Lütfi Elvan’ın yerine Hazine Ve Maliye Bakanı yapılan Nureddin Nebati’nin ilk mesajına bakar mısınız:
"Rabbim, kolaylaştır zorlaştırma. Rabbim, hayırla sonuçlandır. İşimizde bize doğruluk ver. Bizi muvaffak kıl. Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsımı layık gördüğü Hazine Ve Maliye Bakanlığı görevini hayırla ifa etmeyi bize gösterdiği güvene layık olmayı Rabbim nasip etsin inşallah!"
13 ayda 3 maliye bakanı gördük.
3 yılda 4 Merkez Başkanı gördük.
Eğitimi kamu yönetimi üzerine olan ve geçmişte akaryakıt istasyonu işleten yeni Bakanın Telekom’dan da ikinci maaş aldığı ortaya çıktı.
İşsizlikten intiharların yaşandığını / sokaklarda beş parasız dolaşan milyonların bulunduğunu Rabbimiz bilmez mi?
Tek bir maaşı olmayanlar suda balık kadar çokken Sayın Nebati iki maaş almayı içine sindiriyor. Rabbimizin bundan rahatsız olabileceğini hiç düşünmez mi?
Rabbimizin adaletinden kuşkusu mu var yoksa?
Cumhurbaşkanı TRT’de konuşuyor dolar yükseliyor. AKP Grubunda konuşuyor, dolar yine yükseliyor.
Ana Muhalefetin lideri de çok haklı olarak "Konuştukça ülkeyi batırıyorsun, sus!" diyor.
Meral Akşener ise haykırıyor: "Dilini tut, ekonomi işini ehline bırak!"
Tepkiler, 'ekonomist' olduğunu söyleyen/ hangi fakülteden mezun olduğunu bilmediğimiz/ ülke ekonomisini felç eden Recep Tayyip Erdoğan’a…
Tepkilerinde hiç de haksız değiller.
Ülkenin uçurumun dibine gelmesinden sorumlu olanın diplomasız Cumhurbaşkanı olduğu dünyanın öteki ucunda bilinip dururken Cumhurbaşkanı tarafından maliyenin başına getirilen kişi "Rabbim, lütfen işimi kolaylaştır, zorlaştırma" diye yalvarırcasına mesaj yayımlıyor. Diploması olmadığı bilinen Cumhurbaşkanına da sevgilerini/ saygılarını / şükranlarını sunarcasına açıklamada bulunuyor.
Diğer maliye bakanlarına Rabbimiz yardımcı olmaktan mı imtina etti de onlar başarısız oldu sanki. Rabbimizin onlara garazı mı vardı da ekonomiyi düze çıkaramadılar…
Onları seçen gene Cumhurbaşkanı değil miydi?
Neden hazineyi düze çıkaracak kendi projelerinizi açıklamıyorsunuz da işi Rabbimize havale ediyorsunuz?
Ekonomi eğitimi olmayan birinin maliyenin başına patron olarak atanmasına Rabbimizin rıza göstermeyeceğini nasıl akıl edemezsiniz de hemen kabul etmektesiniz?
"İşimizde bize doğruluk ver" Ne demek?
Doğru olmak isterseniz doğru olursunuz. Bunun için bir başkasından istekte/ ricada bulunmak neyin nesi oluyor?
Acizlik değil midir bu?
Kayınpederi tarafından görevden alınan eski maliye bakanının yakını olduğu bilinen, İstanbul İlim Yayma Cemiyeti, ENSAR, TÜGVA ve ÖNDER üyesi olan Sayın Nebati de başarısız olup yarın aynı kişi tarafından görevden alınırsa Rabbimiz yeni bakanı sevmedi/ ona inanmadı mı diye açıklayacağız?
Özgür iradesiyle, doğru maliye politikalarını izleyecek olursa, ekonomist olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanının sözlerini dinlemeyecek olursa görevden alınacağını bilmez mi Sayın Nebati?
Bakan olmaya devam edecekse Cumhurbaşkanının her dediğine uyacak, onun yolundan ayrılmayacak. Oysa Rabbimiz ondan doğru ekonomi politikalarını izlemesi gerektiğini bekleyecek.
Bakan Nebati, şimdiden kendisine olan güvenini sıfırlamış gibi. İşi Rabbimize ve Cumhurbaşkanının keyfine bırakmış gibi geliyor bana.
Kendisi olamayacağa benziyor.
Hani, kimileri kendisi olmak yerine Che kepiyle poz verir, kimisi birilerine benzemek adına sakal bırakır, kimileri de kırmızı fularla hep başkalarına benzeme çabasıyla kendisinden uzaklaşır ya…
Oysa aslolan kişinin kendisi olmasıdır.
Sayın Nebati, Cumhurbaşkanının mı maliye bakanı olacaktır yoksa devletin mi?
Bekleyip göreceğiz.
Günün birinde paldır küldür değil de tepetakla giderse şaşmayalım!
***
Yazmaya doyulacak gibi değil sayın maliye bakanımız…
Tepetaklak gitmeden önce halkımızı gülmekten kırıp geçirmeye niyetli gibi.
Nisan sonlarında ABD’ye uçan Sayın Bakan oradan seslendi: "Türkiye’ye yönelik ilgi artıyor."
"Eyvah!" diyesim geldi.
Dünyanın en önemli portföy yatırımcılarıyla görüşen Sayın Bakanın gözleri ışıl ışıldı. Yüzü gülüyordu bu haberi verirken.
"Eyvah!" demem bundan…
O gülüyorsa biz ağlayacağız demektir bu.
Et Ve Süt Kurumu ete yüzde 58 zam yaparken "O Bayrak inmeyecek, ezan susmayacak, TL en zayıf halinde, canınızı sıkmayın" demiyor muydu?
Et Ve Süt Kurumu Genel Müdürü Osman Uzun da "Kuyruklar azalsın diye zam yaptık." açıklamasında bulunmuyor muydu?
Cumhurbaşkanı, Saray’da eski ve yeni AKP’li vekillerle AKP il başkanlarına çorbalı/ Antep usulü kuru dolmalı/ börekli/ kuzu incik, tahinli profiterol ve portakal suyu olan yemek veriyor.
Muhalefet de haklı olarak Saray’da verilen bu yemeğin parasını kimin ödediğini soruyor.
Partinin genel başkanı olarak mı yoksa tarafsız Cumhurbaşkanı olarak mı veriyor yemeği, öğrenmek istiyorlar. Paranın nerden çıktığını da…
Cumhurbaşkanı da maliye bakanı da kâh güldürüyor kâh düşündürüyor.
Vatandaş geçmediği köprü için yap işlet satçıya milyonlar ödüyorken Cumhurbaşkanı cebimizden para çıkmıyor diye halkı kandırıyor. İftar verdiği öğrencilere ballandıra ballandıra yol/ köprü/ havalimanları konusunda yanıltıcı bilgiler verdi. Öğrenciler ne yaptı derseniz… Onlar da bol bol alkışladı.
Aşiret reisi olduğu söylenen Maliye Bakanı, aslında Türk Sinemasının büyük bir kaybı…
Cevat Kurtuluş’a ne kadar da benziyor.
Yüzü de konuşmaları da bir komedyen için bulunmaz bir malzeme… Tam bir Yeşilçam figürü!
Benzinin litresinin 19.78 TL, motorinin 22.22 TL olduğu bir günde diyor ki: "Bizde kesinlikle şu anda akaryakıt çok çok ucuz. Her alanda Türkiye, dünyadaki bütün her karşılaştırmada en ucuz kalan ülkelerin başında gelir."
Recep Tayyip Erdoğan, nereden buluyor böylesi siyasileri vallahi anlayamıyorum.
İşsizlikten intiharların yaşandığı, akaryakıta her Allahın günü zam gelen bir ülkede değil de İzlanda’da yaşadığıma inanasım geliyor.
Suratı asık insanları güldürmeye çalışmak gibi bir görevi mi var acaba yeni bakanın?
Bir başkası Devlet Bahçeli…
Çanakkale Köprüsü açıldı ya… Geçiş ücreti 200 lira olarak ilan edildi ya… 200 lira için Cumhurbaşkanı 200 liraCIK dedi ya…
Erdoğan’ın hık deyicisi Devlet Bahçeli bakınız ne diyor:
"Görüyorum ki bazı medya organları ve sakat zihniyet, geçiş ücretiyle karalama kampanyasına bel bağladı. Bu köprü milletin sırtında yeni kamburmuş. Geçiş ücreti 200 TL fazlaymış. CHP yine bir hazımsızlık örneği gösterdi. O köprüden siz de geçeceksiniz. Geçmem diyorsanız, denize atlayıp yüzün."
Beğenmeyenler boğazı yüzerek geçsin, demek istiyor Sayın Bahçeli.
Posta mı atıyor güldürmeye mi çalışıyor gel de anla…
***
Sinir bozucu siyasilerin dışında, işini iyi yapan/ iyi yazan Sultan Uçar gibi gazetecilerin varlığı içimize su serpiyor. Medyada onun kadar eğitim sorunlarına yer ayıran bir başka gazeteci yok gibi.
Sahi… Neden 'Eğitim Sayfası' düzenleme konusunda bir ödüle layık görülmez Sayın Uçar?
Öte yandan kısa süre önce köşe yazarlığına başlayan Ulvi Puğ’un yazılarını okuyunca keşke Sayın Nebati, bu yazıları okusa da espri yeteneği biraz gelişse diyesim geliyor. Su gibi anlatımına yerleştiriverdiği Temel/ Dursun fıkralarıyla günümü güzelleştiriyor Ulvi Bey.
Öyle güzel fıkralar ki, tekrar tekrar okuyasınız geliyor.
Ulvi Bey, kim diyecek olursanız..
İzmir Milli Kütüphane Vakfı Başkanı. Belediye Meclisi üyesi. Avukat…
Bir başka özelliği de çok güzel şiirler okuyor olması…
İkisinin ortak özelliği acaba ne diye merak ettim. Biri gazeteci diğeri avukat…
Ama, hayatları kitaplar arasında geçen gazeteci ve avukat…
Demem o ki kitaplar, güzelleştiriyor insanı/ insanları.
Nebati ile Bahçeli’ye bu ay ya da geçen yıl hangi romanı okudunuz diye sorsak nasıl bir yanıt alırız, çok merak ediyorum. Aslında pek merak edilecek konu da değil bu. Konuşmalarından anlaşılmıyor mu?
Anladığım şu ki okumayanlara ait bir özellik olsa gerek, hamaset ve laf salatası.
Kim bilir, hamaseti ve laf salatasını bizim siyasiler 'meziyet' biliyorlar belki de…
***
23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı idi.
Her ülkenin her Başkanı ulusal bayramlarında başkentlerinde resmi törenlerde bulunurlar.
Devleti temsil eden Cumhurbaşkanı Ankara’da yoktu.
NOKTA