Ajans Bakırçay
2019-12-03 09:43:57

Sevinç Pastanesi; Benim Sevgili Mekanım

Salim Çetin

03 Aralık 2019, 09:43

Birkaç yıl önce Kıbrıs Şehitleri Caddesi girişinde bulunan Sevinç Pastanesi, nin yan tarafındaki kısımları daraltılarak küçük bir iş yerine dönüştürüldüğünü meraklıları bilir. Şimdi Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ nin oralardan geçerken gözüm bu işyerini arıyor, kalan bölüm gene şirin bir kafe ama, eskisinin bendeki yeri daha başka imiş ki, aradan bunca sene geçmiş olmasına karşın hâlâ aklım o büyük, herkesin ferah bir biçimde çaylarını yudumladığı yerde kalmış.

Peki, bir işyeri ile ‘ahbaplık’ nerden geliyor, denilebilir?

Hemen anlatayım; işim gereği yıllarca önünden geçtiğim, çayını içip, poğaçalarını iştahla yediğim, dostlarımı ağırladığım, kimi sanatsal etkinliklerimizin açılış toplantılarını yaptığımız yerdi burası…

Yetmedi, dostlarınıza adres verdiğinizde adıyla tarif ettiğimiz, buluştuğumuzda sıcak çaylar eşliğinde sohbeti koyulaştırdığımız bir dostumuz, bir arkadaşımızdı aynı zamanda burası…

Şimdi?

Bir şeyler atıştırılan, geçerken acele bir çay içilen yer, bir cafe…

Peki, bu durum sizi üzmez mi?

Galiba yaşadığımız dönem böyle, her şey hızla akıyor, kimsenin kimseyi durup sakince dinlediği yok..

Size görünmez bir ses ‘ çok fazla zaman kaybetme, işini yap ve git’ diyor gibi.

Bizler de işyerlerimizİ, yaşadığımız mekanlar da bu kurala göre oluşturuyoruz.gibi...

Bir de buna günün ticari gerçeklerini eklemek gerekiyor tabii.

***

Acaba bütün bu değişimlerin arka planında başka bir şey mi var, bizim göremediğimiz bir el bizi yönlendiriyor mu?

Neden olmasın.

Hangimiz Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Doğuda zaman yavaş akar” deyişindeki sakin olmayı bu günlerde savunabiliriz ki.

Bu anlayışın tam karşısında nerdeyse dörtnala kalkmış, bütün kronometreleri çatlatacak bir yarış atı hızı hayatımıza yön vermiyor mu?

Maalesef bu günleri yaşıyoruz. Sanki bu ilke hepimizin hayatını belirliyor; her şeyi buna göre düzenliyoruz, açacağımız işyerimizi buna göre tasarlıyoruz, işimize gidiş gelişi buna göre ayarlıyoruz.

Her ne olursa olsun, gene Üstadın deyimiyle söyleyecek olursak, sevdiğimiz şeyler bizimle beraber değişiyor ve biz bunun arkasından hüzünlenip, gidenlere ağıtlar yakıyoruz.

Herkesi bilemem ben böyle etkileniyorum, bir bina, bir park, semtimizin meydanı, yıllarca mahallemizde gördüğümüz birinin yokluğu beni hüzünlendiriyor.

Bunlar hayatımızdan gidince bir şeyler eksiliyor…

İşte benim yaşadığım duygusal travma da bu olsa gerek, Sevinç Pastanesi ‘ nin son hali bende bir dostun yitirilmesi gibi bir durum yaratmış olsa gerek…

Denilebilinir ki, ekonomik sıkıntılar nedeniyle işyerleri bu yola başvurabilir, ne var bunda!

Olabilir, ama ne olursa olsun bazı mekanlar var ki bulunduğu semtin, şehrin simgesi olmuştur, adresler o mekana göre söylenir, tarifler ona göre yapılır. Benim görebildiğim Sevinç Pastanesi de 1970’ li yıllardan beri buranın simgesi olmuş işyerlerinden biridir.

Böylesi mekanlar işyeri olma özelliğinin yanında şehrin ortak alanıdır, ortak hafızasıdır da aynı zamanda. Bir çok faaliyet o mekanın içinde ya da önünde yapılır dolayısıyla anılar, yaşanmışlıklar, toplumsal mücadeleler o mekanın ruhuna sinmiştir. İnsanlar bir çok şeyi o mekanla özdeşleştirmiştir adeta.

Sonuçta, bu mekanlar bizim ortak alanlarımızıdır, ortak hafızamızdır aynı zamanda. Hatıralarımız bu mekanların her yerine sinmiştir. Keşke yüzlerce sene buralar yerli yerinde kalabilse…

Siz de böyle düşünmez misiniz?..

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.