceğiz Antalya, Bodrum ve Kuşadası gibi tatil beldelerimizde.

****

Yaşasın diyorum kendi kendime… Just Do İt’li penyeler de görülmez olur herhalde.

Yabancıca yazılara olan ilgimiz de körelmiş olur bahaneyle…

****

1 Mart- 30 Nisan 2020 tarihleri arasında ülkemizde 15 bin 948 işyeri kapanmış.

Ne kadar kişinin işsiz kaldığını artık hesap edin.

****

Korona salgınının başladığı günden bu yana, iki buçuk aydır devletin başkenti Ankara’da değil de İstanbul’da Huber Köşkü’nde yaşamını/ Başkanlığını sürdüren muhafazakâr, 'Yerli ve Millici' RTE, bu süre içinde ne 19 Mayıs 1919 Kutlama törenine katıldı ne de Anıtkabir ziyaretine.

Atatürk’ü Anma dışında, Yüzde 57’si işsiz olan gençlerimizin de bayramı demek olan 19 Mayıs’ta Ankara’daki törenlere katılması gerekmez miydi Cumhurbaşkanının?

Bunu geçtik…

Diğer ülkelerin devlet başkanlarından hangi biri başkentin dışında bir şehirde ülkesini yönetiyordur, bilen var mı?

Yoksa başkent İstanbul oldu da bizim mi haberimiz olmadı?

Başka bir soru… Salgın nedeniyle hangi ülkenin Meclisi kapalı?

Ama bizimki kapalı.

Kurtuluş Savaşında bu ülkenin Meclisi kapanmamıştı. "Meclisi Kayseri’ye taşıyalım" diyenlere bile kulak verilmemişti o günlerde.

Daha başka…

Ankara’da/ Başkentimizde korunamıyor mu da İstanbul’da yaşamını sürdürüyor Cumhurbaşkanı?

Üç gün, beş gün de değil… Aylardır…

Gariplik yok mu bu işte?

Herkes maske takarken Cumhurbaşkanının maske takmaması, ileride Tayyipseverler tarafından 'Koronadan korkmayan tek adam' şeklinde propagandaya dönüşürse şaşmam.

****

Giresun SGK İl Müdürü Erdal Özdemir, kurumun çay ocağını iletmek üzere kime veriyor biliyor musunuz?

Makam şoförü Levent Tatar’a…

Basında yer aldı bu haber.

Peki… Devletin yüce katındaki biri bu konuya müdahalede bulundu mu? Bulunmadı. Adalete güven duyuluyorsa bu konu adilane bir şekilde çözülecektir muhakkak.

Cumhuriyet gazetesi, Cumhurbaşkanı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un Kuzguncuk’ta vakıflardan kiraladığı araziye yaptırdığı şömine ve çardağın İstanbul Büyükşehir Belediyesi ekiplerince yıkılmasına ilişkin "Boğazda kaçak var" haberi yaptı ya…

BİK (Basın İlan Kurumu), bu haber nedeniyle gazeteye ve gazetenin internet sitesine 35 gün süreyle resmi ilan ve reklamların kesilmesi cezası verdi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun iktidar partisi için "Seçimlerde oylara müdahale edecekler." dedi.

Demek istiyor ki, sahtekârlık yapacaklar. Doğrusu çok ağır bir itham!

İktidarın bu ithama itiraz etmemesi ise daha vahim.

CHP Yüreğir İlçe Gençlik Kolu Başkanı Eren Yıldırım’ın tutuklanmasının kamu vicdanını yaraladığı hepimizin malumuyken şimdi de iktidar bütün gücüyle İzmir’deki bir olaya kilitlenmişe benziyor.

Geçtiğimiz günlerde Karşıyaka, Konak, Çiğli, Buca gibi birçok ilçedeki camilerin hoparlörlerinden Çav Bella (İtalyancası Bella Ciao) çalınmış. Sonra Bayraklı ve Bornova’da da aynı tarzda saldırılar olmuş İzmir Müftülüğüne göre.

AKP Sözcüsü Ömer Çelik hemen "Yapılan saldırıyı lanetliyoruz. Ses sistemine sızarak bu çirkinliği yapanları şiddetle kınıyoruz. Camiyle sorunu olanın milletin ta kendisiyle sorunu olduğunu biliyoruz." dedi. Gazetelere göre, İzmir’de kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce camilerin merkezi sistemine girilerek müzik yayını yapılmasının ardından İzmir Müftüsü Recep Şükrü Balkan, yayını yapan kişilerin sistem frekansının şifresini kırmak suretiyle profesyonel bir saldırı düzenlediğini söylüyor.

Müftü, olayın kendisini üzdüğünü ve kanına dokunduğunu söylüyor.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, "Bu ülkede ezan sesinden, selâ sesinden rahatsızlık duyan güruha milletimiz ve özellikle İzmirli hemşehrilerimiz hak ettikleri tepkiyi verecektir."

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer; "Asla kabul etmeyeceğimiz bu prokasyonu gerçekleştirenleri lanetliyor, güzel İzmir’in adını bu olayla yan yana getirip politika malzemesi yapanları da kınıyorum."

CHP İzmir Milletvekili Atilla Sertel; "İzmir’in minarelerinden Çav Bella çalmak hem ayıptır hem günahtır. Bu densizliği yapanlar kimse derhal yakalanmalı ve yargıç karşısına çıkarılmalıdır. Camilerin ses sistemi yolgeçen hanı olamaz. İnsanlara iftira atarak siyasi çıkar sağlamaya çalışmak utanmazlıktır."

CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel’in sözleri ise ilginçti. "Bu olayın, Başkanımız Tunç Soyer’in basında çıkan 'Chav Bella şarkısı benimle özdeşleşti' şeklindeki açıklamasından üç gün sonra yapılması ve çalınan şarkının Çav Bella olarak seçilmesi, çok net bir şekilde bu işin Tunç Soyer’i ve CHP’yi hedef göstermek için yapıldığının kanıtı."

Deniz Yücel demek istiyor ki, "Bir zamanlar Alman Parlamento binası Reichtag’ı yakanların benzerlerinin bir tezgahı bu."

Düşünün ki yaşanan bu olay Ramazan Ayında oluyor.

Dini hassasiyetlerin tavan yaptığı bir dönemde…

Kim kaşıyor olabilir?

Diye düşünüyordum ki Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konuyla ilgili açıklaması düştü ekranlara.

Ve çözdüm sorunu…

RTE, ne mi diyordu:

"… Buna karşılık ülkenin önüne takoz olmayı, milletin tarihine/ kültürüne/ değerlerine husumiyeti, devleti yıpratmayı temel siyaseti haline getiren CHP yine o bildiğimiz çirkin yüzünü sergilemekten geri durmuyor. Ülke ve millet olarak birliğe/ beraberliğe/ kardeşliğe/ dayanışmaya/ morale en çok ihtiyacımız olduğu bir dönemde CHP’nin her aktörü başka bir cephede bozgunculuk, fitne, fesat peşinde koşuyor. İzmir’de camilerin hoparlörlerine sızan alçaklar saygısızca yayınlar yaparken o ildeki CHP yöneticileri zevkten dört köşe sosyal medyada bu rezilliği aktarıyor. 15 Temmuz gecesi de selâ okunan camilere saldırıp imamları darbeden ezan/ bayrak/ vatan düşmanı müstevli zihniyet aklınca rövanş alıyor. Bunların hayallerinde cami minarelerinden ezan sesi yerine başka bir ses duymak vardır. Bunu biliyoruz. Şundan emin olsunlar ki bu milletin son ferdinin, son damla kanı da toprağı ıslatmadan o hayallerine kavuşamayacaklardır."

Cumhurbaşkanının sözleri bana Goebbels’i anımsattı nedense…

Hitler’in Propaganda Bakanı şöyle diyordu:

Yalan söyleyin, mutlaka inanan çıkacaktır. Bir şeyi ne kadar uzun süre yinelerseniz, insanlar ona o kadar fazla inanırlar. Hatalı olduğunuzu ya da yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyin. Asla kabahat ve suçu üstlenmeyin. Sadece bir rakibinize odaklanın ve kötü giden her şeyin suçunu onun üzerine yıkın Her zaman etrafınızda bir yalaka ordusu bulundurun.

Çav Bella’dan hareketle Tunç Soyer’i, CHP’li yöneticileri yıpratma girişimine benziyor bu. Zaman zaman sahneye konulmak istenen/ konulan, kanlı olaylara yol açan bir senaryoya benziyor. Ülkenin dört bir köşesinde ezanın sesinden rahatsız olan, İtalyan Halk şarkısını camilerin minarelerinden çalacak olan bir kişi yoktur bu ülkede. Tarihçi İlber Ortaylı’ya sorsanız bu konuyu, eminim, "Bırakın bu martavalları!" der.

Hiç inandırıcı değildir bu Çav Bella hikâyesi.

Önceki yıllarda söylenen 'Camide içki içtiler' yalanından farklı değil

Kabataş yalanından farklı değile benziyor.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, olayı kınayarak "Daha önce Ağrı’da cami minarelerinden Sarayın seçim müziği ‘dombra’ çalınmıştı. O zaman bu bakanlar, bu meclis başkanı neredeydi? Bunlar, ülkemizi karıştırmaya yönelik ahmakça provokasyonlardır." dedi ama ‘Dombra’ ya yanıt verebilen tek bir AKP’li çıkmadı. Anlaşılıyor ki camilerde iktidar partisinin müziğinin çalınıp söylenmesi suç değil…

Gazeteci Ertuğrul Özkök; "Cami ses düzenine girip 'Çav Bella' çaldıran pis provokatör İzmir’den sana mama çıkmaz!" derken İzmirlilerin sözcüsü gibiydi adeta.

Bu arada, sosyal medya hesabında "Şaka bir tarafa, İzmir, Karşıyaka, Konak, Bornova, Buca gibi birçok ilçede farklı camilerden Çav Bella çalındığı videolarını gördük. İzmir İl Müftülüğü, bu konuda bir açıklama yapacak mı?" diye yazan CHP üyesi/ Eski İl Başkan Yardımcısı Banu Özdemir tutuklandı.

Şaka gibi ama gerçek! Müftülüğe konuyla ilgili soru soran CHP’li kadın tutuklanıyor.

Skandal, sözcüğü işte bu durumları anlatmak için kullanılan bir sözcük…

Cumhurbaşkanı da bu konuyu çarpıtmakta bir sakınca görmüyor. Banu Özdemir’in zevkten dört köşe olduğu gibi bir durum var mı o sözlerinde?

Türkçesi, dilbilgisi arızalı biri ancak başka bir anlam çıkarır bundan…

Bu arada yıldırım hızıyla önlem amaçlı olmak üzere İzmir’de merkezi ezan sistemi uygulamasına da geçici bir süreyle son verildi.

Eskiden ne güzel olurdu. Müezzin minareye çıkar okurdu ezanı. Keşke o günlerdeki gibi okunsa ezan…

Bu arada DİVA-SEN Erzurum Şube Başkanı Yusuf Karadaş da bir açıklamada bulundu: "Halkımız kesinlikle oyuna gelmemeli. Bizi birbirimize düşürmeye/ kutuplaştırmaya çalışanların bu kadar alçakça provokasyona tevessül etmeleri, niyetlerini açıkça ortaya koyuyor. Bu oyuna asla gelmeyeceğiz."

Yusuf Bey, akl-ı selim sahibi bir Erzurumlu. Gerçeği gören biri…

Olayın provokasyon olduğunu çözmüş bir vatandaşımız…

****

Salgını iyi yönetemeyen- salgın günlerini ranta çevirmeye çalışan iktidarın, Ankara’da değil de salgın süresince İstanbul’u mekân tutan, Ulusal bayram törenine katılmayan/ Anıtkabir’e gitmeyen Cumhurbaşkanının, ekonomiyi çökerten savurgan iktidarın dikkatleri başka yöne çekme çabası bu.

Başarısızlıklarını provokasyonla örtbas etme çabası…

Hem de Ramazan ayında…

Aklı başında hiçbir insan, meczup da olsa böylesi bir plan kurmaz kafasında. Utanır. Korkar.

Bu, çok akıllı/ meczup olmayanların aklı.

İnsanları tahrik etmeye/ kardeş kavgası çıkarmaya yönelik bir tezgah.

CHP’nin bu tezgaha ihtiyacı yok.

İktidar olmaya niyetli bir muhalefet partisinin işi değil bu.

Dün Yüreğir ve bugün de İzmir…

Alparslan Kuytul denilen birinin de, adamlarıyla birlikte ‘Teravih kılacağız’ diye harekete geçip polisle karşı karşıya gelmesi…

AKP’nin video konferansla 137. Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında, Çorum İl Kadın Kolları Başkanı Meryem Demir’in RTE’ye "Allah çocuklarımın ömründen alsın size versin." demesi, AKP’nin Türkiye’yi 18 yılda nerden nereye getirdiğinin göstergesi.

Cehalet, eğitimsizlik, yoksulluk, gücetaparlık, biat, sevgisizlik…

Çav Bella, Yüreğir, Alparslan Kuytul, Meryem Demir…

Bu dört konunun analizini sadece sosyologlara bırakmak yetmez. Hepimiz düşünmeliyiz. Dört konuya da kafa yormalıyız.

Goethe demiş ya…

"Her sabah küçük bir müzik parçası dinleyin. Bir şiir okuyun. Bir çiçek koklayın ve mümkünse mantıklı bir laf edin"

Benim bildiğim, Chav Bella’yı söyleyenlerin ve dinleyenlerin çoğu bunu yapıyor.

Sabahları müzik dinlemeyen, çiçek koklamayan ve mantıklı laf etmesini beceremeyen birilerinin bir tezgahı bu.

Ramazan kutsallığı bilmeyen, insana saygı duymayan, lümpen, kolay kullanılır, uşak ruhlu, muhtemelen uyuşturucu kullanıcısı birilerinin tezgahı bu…

****

Üzerindeki penyede ne yazılı olduğunu bilmeden dolaşan garibim bir cahildir o kişi… Cahil değilse bir yoksul, kaldırımlarda izmarit toplayan bir zavallı, zavallı- yoksul yoksul değilse cebine üç beş kuruş sıkıştırılmış bir serseri…

Marinus Van Der Lubbe’nin yerli ve milli olanı yani…

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.