Umudumu hiç yitirmek istemedim ve hiç yitirmeden de yaşamımı sürdürüyorum. Neden mi? İnsan “Kabe” olacak kadar kutsal bir varlık olduğu için. İnsana inancımı yitirmiyorum Hem iyiyi hem kötüyü yapabilecek güç insanda varsa kötü kadar iyiyi de yapacak insan her zaman bulunacaktır. İşte o iyi insana inanıyorum.
Osmanlıcılığı savunup Türkiye Cumhuriyetine bir türlü ısınamayanların içine düştükleri çelişkilerden biride: övündükleri geniş sınırlar, huzur içinde yaşayan bir toplum vurgusuna karşın Türküye Cumhuriyetinin sınırlarının küçülmüşlüğe mahkûm edilişine, kabullenenlere inat gelecekte yeniden o geniş topraklı çok uluslu imparatorluğa dönme hevesi taşıdıklarını ilan ederken, herhangi bir söylemlerinde ise o Ermeni, bu Yahudi, bu Rum bu o bu şu diye huzur bulamadıklarını itiraf ediyorlar. Büyük sınırlarda bu nefretle huzuru nasıl sağladınız ki?
Daha tazeliğini yitirmemiş bir olay olan Düzce Akçakoca Müftüsü Şaban Soytekinoğlu'nun Mustafa Kemal ATATÜRK’e olan düşmanlığının dışa vurumu vaazında; elbette Atatürk’ün adının ağırlığından, korkusundan çalıyı dolanarak “Selanikçiler” diye yarattığı, ayrımcı bir dille kötülediği Donkişot değirmenleriyle savaşıyor. Aslında savaşım yerine karalama yapıyor.
Müftü Soytekinoğlu, geçtiğimiz günlerde verdiği vaazda ne diyor: "Şu kadroya bakın, %90'ı Selanik göçmeni ve Sabetayist, yani Müslümanlığı kabul etmiş görünen Yahudiler. Hatta şunu da söyleyeyim, İstanbul'da Gezi Parkı olaylarında otellerinde barındırdıkları kişiler Yahudilerdi. Şu an o kişi bu takımın da başkanı. Bunlar gücü kuvveti eline geçirdiği zaman, bize de aynısını yaparlar"
“Biz” dediği kimlerdir ve ülkemizde neleriyle temsil edildikleri, birçoğumuzun zihnin bir köşesinde duruyor.
İşte umut ettiğim insan tavrı tam bu noktada çıkıyor: Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a bir mektup yazan Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç, mektubunda diyor ki; "Kutsal mekânımız olan camilere bu nefret söylemini taşımak, hem de tamamen yalan yanlış bilgilerle ve iftiralarla bunu yapmak, hem çok üzücü hem de ürkütücü.”
“İnsanlığın barışını savunması gereken bu zor günlerde umut aşılaması ve birleştirmesi beklenen bir din görevlisi nasıl bu kadar sorumsuzca davranabilir? İnanın bir cevap bulamıyorum."
Ne kadar güçlü bir ses değil mi? Barışın savunulması gereken zor günlerde umut aşılaması yapacakların umut aşılamayı bilmemesi tesadüf mü? Müftülüklerini barışa hizmet etmek için mi yoksa aslında karşı çıktıklarını beyan ettikleri Siyonizmin ayrımcılığını dünya üzerinde her bir köşeye yayılması ve uygulanması noktasında bir araç olarak mı kullandılar?
Bu ülkenin kurtarıcı gücüne bu kinin düşürdüğü yanlış yoldu bu.
Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç mektubuna devam ediyor: "Dünyanın çok uzun zamandır karşı karşıya olduğu bir diğer salgın da 'nefret söylemi' ve ne yazık ki bu salgınla mücadele edebileceğimiz bir aşı da yok. Ancak hep birlikte bu kişilere asla geçit vermeyerek nefret söyleminin olağanlaşmasına müsaade etmeyerek ve tolerans göstermeyerek anlamlı bir yol alabiliriz. Bu her şeyden önce çocuklarımıza karşı sorumluluğumuzdur diye düşünüyorum."
Ve en önemli yaşam göstergesine vurgu yapıyor: "Kul hakkına girmeden, yalan söylemeden, iftiradan sakınarak yaşama sorumluluğuna sahip bir ailenin temsilcisi olarak derinden hissettiğim gönül kırgınlığımı sizinle paylaşmak istedim."
Evet! Bu ülkenin taşında toprağında terleri bulunan Selaniklilerinde özgürce suyu içip havayı koklamalarına hiçbir gerici ayrımcı ırkçı kafa engel olamayacaktır.
Volkan Gülmeriç 3 Yıl Önce
Görüşlerine aynen katılıyorum sevgili kardeşim