Hatay semtini anlattığım kitabıma “Benim Büyülü Semtim; Hatay” diye isim koyduğumda “Acaba çok mu abarttım.” diye doğrusu tedirgin olmuştum. Bu semtin mimari açıdan ayrıcalıkları, ya da sosyal hayatı besleyen devasa parkları, büyük kitapevleri, kültür merkezleri, büyük restoranları, konser salonları mı var ki, bu ismi veriyorum diye…
Aradan epey zaman geçti, iyi ki bu ismi vermişim diye bir kez daha sevinç duydum.
Demek ki hislerim ve semte duyduğum sevgi beni yanıltmamış.
Sorabilirsiniz, neden?
İzmirliler bilir, Cevat Şakir Bodrum’dan 1946’da İzmir’ e gelince, ölüm tarih olan 1973’e kadar Hatay semtinde 232 Sokaktaki evinde yaşar ve bu evde onlarca romanı, araştırma kitabını yazar.
Ayrıca Cevat Şakir’in Bodrum için yaptıklarını söylemeye bile gerek yok.
Bedri Rahmi Eyüboğlu, Azra Erhat gibi sanatçılarla başlattığı “Mavi Tur” ise Ege kıyılarının eşsiz güzelliğini ortaya çıkaran bir diğer güzel işidir, Cevat Şakir’in.
Ayrıca üzerinde durulması gereken bir konu daha var ki, o da çok önemlidir:
Batı’nın düşünce dünyasını oluşturan entelejansiya, bugünkü bilimin ve sanatın kökenini Grek uygarlığının katkılarına bağlar, buna da o dönem yetişmiş olan Pisagor, Homeros, Hipokrat, Diyojen, Heredot gibi isimleri örnek gösterir.
Cevat Şakir ise, buna karşılık, 'Mavi Anadolu' tezini ileri sürer ve yukarıda isimleri sayılan kişilerin yaşadıkları İyon kentleri; Milet, Efesus, Erithrai, Foca, Klozamania, Bergama gibi daha pek çok şehrin aynı zamanda Anadolu dediğimiz coğrafyanın Batı kesiminde yer aldığını, bu nedenle eğer burada bir uygarlık temeli aranacaksa buna Grek Uygarlığı demek yerine, Anadolu Uygarlığı demenin daha doğru olacağı tezini ileri sürer.
Görüldüğü üzere, Cevat Şakir bir edebiyat insanı olmasının yanında bir düşünür ve aynı zamanda yaşadığı şehirleri abad eden bir eylem adamıdır da.
BİR TÖREN…
Onlarca kitaba konu olabilecek bir yazardır Cevat Şakir.
1946’da Bodrum’dan İzmir Hatay semtine geldiğinde bu şehre de katkıları olagelmiştir.
Kültürpark’a gidenler birçok ağacın dibindeki künye levhasında "Bu ağaç, Cevat Şakir tarafından dikilmiştir" yazısını görecektir.
Gene kızı İsmet Moon tarafından yazılan, "Anılar Akın Akın" kitabında torun Susat ile dede Cevat Şakir’in o tarihlerde yeni açılan İnönü Caddesi’ nin kaldırım kısmına epeyi miktarda ağaç diktikleri, hatta bu ağaçların diplerine gübrelerin dede Cevat Şakir tarafından toplanıp konulduğu anlatılır.
Görüldüğü üzere Cevat Şakir, yazarlığının yanında bir de eylem adamıdır da.
Ancak bu nitelik olmasa, sadece yazar olması bile başlı başına büyük bir değerdir.
Tıpkı Atila İlhan, Cevap Şakir, Tarık Dursun, Samim Kocagöz, Şükran Kurdakul, Hidayet Sayın, Dinçer Sezgin; yaşayan yazarlar Hüseyin Yurttaş, Hidayet Karakuş, Veysel Çolak, Aydoğan Yavaşlı, Ahmet Günbaş ve de daha isimlerini sayamadığımız onlarca değerli isim gibi…
Bu yazarların kimi...
Bu isimlerin her biri bulunduğu şehre, ya da semte değer katar, o yerde yaşayanların düşünce dünyasında bir zenginliğe neden olur.
Ancak her şeyde olduğu gibi bur da da bir çerçeve karşımıza çıkar, farkında olmak ya da başka bir deyimle bilincinde olmak.
İşte bu işin, yani semtlerinde Cevat Şakir gibi büyük bir yazarın farkında olanlarla yazarın ölüm yıldönümü olan 13 Ekim’ de bir araya gelindi, yaşadığı 232 sokaktaki evinin ve büstünün olduğu yerde küçük ve şirin ama son derece anlamlı bir anma töreni yapıldı. Yazarın büstüne karanfiller konuldu, o’ nun bu semtin hemşerisi olduğu gerçeğinin altını çizen kısa konuşmalar yapıldı.
Her yıl Konak Belediyesi kurum olarak bu organizasyonun içinde olur, bu şehre ve semte karşı duyarlılığını ortaya koyardı. Bu yıl belediye her nedense yoktu, Pandemi nedeniyle bu yokluk açıklanabilir ama gene de kültür müdürlüklerin görevleri düşünüldüğünde pandemi koşullarını gözeten bir toplantının yapılabileceği rahatlıkla söylenebilirdi. Ne diyelim, karar onların!
Sonuçta her olumsuzluk beraberinde diyalektik kuralı gereği olumlu bir yan da getiriyor.
Nitekim bu olumlu yan da semtteki insanların sevgi ve bilincinden kaynaklanan hiçbir kamu kurumuna güvenmeden kendi becerileriyle bir organizasyon yapabilme güçlerinin farkına varmalarıdır. Bu da son derece değerlidir.
Başından beri Cevat Şakir’i semtle bütünleştirmeyi misyon edinmiş “Hatay Kültür Platformu” üyeleri,
bir entelektüel etkinlikte olmakla farkını ortaya koyan Muratreis Mahahlle Muhtarlığı ve muhtar Zafer Çam, duyarlı esnaflar, yurttaşlar bu anmanın baş aktörleri olarak anmada yerlerini almışlardı.
Başta belirttiğim noktaya tekrar dönecek olursam Hatay semtine 'benim büyülü semtim' demiş olmakla şimdi anlıyorum ki abartıya kaçmamışım.
Bu semt bu nitelemeyi fazlasıyla hak etmiş..