Ajans Bakırçay
2020-06-02 11:53:25

Maksim Gorki’miz Orhan Kemal

Recai Şeyhoğlu

recaiseyhoglu1952@gmail.com 02 Haziran 2020, 11:53

Maksim Gorki’miz Orhan Kemal

Özdemir İnce diyor bunu.

Mehmet Raşit Öğütçü 15 Eylül 1914’te Ceyhan’da doğdu.

Toplumcu gerçekçi romancımız ve oyun yazarımız. Şiirleri de olsa onu edebiyat dünyası, romancı- öykücü kimliğiyle biliyor. Öte yandan da iyi bir futbolcu

Soner Yalçın onun için ‘Sessizlerin Sesi’ diyor. Ne de güzel betimlemiş…

****

Muhalif bir avukatın oğlu olarak dünyaya gözlerini açıyor Mehmet Raşit. Babası Abdülkadir Kemali Bey, milletvekilliği, İstiklal Mahkemesi Başkanlığı, Toksöz ve Ahali gazetelerinin sahipliği yapmış biri. Ahali Cumhuriyet Fırkası’nı kurmuş bir siyasi… Sürgünler yaşamış, acılar çekmiş.

Böyle bir babanın oğlu Mehmet Raşit…

Ölüme beş kala “Eşe dosta selam… İnandığım doğruların adamı oldum. Böyle yaşadım. Karınca kararınca bu doğruların savaşını sanatımla yapmaya çalıştım. Kursağıma hakkım olmayan bir tek kuruş dahi girmemiştir.” diyen Orhan Kemal’in adını ben ilk kez ilkokul üçüncü sınıfta duydum.

Öğretmenim Okyar Tan’ın yanılmıyorsam bize akşam yemeği için geldiği bir gündü. Okumaya olan ilgimden olsa gerek, elime bir paket uzattı. Heyecanla açmıştım. Küçücük bir kitap… Baba Evi yazıyor. Kapağı çevirdim hemen… Öğretmenimin bana o güzel el yazısıyla yazdığı “Sevgili öğrencim Recai’ye ömür boyu güzellikler diliyorum.” yazısının altındaki tarihi hiç unutmuyorum. 2 Haziran 1963

****

Ve bir 2 Haziran günü sonsuzluğa yürüdü o kitabın yazarı.

2 Haziran 1970’te Sofya’da beyin kanamasından öldü.

****

Cenazesi Sofya’dan Türkiye’ye getirildiğinde onu karşılayan ve cenazeyi taşıyan işçiler tarafından minibüse asılan pankarttaki yazı şuydu: BİZ İŞÇİLER HATIRAN ÖNÜNDE SAYGIYLA EĞİLİYORUZ.’’

İşçi sınıfı, sınıf mücadelesinde taraf olan/ emeği ve emekçiyi savunmuş olan yazarına böyle sahip çıkmıştı.

Ekmek parası peşinde koşan ırgatları, ekonomik zorluklar nedeniyle okulunu bırakmak zorunda kalan çocukları, mevsimlik tarım işçilerini, uykusuzluktan/ yorgunluktan bitkin düşen işçi çocukları yazan Orhan Kemal’e böyle sahip çıkmıştı proleter dostları…

****

Kitaplarıyla/ sanatıyla ilgili yazıları bugünlerde çok sayıda gazete ve dergilerde görebilirsiniz.

Orhan Kemal’in beni nasıl etkilediğine gelince…

Bergama’nın Sarıdere köyünde öğretmenlik yaparken annemle babam bir süre yanımda kalmıştı.

Halil Bozkurt’un kitabevinden Orhan Kemal romanları aldığım yıllar… Yemekten sonra lojmanda her üçümüz de elimizde birer Orhan Kemal romanıyla baş başa kalıyorduk.

Hiç unutmam, 20 dakikalık uzun teneffüste bahçeye çıkmam, kaldığım yerden devam ederdim romanlara.

Daha öncesinde de Salihli’de İGD’li yıllarımızda okuyordum onu.

Eş durumundan Bergama merkeze atanınca, Orhan Kemal’in roman kahramanlarıyla tanışmak/ konuşmak/ onları dinlemek gibi bir istek duymaya başlamıştım. Ve bir gün “Ben de onun gibi yazacağım.” der oldum.

Onun gibi olmak için de onun tümcelerini kopya çeker oldum eşe dosta yazdığım mektuplarda

Öyle tutsağı olmuşum ki her yerde her zaman Orhan Kemal okuyasım var.

2005 yılında annem ‘Yılın Kütüphanecisi’ ilan edilmişti Türk Kütüphaneciler Derneği İstanbul Şubesi tarafından. 3, 4 gün İstanbul’da kalacaktık. Cihangir’deki Orhan Kemal Müzesi’ni de ziyaret ettim bu arada. Işık Öğütçü ile orada tanıştık. Babasının fötr şapkasını takıp paltosunu da giydim ve öylece bir fotoğraf çekildim. Işık’a söylediğim şu sözü hiç unutmuyorum: "O sadece senin baban değil!"

Bendeki Orhan Kemal aşkı işte böyle bir şey…

Babam gibi sevmişim onu…

****

2015 yılının 22 Ocak’ı da unutulmaz bir gün benim için…

O gün Ayvalık’ın Bağyüzü Mahallesinde 35. Kütüphanemizi açmıştık. Belediye Başkanı, kaymakam ve Ayvalıklı kitapseverlerle…

Kaymakam Bey, kitapların/ dolapların/rafların tamamının bizim tarafımızdan karşılandığını öğrenince sormuştu: "Niçin annenizin adı değil de Orhan Kemal?"

Aile boyu Orhan Kemal okuru olduğumuzu söylemiştim kendisine. Ve de onu çok sevdiğimizi…

Şaşıran kaymakam o günkü konuşmasında öyle güzel konuşmuştu ki bizimle ve Orhan Kemal’le ilgili, unutamıyorum.

Her zaman yinelerim. Seviyorsak, sevdiğimizi de göstereceğiz.

Dağ başında bir köyde Orhan Kemal Kütüphanesi…

Hem de 2100 kitapla… Çoğu sıfır kitapla…

Birileri bilir bilmez, birileri herhangi bir romanını okumamış olabilir.

Bildiğim şu ki Ayvalık’ın Bağyüzü Mahallesi’nde herkes öğrendi Orhan Kemal’i.

Arzum o ki, Orhan Kemal’in adı sokaklarda/ parklarda/ kültür merkezlerinde yaşasın.

Neden bir okula Orhan Kemal’in adı verilmez?

Milli Eğitim Bakanı bilmez mi onun öykülerinin/ romanlarının sinema filmi ve televizyon dizisi yapıldığını?

Bakan, diyelim ki akıl edemez bunu.

KESK, DİSK ve TÜRK-İŞ düşünemez mi?

Vaktiyle cenazesini kaldıran ve hatırası önünde saygıyla eğilen işçi sınıfının sesine kulak vermek yakışmaz mı DİSK’e…

Evet… Açılacak olan okullardan birine Orhan Kemal’in adı verilmelidir.

Yetmez!

Edebiyat fakültelerinde 'Orhan Kemal Kürsüsü' kurulmalıdır.

Adana’ya yakışmaz mı ORHAN KEMAL ÜNİVERSİTESİ?

****

2 binli yılların başıydı.

İzmir’de açılacak olan bir ilköğretim okuluna Orhan Kemal’in adının verilmesini istemiştik Türkiye Yazarlar Sendikası olarak… Ve de binlerce imza toplamıştık Tüyap Kitap Fuarında ve çevremizde.

O günlerin İzmir milletvekilleri olan Erdal Karademir ve Hakkı Ülkü ile de il milli eğitim müdürüne çıkmış, dileğimizi iletmiştik kendisine.

Şu işe bakın ki siz, ipe un seren o günlerin il milli eğitim müdürü bir edebiyat öğretmeniydi. Yayımlanmış iki üç de şiir kitabı vardı.

İşadamının, şehidin, siyasetçinin adı veriliyorsa Orhan Kemal’in adı neden verilmesindi?

Sınıfsal gözlükle bakınca görebiliyorsunuz gerçeği.

Kapitalizmin laboratuvarı olan Çukurova’da trajik yaşamlar ekseninde emeğiyle/ alınteriyle yaşamını sürdüren ve bozuk düzeni eleştiren Orhan Kemal’in adını bir okula vermeyecek kadar akıllı çünkü bizim egemenler. Romanlarını okumasalar da biliyorlar.

Umudun yazarı, sosyal gerçekçi romancı, sosyalist Orhan Kemal’e tükenmez saygı ve özlemle…

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.