Nürnberg Uluslararası Mahkemesi'nce idama mahkum edilen Alman Orduları Başkomutanı Wilhelm Von Keitel, mahkemeye asker olduğunu söyleyerek kurşuna dizilerek idam edilmek istediğini söyler.
Ya Hitler?
Kendisine eziyet edileceğini tahmin ediyor olmalı ki yargılanmaktan korkuyor. Çok korkuttu, bu nedenle çok korkuyor ve intihar ediyor.
Faşist Mussolini ise albay rütbeli komünist partizan Colonnello Valerio tarafından beş kurşunla vurularak öldürülüyor. Metresiyle birlikte...
Ertesi gün de sevgilisi ve birkaç yandaşının cesedi Milano'da Loreto Meydanı'ndaki Esso benzin istasyonunun çatısından başaşağı sallandırılıyor.
Teşhir edilen vücudu halk tarafından tekmeleniyor ve tükrük yağmuruna tutuluyor.
Ölüsüyle alay ediliyor.
Sağlığında milyonlara hitap eden, tek sözüyle ortalığı birbirine katan iki insanlık düşmanının sonu böyle oldu.
Sanmayın ki insanın ettikleri yanına kalıyor!
İki faşist de general Keitel kadar olamadı.
Mussolini'nin bir çuval içine konularak kaçırılması, partizanlar tarafından tanınıp yakalanması hem trajik hem komik!
Korkutanların çok korktuğu, tarihsel bir gerçeklik... Bu biline...
***
Son yıllarda ülkemizde almış başını giden bir din tacirliği görülüyor. Tarikatların parsellediği bir Türkiye olup gittik.
2020'nin Eylül'ünde/ Ekim'inde kimi tarikatların ve cemaatlerin devlette cirit attığı, sağlık bakanlığının yıllardır Menzilcilerin işgalinde olduğu söylenip yazılıyor. Bazı köşe yazarları da içişleri bakanının bir tarikatla olan ilişkisini yazınca içişleri bakanı haykırdı: "İçişleri Bakanı olarak söylüyorum: Herhangi bir inanç grubunun devletin birtakım noktalarını yönettiği ve sızdığı değerlendirmeleri başlı başına yeni bir istismar alanıdır ve doğru değildir.Yalandır."
Gazeteci Can Ataklı'nın bu açıklama komiğine gitmiş olmalı. "Bırakın sızmayı; tarikatlar, cemaatler devleti yönetiyorlar.Haberi yok!"
Dağdaki terörist sayısının ne olduğunu bilen Süleyman Soylu, tarikatların devleti ele geçirdiğinden habersiz.
Gel de inan...
Tarikatlara/ cemaatlere kucak açanlar Türkiye'yi nereye getirdi diyenlere yanıt şöyle:
2002'de dış borç 130 milyar dolardı. 2020'de 472 milyar dolar oldu.
Benzin, 2002'de 1,48 lira idi. 2020'de 6,83
Çeyrek altın 2002'de 32 lira idi. Şimdi 790 lira.
Ve 2020'nin Ekim'inde gazete başlıkları şöyleydi:
--Vatandaşın yüzde 40'ı faturasını ödeyemiyor.
-- Gün geçtikçe siyasilerin ar damarı da çatlar oldu.
***
Karayolları, internet sitesindeki trafik ve ulaşım haritası bilgilerinde değişikliğe gitti. Yüksek geçiş ücreti ödenen Yavuz Sultan Selim ve Osmangazi Köprüleri ile Avrasya Tüneli'ne ait rakamlarını haritadan çıkardı. Günlük 40 bin araç garantisi verilen Osmangazi Köprüsü'nden kaç aracın geçtiği artık sır olacak.
Örtülü ödenek sır ya...
Köprü ve tünellerden geçiş sayısı da artık bundan böyle sır!
İktidarın buna neden gerek duyduğunu anlamak zor değil...
Dönüp dolaşıp şu gerçeği dillendirmekte sayısız yarar var. Din, din tacirlerinin elinden kurtarılmalıdır. Yoksa ne bağnazlık ne de suistimaller biter.
Bu da toplumun aydınlanmasıyla mümkün.
Öztin Akgüç'ün 24 Şubat 2002'de Cumhuriyet'te yayımlanan yazısı bir daha okunmaya değer:
"Dünyada ekonomik gelişmişlik, daha doğru bir deyişle kişi başına gelir düzeyi haritası ile dinlerin dağılımı haritası karşılaştırıldığında Batı'da gelir düzeyi yüksek kişilerin/ toplumların genelde Hıristiyan, Uzakdoğu'da Hıristiyan ya da Budist olduğu görülür. Buna karşı İslamiyet'in ağırlıklı olduğu ülke ve bölgelerde ise kişi başına gelir düzeyinin düşük olduğu gözlenir."
2004'ün 9 Aralık'ında Vaiz Muhammed Dafi, "Eğitim çağına gelmiş 6 milyon kadın ve 2 milyon erkek okuma yazma bilmiyor. Okuma çağına gelmiş her 100 kız çocuğundan 32'si okula gidemiyor. Kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 34'ten yüzde 22,5'a düştü." diye yazmıştı Milliyet'te.
Aynı kişi, 'Kemalizm Ve Din' kitabında da "İnsanlık; en kanlı, en yüz kızartıcı dönemleri cemaatlerin devletle ve dinle en etkili oldukları dönemlerde yaşamıştır." diyordu.
2020'nin Türkiye'si Muhammed Dafi'yi doğrulamıyor mu?
***
25 Temmuz 2001'in Türkiye'sinde Muğla'nın Datça ilçesinin Müftüsü Osman Aytekin, cami onarımları için hayırseverlerden toplanan paranın bir bölümüyle makam arabası almakta sakınca görmüyor, altına 7,5 milyarlık binek otomobil alıyor.
Bir başka örnek...
Bursa'nın İnegöl ilçesine bağlı Cerrah beldesinin erkek nüfusu 1566. Kadın nüfusu ise 1451. Cerrah'ın ihtiyaca yanıt veren camisi de yok değil... Buna karşılık 3 bin kapasiteli bir cami yaptırılıyor 300 milyara... O günlerin 100 bin nüfuslu İnegöl'ünde bile en büyük cami 1500 kişilik.
Hani, israf haramdı?
Mantığı var mı bu israfın? Kaldı ki İslam dini, mantık dini. Öyle derler !
Gene Bursa...
Korona günlerinde millet açlık ve işsizlik yaşıyorken 2020'nin Bursa'sında Alinur Aktaş'ın başkanlığındaki AKP'li belediye 'Temsil, Ağırlama ve Tören Organizasyonları Hizmet Alımı İşi' adıyla yeni bir ihale açıyor. 7 Ağustos'ta imzalanan ve 1 yılı kapsayan sözleşmenin bedeli ise 4 milyon 190 bin lira.
Şartnamede Bursa'ya gelecek yerli ve yabancı ziyaretçilere kestane şekeri, Ulu Cami minyatürü, Bursa hançeri, Bursa havlusu gibi hediyeler verilmesi şart koşulmuş.
Zaar, itibardan tasarruf olmaz diye düşünüyor olsalar gerek...
Müslüman denilince gıybet yapmayan, yalan söylemeyen, hak yemeyen, kimsenin malında mülkünde ve namusunda gözü olmayan, kul hakkı yemeyenler gelirdi akla.
Şimdi öyle mi?
Bizimkilerin Piskopos Raffaele Martino'dan biraz din dersi alması gerekiyor. Hani şu "Savaş, barışa karşı bir cinayettir." diyen Katolik din adamı...
Irak'ın ABD tarafından yerle bir edildiği günlerde Vatikan Radyosu'nda böyle sesleniyordu.
Bizimkiler o günlerde kimlerin yanında yer alıyordu hiç merak etmiş miydiniz?
Bence düşünmekte, sorgulamakta ve bildiklerimizi gözden geçirmekte sayısız yarar var.
Not: Keitel, Genel Kurmay Başkanıdır. Rütbesi: Feldmareşaldir. Asılarak idam edildi.
Arif yılmaz 4 Yıl Önce
Eğitimsiz insan grupları tehlikelidir. Hele bir psikopatın kontrolü altında.