Egenin kasaba büyüklüğünü geçmiş ilçeleri artık kabına sığmıyor. Kendilerini tanıtmak yerel ürünlerini, doğal güzelliklerini, tarihsel yanlarını başkalarıyla paylaşmanın yollarını arıyorlar dersek abartmış olur muyuz, sanmıyorum. Seferihisar, Foça, Urla, Çeşme, Alaçatı, Bergama gibi her biri doğa güzeli olan ilçeleri bu kategoride görmek gerekiyor. Daha sayamadığımız ilçeler de bu listenin dışında olmasa gerek...
Durum bu olunca yaz boyu yapılan festivaller, kültürel etkinlikleri bu çerçeve içinde görmek gerekiyor.
Tabii biz buna tanıtım ya da doğal güzelliklerini başkalarına göstermek dedik ama bu durumun bu kadar basit olmadığını da bilmemiz gerekiyor. Öyle ya on yıl on beş yıl önce kimse kendi şehrinin bu tanıtımın derdine bu kadar düşmediğine göre ne oldu da şimdi bu durum birinci sıraya geçti.
Sanıyorum değişim dediğimiz şey hayatın bir çok alanında gerçekleşiyor ama en somut biz bunu şehirler de görüyoruz.
Eskiden işimizi aşımızı bulduğumuz akşam da evimizin olduğu yer olarak algıladığımız o şehirler gitti yerine başka şeyler geldi.
Bu şehirler kategorisine kıyılarda olan bizim Ege’nin şirin kasabaları da dahil.
Artık şehir bir fabrika gibi ekonomik değerlerin üretildiği üretilenin tüketildiği bir devasa yer. Bunun yanında birçok şehir aynı zamanda küresel markalara da ev sahipliği yapıyor.
Böyle olunca burada büyük projeler oluşturuluyor, büyük rantlar ortaya çıkıyor ve dolayısıyla herkesin gözü şehrin üstünde oluyor. Bu aynı zamanda orayı yöneten yerel yönetimleri de bir kat daha önemli kılıyor. Eskiden parkı, altyapıyı yapan ve daha çok klasik hizmetleri yerine getiren belediye kavramının yerini yukarıda sayılan ögeleri yöneten devasa bir güç alıyor. Finansı, uluslar arası ilişkileri, büyük projeleri bilen başkanları adeta zorunlu kılıyor.
Şehir bu değişimi ile başka bir şeyi de gündemimize soktu; o da ‘şehir hakkı’ kavramından hareketle kendi oturduğu yere sahip çıkan, şehrin daha adil ve iyi yönetilmesini talep eden şehir sakinlerinin mücadelesi kavramını.
Gezi hareketini kentin değişen bu sosyolojisinden okumak mümkün.
Siz bakmayın dış güçlerin işi olduğunu iddia edenlere.
Geçen ay TÜRKONFED başkanı Tarkan Kadooğlu’nun “Günümüzde küreselleşmenin yerini kentleşme almıştır. Kentler marka ve rekabetçilik güçleriyle bölgelerinin ve ülkelerinin kalkınma dinamiklerini harekete geçiren ana unsurlar olarak ön plana çıkmaktadır. Ulusal kalkınma planları bölgesel bakış yerine kentler temelinde bir yaklaşımla hazırlanmalıdır.” Demecini okuyunca bütün bunlar aklımdan geçti.
Aslında şehir üzerine söylenecek daha çok şey var ama şimdilik bu kadarını bile tartışmanın anlamlı olduğuna inanıyorum.