İzmir’in güzel semtlerinden biri olan Hatay semtini kitaplaştırma çalışmasına başladığımda bir yazarla bir semt ilişkisinin sevgiyle nasıl örüldüğünün yeniden farkına vardım...
Batı’ nın kimi şehirlerinde yaygın olan, hatta o şehrin tanıtımı için bir fırsat olarak görülen bu kent-yazar ilişkisinin, bizde üzerinde durulmadığı için, çoğu zaman serzenişe konu olduğu, bu yüzden bunun bir kültürel eksiklik ya da farklılık olarak görüldüğü bilinir.
Neyse ki şimdilerde ülkemizde de bu tip yerlerin sayısı artıyor. Artık her şehir, her semt kendi ünlüsüne; yazarına, şairine, sanat insanına sahip çıkıyor, bunu gezdiğiniz birçok şehirde rahatlıkla görebiliyorsunuz.
İstanbul’ da Sait Faik, Orhan Kemal, İzmir’ de Tarık Dursun anı ya da müze evleri gibi onlarca örneği sıralamak olası.
Demek ki ülkemizde de sevilen yazarların özel yaşamlarının merak edilmesi, onların bulundukları yer’ e kattıkları değerin görülmesi, yazar-kent ilişkisine yeni bir ivme kazandırmış, bu açıkça görülüyor.
17 Nisan, 1890’ da Girit’ te doğan, 13 Ekim 1973’ de İzmir’ de hayata veda eden Cevat Şakir Kabaağaçlı ile Hatay semt ilişkisini de bu gözle okumak gerekir.
Gerçi bu semtte yazarımıza ait bir anı evinden, bir müze evden söz edemiyoruz.
Zira yazarın 1940’ lı yıllardan beri oturduğu ev yerli yerinde duruyor ve bu evde kızı İsmet Kabaağaçlı Noan halen yaşamını sürdürüyor.
232 sokakta Cevat Şakir‘in ünlü merhabasından adını alan ‘Merhaba’ apartmanı gelenleri aynı sevgiyle selamlıyor, diyebiliriz.
İsmet Hanım’ ı ziyaretlerimizde Cevat Şakir’in kitaplarının, yaptığı yağlı boya tablolarının, özel eşyalarının titizlikle korunduğunu, evin bir müze ev gibi olduğunu belirtmeliyim.
Aynı zamanda evin baktığı sokağa yazarın bir büstü konulmuş ve sokak belediye tarafından sevgi sokağı haline dönüştürülmüş vaziyette.
Aslında Konak Belediyesi üstüne düşen görevlerden bir bölümünü yerine getirmiş görünüyor.
Ama semtteki yurttaşların beklentisinin evin anı evine dönüştürülmesi yönünde, zira böyle bir hizmet yazara saygı olduğu gibi semt sakinlerinin kültürel konulardaki ihtiyaçlarına da cevap olacaktır.
Çünkü bu semtte böyle bir boşluktan rahatlıkla söz edilebilir.
****
Hatay,1960’ lı yıllardan sonra gelişen, İzmir’in merkezi semtlerinden biri, okumuş yazmış orta sınıf insanların oturduğu bir semttir.
Bu bakımdan Cumhuriyet değerlerine bağlı, demokrasiye sahip çıkan bir yapı semtin ruhunda kendini belli eder. Yıllardır oturan biri olarak gözlemlerime ve yapılmış araştırmalara dayanarak bu yargımı dile getiriyorum.
Dolayısıyla şehrini ve semtini seven, orada yaşamış sanatçısına, yazarına sahip çıkan bir tavrı bu semtte görmek mümkün.
İşte, bu bilinçle 13 Ekim, 1973 tarihi, belki Hatay semtinde oturanların hepsi için değil, ama büyük çoğunluğu için kendi semtlerinde yaşamış bir yazara saygı göstermenin, o nu tekrar hatırlamanın günü olarak yaşanıyor.
Bu bilinç ve heyecanla anma programı haftalar öncesi hazırlanmış durumda.
Programı aşağı yukarı şöyle:
Semtteki bir ilköğretim okulunun öğrencilerine yazarın seçilmiş bir kitabı okutuluyor, bir yazar arkadaşımız bu çocuklarla kitabı ve dolayısıyla Cevat Şakir’i anlamaya dönük bir atölye çalışması gerçekleştiriyor.
Semtin korosu şarkılar söylüyor, yazarın kızı İsmet Hanım, babası ile ilgili anılarını içeren bir konuşma, bir edebiyatçı dostumuz da yazarın kitaplarını anlatıyor.
Geçtiğimiz yıl yapılan etkinlikte Cevat Şakir’ in devamlı gittiği bakkal yazarla olan anılarını benim de içinde olduğum dinleyicilere anlatmıştı.
İşte bir semtte oturan bir yazarı anma hikâyesi böyle başlıyor. İçinde bol reklam, bol tanıtım yok, samimi, kendi dostuna merhaba der gibi; içten, dostluğu, vefayı, iyiliği çağıran bir program.
Bu değerbilirliğin semtin yararına olmayacağını kim iddia edebilir ki!
Keşke her semtin her şehrin, kendi hemşerisi olan sanatçısına bu duygularla sahip çıkma refleksi artmış olsa.
İşte o zaman, o sanatçının kitaplarındaki, müziğindeki, resmindeki yaratıcılık, hayal kurma, güzel düşler ve savunulan düşünceler o semtin sokaklarına, insanlarına, parklarına, çocukların gülen bakışlarına yansır ve o semt güzele, iyiye doğru yol alır.
****
Cevat Şakir’in, güzelliklerinden birinin de Bodrum olduğunu biliyoruz. Kitaplarıyla, çevreye, ağaca,, bitkiye, denize kısacası tüm doğaya olan sevgisinin bir kente olumlu bir biçimde yansıması Bodrum’ da görülür.
Bu durum, tarihte bir yazarın bir kenti ne düzeyde etkileyebileceği konusunda iyi bir örnektir aynı zamanda.
Cevat Şakir’in 1946 yılında İzmir –Hatay semtine taşınması ile Bodrum’ a katabildiği iyilikler bu kez İzmir’ e ve oturduğu semt olan Hatay’ a taşınmıştır.
Artık İzmir’in ve tabiî ki Hatay’ın hemşerisidir büyük yazar.
Kitaplarını yazmaya, turizm ve rehberlik etkinliklerini bu semtte sürdürmeye devam eder.
Çevre ve yeşil sevdasından da vazgeçmez bu arada.
Hatay’ daki yol kenarları ile Kültür Park’ a yüzlerce ağaç diker.
Bu ağaçların suyunu gübresini bile kendisi verir.
İşte Cevat Şakir böyle bir yazardır; roman yazdığı gibi yöreye uygun ağacı bulup diker, o yörenin arkeolojik değerlerini turizme açılması çabasına girer, bulunduğu şehir ya da semti kalkındırmanın yollarını arar.
Aganta Burina Burinata, Mavi Sürgün, Uluç Reis, Merhaba Anadolu gibi kitaplardan başlayıp onlarca roman, düşün kitabı yazan, düşünce dünyasında farklı tartışmalara imza atan aynı zamanda bir kent aktivisti de sayılabilecek Cevat Şakir Kabaağçlı’yı biz Hatay semtinde oturanlar bir kez daha saygıyla selamlıyoruz. O nunla aynı semtte oturuyor olmanın gurunu taşıyoruz.
Not: Bu yıl yapılan Balıkçı’yı anma etkinliği gene ilgiyle ve heyecanla gerçekleştirildi.
Etkinliğe katılanlardan sayabildiğimiz dostlarımız: Eski belediye başkanı Muzaffer Tunçağ, Ayşe Mayda, Balıkçı’ nın kızı İsmet Moon, Şadan Gökovalı; Konak Belediye meclis üyeleri Hamit Mumcu, Nesrin İlkutlav, Aslı Gündüz, Nurten Serhatbeyi, Ulvi Puğ ; muhtarlarımız Ayşın Eker, ev sahibi olarak Zafer Çam, Yücel Mumcular, edebiyat dünyasından Hülya Soyşekerci, Bekir Yurdakul….